Prof Dr Nesrin Çobanoğlu

Prof Dr Nesrin Çobanoğlu Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Prof Dr Nesrin Çobanoğlu, Doctor, Ankara.

“Zamanın Felsefesi: Milan Kundera’nın Yavaşlık Romanında Yavaşlık ve Hızın Diyalektiği”Prof Dr Nesrin Çobanoğlu Yüksel “...
08/10/2024

“Zamanın Felsefesi: Milan Kundera’nın Yavaşlık Romanında Yavaşlık ve Hızın Diyalektiği”

Prof Dr Nesrin Çobanoğlu Yüksel

“Yavaşlık” Milan Kundera’nın “Yavaşlık” adlı romanı, yalnızca edebi bir eser değil, aynı zamanda felsefi ve düşünsel bir metin olarak da değerlendirilebilir. Yazar, bu eserinde modern zamanın hızına karşılık, yavaşlığın düşünsel, duygusal ve varoluşsal anlamlarını keşfe çıkar. Roman, biçimsel ve tematik olarak çok katmanlı bir yapıya sahiptir ve Kundera’nın karakterlerine verdiği derinlik, olay örgüsündeki ironiler ve felsefi analizleriyle dikkat çeker.

Edebi Yönleri

Kundera’nın “Yavaşlık”ta kullandığı edebi teknikler, onun postmodern anlatı geleneğine sıkı sıkıya bağlı kaldığını gösterir. Roman, belirgin bir olay örgüsüne dayanmaktan ziyade, bölümler halinde ilerleyen düşünsel ve kurgusal kesitlerden oluşur. Kundera, karakterlerin deneyimlerini, farklı anlatıcı sesleri ve ironik bakış açılarıyla çok yönlü bir biçimde sunar. Bu parçalı yapı, yazarın bilinçli bir biçimde zamanı ve mekânı kırdığı bir anlatı biçimi olarak görülebilir.

Metin, 18. yüzyıl pastoral edebiyatı ile modern dünyayı karşı karşıya getirir. Kundera, özellikle 18. yüzyıl Fransız yazarlarından Vivant Denon’un “Tek Bir Gece” (Point de Lendemain) adlı kısa öyküsünü romanın merkezine yerleştirir. Bu pastoral eserde geçen bir gece boyunca yaşanan yavaş ve duyusal haz, modern dünyanın hızına ve yüzeyselliğine bir tezat oluşturur. Kundera, geçmişin yavaşlığını yüceltirken, günümüz toplumunun hızını ve bu hızın insan ilişkileri üzerindeki olumsuz etkilerini eleştirir.

Felsefi Yönleri

Kundera, “Yavaşlık” romanında, özellikle zamanın algılanışı ve bireyin bu zaman içerisindeki varoluşunu tartışır. Yavaşlık ve hız kavramları, bireyin hayatı nasıl deneyimlediği ve anlamlandırdığı ile doğrudan ilişkilidir. Kundera, yavaşlığın düşünsel ve duyusal bir derinliği temsil ettiğini, hızın ise yüzeysellik ve unutkanlık getirdiğini öne sürer. Bu anlamda, yavaşlık Kundera’nın felsefesinde bir direniş biçimi olarak karşımıza çıkar; hız ise modern yaşamın baskısı altında ezilen bireyin kaçışını ve boşluğunu simgeler.

Roman boyunca Kundera, yavaşlık kavramını sadece bireysel bir deneyim olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştiri aracı olarak da kullanır. Modern dünyanın hız saplantısı, sadece teknolojik gelişmelerle sınırlı kalmaz; insan ilişkileri, sanat, aşk ve düşünce dünyası da bu hızın etkisi altına girer. Kundera’ya göre, hızın hâkim olduğu bir dünyada bireyler, hem kendileriyle hem de çevrelerindeki insanlarla olan bağlarını kaybederler. Romanın karakterleri, bu hızın neden olduğu yüzeyselliği ve tatminsizliği derinden hissederler.

