Uzman Klinik Psikolog Dr. Çiğdem Koşe

Uzman Klinik Psikolog Dr. Çiğdem Koşe ODTÜ Psikoloji ve Sosyoloji

Biriktirme Kompülsiyonu (Toplayıcılık Bozukluğu), kişinin değersiz ya da gereksiz eşyalara aşırı bağlılık göstererek bir...
18/10/2025

Biriktirme Kompülsiyonu (Toplayıcılık Bozukluğu), kişinin değersiz ya da gereksiz eşyalara aşırı bağlılık göstererek biriktirme dürtüsüdür.

Bu durum, sadece dağınıklık veya titizlik eksikliği değildir; kişinin sahip olduğu eşyalardan ayrılmakta yoğun zorluk çekmesi ve bu durumun yaşam alanını kullanılamaz hale getirmesidir.

Biriktirme Bozukluğunun Psikolojik Temeli
Toplayıcılık, genellikle kayıp, güvensizlik veya travma gibi duygusal deneyimlerle ilişkilidir. Bırakılamayan her eşya, kişinin zihninde bir tür güvence, hatıra veya potansiyel kullanım değeri taşır. Bu durumun temelinde yatan psikolojik dinamikler şunlardır:

Duygusal Bağlanma: Eşyalar, sadece fiziksel nesneler değil, geçmiş anıların ve kimliğin uzantıları olarak algılanır. Onları atmak, bir parçayı kaybetmek gibi hissedilir.

Kontrol İhtiyacı: Kişi, hayatındaki kontrolsüzlük hissini, eşyaları kontrol ederek gidermeye çalışır. Biriktirme eylemi, kaygı azaltıcı bir ritüele dönüşebilir.

Hata Yapma Korkusu: "Buna bir gün ihtiyacım olabilir" düşüncesi yoğundur. Bu, gelecekte pişman olma ve hata yapma korkusundan kaynaklanır.

Bu bozukluk, kişinin evini yaşanmaz hale getirerek sosyal izolasyona, ilişki sorunlarına ve güvenlik risklerine yol açabilir. Eğer sizde veya yakınınızda bu belirtiler varsa, bu durumun bir irade meselesi değil, profesyonel destek gerektiren bir bozukluk olduğunu unutmamak gerekir.

"Hayat bir hediye, her anı değerlendir."Bu söz, sadece bir iyimserlik ifadesi değil, psikolojik iyi oluşumuz için bir re...
16/10/2025

"Hayat bir hediye, her anı değerlendir."

Bu söz, sadece bir iyimserlik ifadesi değil, psikolojik iyi oluşumuz için bir rehberdir. Hayatın değerini fark etmek, minnettarlık (şükran) duygusunu aktif olarak deneyimlemeyi gerektirir.

Neden Anı Değerlendirmek Önemli?
Stresi Azaltır: Zihnimiz, genellikle ya geçmişin pişmanlıklarında ya da geleceğin kaygılarında dolanır. Şu an'a odaklanmak, bu zihinsel gezinmeyi durdurur ve anksiyete seviyemizin düşmesine yardımcı olur.

Duygusal Zenginlik: Her anı değerlendirmek, hayatın küçük güzelliklerine karşı duyarlılığımızı artırır. Güneşin doğuşu, içtiğimiz bir kahvenin tadı veya derin bir nefes... Bunları fark ettiğimizde, duygusal yaşantımız zenginleşir.

Hayat Algısını Değiştirir: Hayatı bir görev değil, bir deneyim olarak görmeye başladığımızda, karşılaştığımız zorluklar bile öğrenme fırsatına dönüşür.

Bugün günü ve gündüzü selamlarken, kendinize şu soruyu sorun: Şu anda minnettar olduğum, küçük de olsa ne var? O anı gerçekten yaşayın. 🎈

"Öğrenmek, hayat boyu süren bir yolculuktur." – Jean PiagetGelişim Psikolojisi'nin kurucu isimlerinden Piaget'in bu sözü...
14/10/2025

"Öğrenmek, hayat boyu süren bir yolculuktur." – Jean Piaget

Gelişim Psikolojisi'nin kurucu isimlerinden Piaget'in bu sözü, insan zihninin durağan olmadığını vurgular. Öğrenme sadece okul sıralarında biten bir süreç değil; ilişkilerimizde, hatalarımızda ve karşılaştığımız her yeni durumda devam eden bir adaptasyon eylemidir.

Neden Öğrenmeyi Bırakmamalıyız?
Zihinsel Esneklik: Hayat boyu öğrenmek, zihinsel esnekliğimizi (adaptasyon yeteneğimizi) korur. Yeni bilgiler edinmek, beynimizi aktif tutar ve değişen koşullara uyum sağlamamızı kolaylaştırır.

