10/04/2016
Kanser hastalığı sadece hastayı değil, hastayla birlikte yasayan tüm bireyleri olumsuz etkileyen bir olgudur.
Hastaların güvendikleri ve en yakınında bulunan yakınları hastalar için önemli bir sosyal destek kaynağı olmasına karşın, özellikle tanının ilk öğrenildiği evrede hasta yakınları da tanıyla alt üst olabilmekte ve benzer bir süreci yaşayabilmektedir.
Bu kriz yaşantısında aile üyelerinde de bir değişim ve yeniden denge kurma gereksinimi içinde olup, bazen yoğun endişe ve belirsizlik duygularıyla ne yapacakları, nasıl davranacakları konusunda büyük sorunlar yaşayabilir ve hastalarına destek olmada yeterince etkin olamayabilir.
Bazen hasta yakınları öylesine yoğun kaygı yaşamaktadır ki sanki hastaya her an kötü bir şey olacakmış gibi koruyucu ve kollayıcı yaklaşımlar ya da hasta olduğu için bir şey yapmaması gerektiği inancı ve kaygısını taşırlar. Bu anlayış nedeniyle hastanın sorumluluklarını üstlenme ve yetişkin olarak sağlıklı yönlerini kullanmasına izin vermeyebilirler. Bu durum hastaların daha çok zorlanmasına, değersizlik ve işe yaramazlık duygularının ortaya çıkmasına neden olabilmekte, bireyin kendilik algısı da olumsuz yönde etkilenip, özgüven kaybı gelişebilmektedir. Farklı şekillerde ortaya çıkabilen bu sosyal destek sorunları karşısında hastanın uygun, yararlı destek kaynaklarını araştırması, bunları harekete geçirmesi önemli bir adımı oluşturmaktadır.
Bunun için atılgan davranışın önemli bir unsuru olan istekte bulunmayı, gerektiğinde kendini rahatsız eden durumlar için sınır koyabilmeyi, hayır diyebilmeyi öğrenmesi ve bunu kullanması kendi yaşantılarını kontrol altına alabilme, kişilerarası ilişkilerini düzenleyebilme ve bunlardan kaynaklanan sorunların üstesinden gelebilme konusunda oldukça yararlı olacaktır. Bu öğrenme süreci, bireyin değişim ve gelişim için karar verme becerisini geliştirmesi, güçlerinin ve olanaklarının farkında olmasını sağlayacaktır.
Kaynak: Öz F. Ailede kanser olgusu. Hemşirelik Forumu 1998; 1(6):206-209.