Kundera, felsefi anlamda Heidegger’in “varoluş” üzerine düşüncelerini andıran bir şekilde, bireyin zamanla olan ilişkisini sorgular. Heidegger, modern insanın varoluşunu anlamak için zamana dikkat etmesi gerektiğini belirtirken, Kundera da zamanın insan hayatındaki belirleyici rolüne işaret eder. Ancak Kundera, Heidegger’in ağır felsefi dilinden farklı olarak, daha ironik ve hafif bir üslupla bu kavramları işler. Yavaşlık, insanın derinlemesine düşünme kapasitesine ve anı yaşama yetisine işaret ederken, hız insanı anın dışına çıkarır, onu hafızadan koparır ve varoluşu anlamsızlaştırır.

Postmodern Bir Anlatı

“Yavaşlık”, Kundera’nın postmodern edebiyatın karakteristik özelliklerini romanında ustalıkla uyguladığı bir eserdir. Romanın yapısal parçalanmışlığı, iç içe geçmiş hikâyeleri ve metinlerarası göndermeleri, postmodernizmin belirgin unsurlarıdır. Yazar, hem tarihsel hem de kurgusal karakterlerle bir diyalog halindedir. Vivant Denon’un hikâyesi ile modern karakterlerin karşılaştırılması, yalnızca geçmiş ve günümüz arasındaki zaman farkını değil, aynı zamanda farklı ahlaki ve düşünsel dünyaları da ortaya koyar.

Roman boyunca, Kundera’nın kendine özgü ironik anlatı tarzı da belirgin bir şekilde kendini gösterir. Anlatıcı, olayları ve karakterleri dışarıdan gözlemlerken, aynı zamanda okuyucuyla doğrudan bir diyalog kurar. Bu metinsel bilinç, yazarın postmodern kimliğinin bir göstergesidir; çünkü okuyucu, anlatının hem içinde hem de dışındadır, olaylara hem katılır hem de eleştirel bir mesafeyle yaklaşır.

Sonuç olarak, Milan Kundera’nın “Yavaşlık”ı, hızla ilerleyen modern dünyanın birey üzerindeki etkilerini derinlemesine sorgulayan bir romandır. Yavaşlığın felsefi ve edebi anlamlarını keşfeden Kundera, aynı zamanda hızın insan ilişkilerindeki yıkıcı etkilerine de ışık tutar. Roman, hem bir zaman eleştirisi hem de bireyin varoluşsal deneyimlerine dair bir düşünsel yolculuk olarak değerlendirilebilir. Kundera’nın edebi ustalığı ve felsefi derinliği, “Yavaşlık”ı hem edebi hem de felsefi bir başyapıt haline getirir.

Japonya Gezimden İzlenimler: Kültürün Kalbine Bir YolculukJaponya’dan dönerken, zihnimde bu büyüleyici ülkenin kültürü v...
13/09/2024

Japonya Gezimden İzlenimler:
Kültürün Kalbine Bir Yolculuk

Japonya’dan dönerken, zihnimde bu büyüleyici ülkenin kültürü ve güzellikleriyle dolu birçok anı var. Seyahatim, okyanus üzerinden gerçekleştirilen bir cruise ile başladı ve Japonya’nın iç kesimlerinde bulunan önemli merkezlere kadar uzanan bir geziyi kapsadı. Hem doğayla iç içe, hem de şehir hayatının merkezinde bu eşsiz kültürü daha yakından tanıma fırsatım oldu.

Japonya Kültürünün Ana Hatları

Japonya, köklü tarihinin yanı sıra modern dünya ile uyum içinde yaşayan bir kültüre sahip. Gezi boyunca keşfettiğim kültürel zenginliklerden birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum:

1. Saygı ve Nezaket

Japonya’nın en dikkat çekici özelliklerinden biri, toplumdaki saygı ve nezaket anlayışı. Herkes birbirine karşı derin bir saygı ile yaklaşıyor. Geleneksel selamlaşma şekilleri, sessizlik içinde yapılan toplu taşıma yolculukları ve günlük hayatta karşılaşılan ince davranışlar bu kültürün bir parçası.