Psikolojik Gelişim: Piaget'e göre, bilişsel gelişim, yeni deneyimler yoluyla mevcut şemalarımızı dengeleme (denge) ve yeniden düzenleme (uyum) sürecidir. Bu, sadece bilgi edinmek değil, kendimizi, duygularımızı ve dünyayı anlama biçimimizi sürekli olarak dönüştürmektir.

İyileşme ve Değişim: Psikolojik iyileşme ve terapi süreçleri de birer öğrenme yolculuğudur. İşlevsiz düşünce kalıplarımızı öğrenme, yerine sağlıklı tepkiler inşa etme ve yeni başa çıkma stratejileri geliştirme eylemidir.

Bugün, bu hayat boyu süren yolculukta kendiniz hakkında en son ne öğrendiniz? Unutmayın, öğrenme isteği ruh sağlığımızın en büyük güvencesidir. 🌿

Empati, karşımızdaki kişinin duygularını anlama ve paylaşma yeteneğidir.Ancak empati, sadece birinin ne hissettiğini bil...
12/10/2025

Empati, karşımızdaki kişinin duygularını anlama ve paylaşma yeteneğidir.

Ancak empati, sadece birinin ne hissettiğini bilmek değil, o duyguyu kendi içimizde hissedebilmek ve bu bilgiyi ilişki kurmak için kullanabilmektir. Empati, sağlıklı ilişkilerin, etkili iletişimin ve psikolojik iyi oluşun temel taşıdır.

Empati, Sadece Sempatiden İbaret Değil
Klinik psikoloji açısından empati, genellikle iki temel bileşene ayrılır:

Bilişsel Empati: Karşımızdaki kişinin içinde bulunduğu durumu ve neden bu duyguları yaşadığını akıl yoluyla anlamaktır (Ayakkabılarını giymek, ama kendi ayaklarımızın bizde kaldığını bilmek).

Duygusal Empati: Karşımızdaki kişinin hissettiği duyguyu, kendimiz de hissedebilmek, duygusal olarak yankılanmaktır. Bu, terapötik süreçte danışanın duygularına eşlik etmemizi sağlar.

Empati kurarken sınırları korumak kritiktir. Kendimizi tamamen karşıdakinin duygusuna kaptırırsak (sempati), tükenmişlik yaşarız. Empati, karşımızdakinin yanında olmak, ancak onun duygusal yükünü üstlenmemektir.

İlişkilerinizde empatiyi bir kas gibi çalıştırarak daha derin bağlar kurabilir ve duygusal zekanızı güçlendirebilirsiniz.

Disosiyasyon, kişinin zihinsel süreçlerinin, duygularının, kimliğinin veya bedeninin normal bir şekilde bütünleşememesi ...
10/10/2025

Disosiyasyon, kişinin zihinsel süreçlerinin, duygularının, kimliğinin veya bedeninin normal bir şekilde bütünleşememesi durumudur.

Bu, temel olarak bilinç, bellek, kimlik ve algının birbiriyle bağlantısının geçici olarak kopması halidir. Beyin, travmatik veya aşırı stresli bir durumla karşılaştığında, başa çıkmak için bir korunma mekanizması olarak disosiyasyona başvurur.

Disosiyasyonun Yaygın Görünüm Şekilleri:
Disosiyasyon, hafif ve günlük yaşantıda görülen durumlardan, klinik düzeyde bozukluklara kadar geniş bir yelpazede olabilir:

Günlük Disosiyasyon (Hafif): Bir kitaba dalıp çevrenin farkına varmamak ("dalıp gitmek"), bir yere giderken yolun son kısmını hatırlamamak veya film izlerken çevreden kopmak gibi yaygın ve normal durumlardır.

Klinik Disosiyasyon (Ciddi): Bu durumlar, kişinin günlük işlevselliğini ciddi şekilde bozar.

Derealizasyon: Çevrenin gerçek dışı, puslu veya rüya gibi algılanması.

Depersonalizasyon: Kendini bedeninin dışında, bir gözlemci gibi hissetme, vücudunun kendisine ait değilmiş gibi gelmesi.

Disosiyatif Amnezi: Önemli kişisel bilgileri veya travmatik olayları hatırlayamama.

Disosiyasyon, özellikle travmatik deneyimlere karşı geliştirilmiş bir savunma mekanizması olabilir. Eğer disosiyatif deneyimleriniz günlük hayatınızı olumsuz etkiliyor ve sıklıkla yaşanıyorsa, bu durum profesyonel destek gerektirir.

