Psikoterapist Serkan Yıldırım

15/10/2025

09/10/2025

Bazı insanlar sevilmeye değil, anlaşılmaya açtır.
Çünkü “sevilmek” çoğu zaman bir duygudur; “anlaşılmak” ise bir deneyimdir.
Sevgi, dışarıdan gelen bir sıcaklıktır; ama anlaşılmak, iç dünyamızın yankı bulmasıdır.
Birinin bizi sevmesi elbette güzeldir, ancak bazen o sevgi bizi gerçekten görmediğinde içimizde derin bir yalnızlık bırakır.
İnsan, kendi duygularına tanıklık edilmediğinde, birinin sevgisi içinde bile yapayalnız kalabilir.

Birçok insan çocukken sevilmiştir, ama çok azı gerçekten anlaşılmıştır.
Bir çocuk ağladığında “abartıyorsun”, üzüldüğünde “takma kafana”, öfkelendiğinde “ayıp” denmiştir çoğu zaman.
Oysa bu cümlelerin her biri çocuğun duygusunu reddeder ve onu kendi iç dünyasından uzaklaştırır.
Yetişkin olduğunda ise biri onu sevdiğinde bile tam olarak yakınlık hissedemez.
Çünkü içten içe şu soruyu taşır:
“Beni seviyorsun, peki ama beni gerçekten anlıyor musun?”

Anlaşılmak, aslında bir insanın kimliğinin tanınmasıdır.
“Benim içimde olan şey, bir başkası tarafından hissedilebiliyor.” demektir.
Bu, insanın en temel varoluşsal ihtiyaçlarından biridir.
Birinin bizi doğru yerden duyması, duygularımızı adlandırması, iç dünyamıza temas etmesi…
İşte bu, terapide en çok iyileştirici olan andır.
Çünkü o anda kişi yalnızca duyulmaz, aynı zamanda varlığı onaylanır.

Sevilmek bazen yetmez; çünkü anlaşılmak, “Benim hislerim anlamlı.” demektir.
Ve bu fark edildiğinde, insanın içindeki çocuk ilk kez derin bir nefes alır.

_____________________________

06/10/2025

İlişki kurmak, insan olmanın en doğal hâlidir.
Ama bazen bağ kurarken kendimizi kaybederiz; karşımızdakinin duygularını, beklentilerini, ihtiyaçlarını o kadar merkeze alırız ki kendi sesimiz silikleşir.
Oysa sağlıklı bağ, iki ayrı varlığın birbirine temas edebilmesidir — birbirine karışması değil.

Sistemik açıdan, bir ilişkide denge “ben”le “biz” arasındaki mesafede saklıdır.
Ne fazla uzak, ne fazla yakın…
Ne kopuk, ne iç içe geçmiş…
Gerçek yakınlık, sınırların kaybolduğu yerde değil; sınırların saygıyla korunduğu yerde büyür.

Bağ kurmak güzeldir.
Ama kendini kaybetmeden. 🌿

____________________________________

01/10/2025

🌟 Spinoza’nın bu düşüncesi, beden ve zihin arasındaki karşılıklı etkileşimi vurgular. Psikolojik açıdan bakıldığında, insanın ruhsal ve bedensel varlığı birbirinden ayrı değil, tam tersine birbirini sürekli etkileyen bir bütündür. Bedenin hareket gücü; yani enerjisi, dayanıklılığı, sağlığı ve esnekliği arttığında, zihnin de daha üretken, berrak, yaratıcı ve güçlü olduğu görülür. Aynı şekilde, bedenin sınırlandığı, zorlandığı ya da zayıfladığı durumlarda zihinsel süreçler de bundan olumsuz etkilenir.

🍀 Bunun tersi de geçerlidir: Zihinsel güç ve kapasite de beden üzerinde doğrudan bir etki yaratır. Zihnin umutlu, motive, odaklanmış ve huzurlu olması, bedenin hareket kabiliyetini ve direncini artırır. Öte yandan kaygı, stres, umutsuzluk ya da zihinsel karışıklık, bedeni yavaşlatır, kasları gerer, bağışıklığı zayıflatır ve ağrıları artırabilir.

🌲 Psikoloji bize şunu gösterir: İnsan ne yalnızca bir beden ne de yalnızca bir zihinden ibarettir. Birinde meydana gelen genişleme ya da daralma, diğerini de doğrudan etkiler. Günümüzde psikoterapide beden odaklı yaklaşımların (örneğin nefes çalışmaları, gevşeme egzersizleri, bedensel farkındalık yöntemleri) kullanılmasının nedeni de budur. Çünkü zihinsel değişim bedensel değişimi kolaylaştırır; bedensel değişim de zihinsel dönüşümü hızlandırır.

☀️ Spinoza’nın bu sözü, psikolojik açıdan bize şunu hatırlatır: Zihnimizi iyileştirmek için bedenimizi, bedenimizi iyileştirmek için de zihnimizi gözetmeliyiz. İkisinin birbirini sürekli destekleyen bir döngü halinde olduğunu bilmek, insanın bütüncül iyileşme yolculuğunda önemli bir farkındalık sağlar.

_____________________________

20/09/2025

Önce sen kendini inşa etmelisin, dimdik bir beden ve dimdik bir ruhla.

FRIEDRICH NİETZSCHE

08/09/2025

07/09/2025

Aile sadece aynı evde yaşayan kişiler değildir.

Aile, birbirine görünmez iplerle bağlı bir sistemdir.
Bir üyenin yaşadığı sorun tüm aileyi etkiler,
çünkü aile bir denge arayışıdır.

Sağlıklı bir aile, hem ait hissettiren
hem de bireyselleşmeye alan açan yerdir.

Aile; güvenin, kimliğin ve sevginin ilk adresidir.

__________________________________

03/09/2025

02/09/2025

Hepimiz zaman zaman duygularımızı bastırıyoruz. Ama unutma: bastırılan her duygu bir yerde kendini gösterir. Ya bedende ağrıya, ya ani öfke patlamalarına, ya da ilişkilerde uzaklaşmaya dönüşür.
Duyguları yok saymak yerine, onları fark etmek ve sağlıklı bir şekilde ifade etmek ruhsal iyilik halimizin en önemli adımıdır.

_______________________________

01/09/2025

30/08/2025

Çoğu zaman partnerimize değil, onun zihnimizde yarattığımız “daha iyi versiyonuna” âşık oluruz.
Ama unutma: Gerçek bağ, hayali senaryolarla değil; karşındaki insanı olduğu haliyle görebilmek ve kabul edebilmekle kurulur.
Aşk, “onu değiştirmek” değil, “onunla gerçek bir yakınlık yaşayabilmek”tir. 💛

_____________________________

28/08/2025

“Saplantılı bağlanma bir kader değildir.
Çoğu zaman çocuklukta öğrenilen tutarsız sevgi ve ilgi, yetişkinlikte ilişkilerimizi yönetme biçimimize dönüşür.
Partnerimize tutundukça kaybetme korkumuz büyür, korkumuz büyüdükçe ilişkiyi boğarız.
Ve sonunda en çok korktuğumuz şeyle yüzleşiriz: yalnız kalmak.
Ama unutma…
👉 Saplantılı bağlanma, fark edildiğinde dönüştürülebilir.
👉 İçsel inançlar yeniden şekillenebilir.
👉 Öz-şefkat ve sağlıklı sınırlar öğrenilebilir.
🌿 Gerçek yakınlık, partnerinize sıkı sıkıya tutunmaktan değil, önce kendinizle barışmaktan başlar.”

_____________________________