2. Zengin Mutfak Kültürü

Japon mutfağı sadece lezzetleriyle değil, aynı zamanda sunumuyla da büyülüyor. Seyahatim sırasında tadına baktığım sushi, ramen ve tempura gibi yemekler sadece damak zevkime değil, gözüme de hitap etti. Japon mutfağında sadelik ve tazelik ön planda, bu da onu özel kılan en önemli unsurlardan biri.

3. Geleneksel Sanatlar ve Zen Estetiği

Japonya, geleneksel sanat ve zanaatla da tanınan bir ülke. Origami (kağıt katlama sanatı), ikebana (çiçek düzenleme sanatı) ve çay seremonisi gibi geleneksel etkinlikler, Japonya’nın estetik anlayışını en iyi yansıtan unsurlardan. Bu etkinlikler, sakinlik ve denge arayışını ifade eden Zen felsefesinin bir yansıması.

4. Tapınaklar ve Doğal Güzellikler

Gezi boyunca Kyoto’daki antik tapınakları ve Tokyo’nun modern yapıları arasında dolaşırken, Japonya’nın geçmişle bugünü nasıl harmanladığını hayranlıkla izledim. Japonya’nın doğal güzellikleri de kültürel yapısını tamamlar nitelikte. Özellikle sakura (kiraz çiçeği) mevsiminde doğanın sunduğu manzaralar unutulmazdı.

5. Teknoloji ve Gelenek Bir Arada

Japonya, teknolojinin zirvesinde yer alırken geleneklerinden kopmayan bir ülke. Bir yandan ultra modern şehirlerde robotlarla tanışırken, diğer yandan geleneksel Japon evlerinde konaklama fırsatı buldum. Bu, Japonya’nın hem geçmişine bağlı kalıp hem de geleceğe hızla ilerleyen yapısının en net göstergesiydi.

Seyahatim boyunca Japonya’nın kültürel mirasına olan derin saygısını, doğa ile olan uyumunu ve teknolojik gelişmelere açık olma özelliğini derinlemesine tecrübe etme şansım oldu. Japonya, kesinlikle herkesin bir kere de olsa ziyaret etmesi gereken, zengin bir kültürel deneyim sunan bir ülke.

Bu eşsiz yolculuğumun detaylarını ve Japonya’da keşfettiğim daha birçok kültürel hazineyi paylaşmaya devam edeceğim! Japonya ile ilgili başka sorularınız varsa, yorumlarda benimle paylaşabilirsiniz. 🌸

Malazgirt Zaferi ..!Malazgirt zaferi yıldönümünde Oğlumun yeni eseri 🥰❤️🧿
24/08/2024

Malazgirt Zaferi ..!
Malazgirt zaferi yıldönümünde
Oğlumun yeni eseri 🥰❤️🧿

heroic hard rock, metal, turkic throat singing, heavy bass, vocals song. Listen and make your own with Suno.

Ötanazi..!Ölüm bir hak olabilir mi? Hangi koşullarda ölüm bir hak olabilir? Ötanazi tartışmalarına yeni bir boyut getire...
28/05/2024

Ötanazi..!
Ölüm bir hak olabilir mi?
Hangi koşullarda ölüm bir hak olabilir?
Ötanazi tartışmalarına yeni bir boyut getiren, ruh hastalığında ötanazi talebi kabul edilebilir mi ? Tartışılıyor?!!

Geçtiğimiz günlerde onay alan depresyon hastası 29 yaşındaki Zoraya ter Beek, ötanazi ile ölüme gitti.

Amerika’da New York Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Müdürü Prof. Lorenzo Prendini, İstanbul Havalimanı’nda endemik akrep, tara...
15/05/2024

Amerika’da New York Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Müdürü Prof. Lorenzo Prendini, İstanbul Havalimanı’nda endemik akrep, tarantula ve örümcek ile yakalandı.

Çoğumuza garip gelen bu durum, uluslararası bir suç olarak gezegenimizi, geleceğimizi tehdit eden, ulusal doğal zenginliğimizin sömürülmesi demek olan BİYOKORSANLIK’tır.