"Her zorluk, bir öğrenme fırsatıdır." Bu söz, sadece pozitif düşünce değil, psikolojik dayanıklılığın temel prensibidir....
08/10/2025

"Her zorluk, bir öğrenme fırsatıdır." Bu söz, sadece pozitif düşünce değil, psikolojik dayanıklılığın temel prensibidir.

Yaşamda karşılaştığımız engelleri ve zorlukları birer tehdit yerine gelişim aracı olarak görmeyi öğrendiğimizde, bakış açımız kökten değişir.

Neden Zorluklar Fırsattır?
Esneklik (Resilience) Kazanımı: Tıpkı kaslarımızın ağırlık kaldırarak güçlenmesi gibi, zihnimiz de zorlu deneyimlerle başa çıkarak esneklik kazanır. Her atlatılan kriz, bir sonraki engelde kullanacağımız baş etme becerileri repertuarımızı zenginleştirir.

Derinleşen Farkındalık: Zor zamanlar, genellikle kendi değerlerimizi, sınırlarımızı ve ihtiyaçlarımızı en net gördüğümüz anlardır. Bu anlar, kendimizle ilgili derin öğrenme ve içgörü fırsatları sunar.

Anlam İnşası: Travmatik veya zorlayıcı deneyimlerden sonra, hayatımızı ve yaşadıklarımızı yeniden anlamlandırırız. Bu süreç, kişisel hikayemizi daha güçlü ve daha anlamlı bir şekilde yeniden yazmamızı sağlar.

Unutmayın, büyüme konfor alanının dışındadır. Bugün günü ve gündüzü selamlarken, yaşadığınız zorlukların size neler öğrettiğini düşünün. En değerli dersleriniz nelerdi? 👇

"Korkularımızla yüzleşmek, özgürlüğe giden yoldur." – Karen HorneyPsikanalizin önde gelen isimlerinden Karen Horney'in b...
06/10/2025

"Korkularımızla yüzleşmek, özgürlüğe giden yoldur." – Karen Horney

Psikanalizin önde gelen isimlerinden Karen Horney'in bu sözü, psikolojik iyileşmenin ve kişisel gelişimin en yalın tanımıdır.

Korkularımızdan kaçındıkça, onlara daha fazla güç veririz. Kaçınma davranışı, hayatımızı daraltan görünmez parmaklıklar yaratır. Konfor alanının sınırında durmak, anlık bir güvenlik sağlasa da, uzun vadede bizi potansiyelimizden ve yaşamın zenginliğinden mahrum bırakır.

Yüzleşme = Büyüme
Sınırları Genişletmek: Gerçek özgürlük, korkunun tamamen yok olması değil, korkuya rağmen eyleme geçebilme yeteneğidir. Atılan her küçük yüzleşme adımı, içsel kaynaklarımızı keşfetmemizi sağlar.

Gerçek Benliği Kabul Etmek: Horney'e göre, kaygılarımızın önemli bir kısmı, olmamız gerektiğini düşündüğümüz idealize edilmiş benlik ile gerçek benliğimiz arasındaki çatışmadan beslenir. Korkularımızla yüzleşmek, maskelerimizi indirip, kendimizi tüm kusurlarımızla kabul etme cesaretidir.

Özgürlük, bir hediye değil, atılan her adımla kazanılan bir alandır. Bugün, o ilk adımı atmaya ne dersiniz? 🌿

Fobi, belirli bir nesneye, duruma veya aktiviteye karşı duyulan, gerçek tehlikeyle orantısız ve yoğun bir korkudur.Fobiy...
04/10/2025

Fobi, belirli bir nesneye, duruma veya aktiviteye karşı duyulan, gerçek tehlikeyle orantısız ve yoğun bir korkudur.

Fobiyi basit bir korku durumundan ayıran, yarattığı kısıtlayıcı etkidir. Kişi, korktuğu şeyle karşılaşmamak için hayatını yeniden düzenler ve bu da günlük yaşam kalitesini, sosyal ilişkilerini veya mesleki işlevselliğini olumsuz etkilemeye başlar.

Fobik Tepkilerin Özellikleri:
Orantısız Kaygı: Tehlike algısının gerçeklikle uyuşmaması. Kişi, korkunun mantıksız olduğunu bilse bile, bedeni ve zihni yoğun bir alarm durumuna geçer.

Kaçınma Davranışı: Fobinin en belirgin özelliğidir. Birey, korkulan nesne veya durumdan sistematik olarak kaçınır. Bu kaçınma anlık rahatlama sağlasa da, uzun vadede korkuyu pekiştirir.