Anadolu, biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Bu zenginlik ülkemizi biyokorsanlık yapanlar için hedef haline getiriyor. Biyokorsanlık belirli bir bölgede endemik olarak yaşayan bitki, hayvan, bitki tohumları ve hayvan parçalarının yetkili makamların izni olmaksızın toplanarak yasa dışı yollarla ülke dışına çıkartılması olarak tanımlanıyor. Biyokorsanlık, Biyogüvenlik ve Biyoetik açısından, gelecek kuşakların yaşam hakkını da etkileyen çok önemli bir kaçakçılık türü olarak beliriyor.

biyokorsanlık: tehditler ve çözümler

Anneler gününde dünyanın dört bir yanında Göçmen Kadınlar, göçer anneler ne durumda aşağıdaki yazımda onları ele aldım
12/05/2024

Anneler gününde dünyanın dört bir yanında Göçmen Kadınlar, göçer anneler ne durumda aşağıdaki yazımda onları ele aldım

küresel göç ve kadin sağliği

Adaletin Bekçileri: Avukatlar Gününde Hukukun ÖnemiBugün, hukukun koruyucuları, adaletin bekçileri, yani avukatlarımızın...
05/04/2024

Adaletin Bekçileri:
Avukatlar Gününde Hukukun Önemi

Bugün, hukukun koruyucuları, adaletin bekçileri, yani avukatlarımızın gününü kutlarken, aynı zamanda hukukun anlam ve önemi üzerine düşünmek için iyi bir fırsat olmalı diye düşünüyorum. Avukatlar Günü, sadece avukatlık mesleğini icra edenler için değil, adaletin herkes için ne kadar hayati olduğunu hatırlatmak için de bir fırsat sunar. Avukatlık, kadim zamanlardan beri var olan, toplum düzeninin sürdürülebilirliği için olmazsa olmaz bir meslek olarak karşımıza çıkar.
Hukuk, insanlık tarihi boyunca toplumları bir arada tutan, bireyler arası ilişkileri düzenleyen, hak ve özgürlükleri koruyan temel bir yapıtaşıdır. Bu büyük yapıtaşının her bir bireye dokunan kısmında ise avukatlar, adaleti savunmanın, hakkı aramanın, hukuku üstün tutmanın öncüsüdür. Avukatlar, bireysel hak ve özgürlüklerin, toplumsal barışın korunmasında önemli bir rol oynar. Onlar, adalet arayışında bireylerin rehberi, sesi, kalkanıdır. Her bir dava, avukatlar için sadece bir meslek icrası değil, aynı zamanda toplumsal adaletin tesisi için bir adımdır. Bu anlamda, avukatlık mesleği, toplum için vazgeçilmez bir hizmeti temsil eder.

Günümüzde, hukukun ve adaletin önemi daha da belirginleşmektedir. Toplumların hızla değiştiği, sosyal adaletsizliklerin daha görünür hale geldiği bir dönemdeyiz. Bu bağlamda avukatlar, adaletin sağlanması, hukukun üstünlüğünün korunması için daha fazla sorumluluk üstlenmektedir. Onların bu çabası, sadece bireysel hakların korunmasına değil, aynı zamanda toplumsal huzurun ve barışın sağlanmasına katkıda bulunur. Avukatlar Günü, bu nedenle, avukatlık mesleğinin önemini kutlamanın yanı sıra, toplum olarak adalet, eşitlik ve hukukun üstünlüğü gibi değerlere olan bağlılığımızı yeniden teyit etme günüdür. Bu özel günde, avukatların adalet yolundaki kararlı duruşlarını, mesleki etik ve sorumluluklarını takdir etmek, onlara destek olmak ve teşekkür etmek önemlidir.

Böylece, Avukatlar Günü, sadece bir kutlama değil, aynı zamanda toplum olarak adaletin önemi ve hukukun korunması konusunda ortak bir duruş sergileme fırsatıdır.

Avukatlarımızın mücadelesi, adil bir toplumun inşası için atılan adımların en önemlilerindendir. Bu özel günde, tüm avukatlarımıza şükranlarımızı sunuyor, meslek hayatlarında başarılarının artarak devam etmesini diliyoruz. Adaletin bekçileri olan avukatlarımızın Avukatlar Günü kutlu olsun.

Prof Dr Nesrin Çobanoğlu Yüksel

Çevresel Biyoetik Yönüyle Veganizm🥗🥙🥙🥦🫛🍇🌽🌶️🧆🍲🥬Veganizm, son yıllarda dünya çapında giderek daha fazla ilgi gören ve sade...
31/03/2024

Çevresel Biyoetik Yönüyle Veganizm
🥗🥙🥙🥦🫛🍇🌽🌶️🧆🍲🥬
Veganizm, son yıllarda dünya çapında giderek daha fazla ilgi gören ve sadece bir beslenme şekli olmanın ötesinde, etik, çevresel ve sağlıkla ilgili derinlemesine bir yaşam tarzı olarak kabul edilen bir akımdır. Vegan dünyayı anlamak, bu yaşam tarzının toplumsal, çevresel ve ekonomik etkilerini kapsamlı bir şekilde incelemeyi gerektirir. Bu bağlamda, bir akademik yazı, veganizmin farklı yönlerini ele alarak, bu hareketin neden önemli olduğunu ve geniş kapsamlı etkilerini detaylandırabilir.
Veganizmin Etik Temelleri: Veganizmin etik boyutu, hayvan haklarına odaklanır. Hayvanların insan çıkarları için kullanılmasına karşı çıkan veganizm, hayvanların da kendi başlarına değer taşıdığını ve yaşam hakkına sahip olduğunu savunur. Bu perspektiften bakıldığında, hayvan ürünleri tüketimi sadece beslenme alışkanlıkları değil, aynı zamanda ahlaki bir tercih olarak değerlendirilir.
Çevresel Etkiler; Veganizmin çevresel boyutu, gezegenimiz üzerindeki olumlu etkileriyle dikkat çeker. Hayvansal ürün tüketiminin iklim değişikliği, ormansızlaşma, su tüketimi ve biyoçeşitlilik kaybı gibi çevresel sorunlara katkıda bulunduğu bilinmektedir. Vegan beslenme, daha az su ve arazi kullanımı gerektirirken, sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde azaltabilir. Bu bağlamda, veganizm, sürdürülebilir bir gezegen için kritik bir adım olarak görülebilir.
Sağlık Üzerine Etkileri ; Veganizmin insan sağlığı üzerine olan etkileri de önemli bir araştırma konusudur. Düşük doymuş yağ oranı, yüksek lif ve antioksidan içeriği sayesinde vegan diyetin kalp hastalığı, tip 2 diyabet, hipertansiyon ve bazı kanser türleri gibi kronik hastalıkların riskini azaltabileceği belirtilmektedir. Ancak, vegan diyetin dengeli ve yeterli besin alımını garanti edecek şekilde planlanması gerektiği de vurgulanır.
Toplumsal ve Ekonomik Boyutlar; Veganizmin toplumsal ve ekonomik boyutları, gıda güvenliği, gıda adaleti ve ekonomik sürdürülebilirlikle ilişkilidir. Hayvansal ürünlerin üretimi, büyük ölçüde kaynak yoğun bir süreçtir ve dünya nüfusunun artmasıyla birlikte, bu üretim şeklinin sürdürülebilir olup olmadığı tartışılmaktadır. Veganizmin yaygınlaşması, gıda sistemlerini daha adil ve sürdürülebilir hale getirebilir.
Sonuç olarak
Veganizmi anlamak, sadece beslenme tercihlerimizin ötesinde, bir yaşam tarzının etik, çevresel ve sağlıkla ilgili boyutlarını kapsayan derin bir konudur. Veganizm, bireylerin ve toplumların, daha adil, sağlıklı ve sürdürülebilir bir dünya yaratma çabalarında önemli bir rol oynayabilir. Bu nedenle, veganizm üzerine yapılan akademik çalışmalar, bu hareketin geniş kapsamlı etkilerini daha iyi anlamamıza ve gelecekteki politika ve pratiklerimizi şekillendirme konusunda bize yol gösterebilir.

08/03/2024

Dostlarım,
Gazi Rotary Kulübü üyesi Erhan Sertoğlu dostumuzu kaybettik. Başımız sağ olsun.
Çok üzgünüm.

09/12/2023

Address

Ankara
06500

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Prof Dr Nesrin Çobanoğlu posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram

Category