Fiziksel Belirtiler: Korkulan şeyle karşılaşıldığında; kalp çarpıntısı, nefes darlığı, titreme, terleme veya panik hissi gibi yoğun anksiyete belirtileri ortaya çıkar.

Unutmayın, bu yoğun kaygı durumları gerçek hissettirir. Bir Klinik Psikolog olarak, bizler bu tür yoğun korkuların arkasındaki bilişsel (düşünce) ve duygusal süreçleri anlamaya odaklanırız.

Fobiler, hafife alınmaması gereken, profesyonel dikkat gerektiren kaygı bozukluklarıdır. 🌿

Hipokondri (Hastalık Kaygısı Bozukluğu), kişinin ciddi bir hastalığı olduğuna dair gerçek dışı ve aşırı bir endişe duyma...
02/10/2025

Hipokondri (Hastalık Kaygısı Bozukluğu), kişinin ciddi bir hastalığı olduğuna dair gerçek dışı ve aşırı bir endişe duymasıdır.

Bu durum, basit bir baş ağrısını beyin tümörüne yormak veya hafif bir kaşıntıyı ölümcül bir cilt hastalığı olarak algılamak şeklinde kendini gösterebilir.

Bu Kaygının Özellikleri Nelerdir?
Aşırı Odaklanma: Kişi, vücudundaki normal duyumlara (kalp atışı, hafif ağrılar, terleme vb.) aşırı odaklanır ve bunları sürekli bir hastalık belirtisi olarak yorumlar.

Sürekli Kontrol: Sürekli olarak vücudunu kontrol etme, internette hastalık araştırmaları yapma (siberkondri), doktor doktor gezme veya tam tersi, teşhisten korktuğu için doktora gitmekten kaçınma davranışları görülür.

Güvenceye İhtiyaç: Tıbbi test sonuçları temiz çıksa veya doktorlar herhangi bir sorun olmadığını söylese bile, kişi kısa bir süre sonra tekrar kaygılanmaya başlar ve sürekli güvence arayışı içine girer.

Hipokondri, kişinin günlük yaşam kalitesini, işlevselliğini ve ilişkilerini ciddi ölçüde bozabilir. Unutmayın, bu endişeler gerçekçi olmasa bile, kişinin yaşadığı kaygı ve stres gerçektir.

Ne Yapılabilir?
Hastalık kaygısı yaşıyorsanız, yalnız değilsiniz. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) gibi bilimsel temelli yaklaşımlarla, bu kaygı döngüsünü kırmak ve düşünce kalıplarınızı değiştirmek mümkündür.

Sağlık kaygınızın hayatınızı yönetmesine izin vermeyin. Profesyonel destek alarak bu kaygıdan özgürleşmek mümkün!

Jacques Lacan, psikanalizin önemli bir figürüdür ve eksiklik ile arzu konularındaki teorileri psikanalitik düşüncenin ön...
01/11/2023

Jacques Lacan, psikanalizin önemli bir figürüdür ve eksiklik ile arzu konularındaki teorileri psikanalitik düşüncenin önemli bir parçasını oluşturur.

Jacques Lacan, psikanalizin önemli bir figürüdür ve eksiklik ile arzu konularındaki teorileri.

İdeale Etmek ve Hayal Kırıklığıİdealize etmek, birçok insanın düşündüğü veya yaşadığı bir davranış biçimidir. Bir şeyi v...
05/10/2023

İdeale Etmek ve Hayal Kırıklığı
İdealize etmek, birçok insanın düşündüğü veya yaşadığı bir davranış biçimidir. Bir şeyi veya birini gerçekçi olmayan bir şekilde mükemmel, kusursuz veya kusursuz olarak görmek, idealizm olarak adlandırılır.

İdeale Etmek ve Hayal Kırıklığı İdealize etmek, birçok insanın düşündüğü veya yaşadığı bir davranış biçimidir.

Anne olmak, yaşamın en büyük ve en özel deneyimlerinden biri olabilir. Ancak, annelik deneyimi sadece sevgi dolu anlarla...
23/09/2023

Anne olmak, yaşamın en büyük ve en özel deneyimlerinden biri olabilir. Ancak, annelik deneyimi sadece sevgi dolu anlarla dolu değildir.

Annenin Karışık Duyguları: Sevgi, Bıkkınlık, Yorgunluk ve Şüphe

Address

Cumhuriyet Mahallesi, Nehir Sokak No:6 Bomonti Modern Palas Kat:1 Daire:11 Bomonti/Şişli/Istanbul
Beşiktaş/Istanbul
34380

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Uzman Klinik Psikolog Dr. Çiğdem Koşe posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram