Electro Voll

Electro Voll "Yaşam için değer"

Günümüze kadar ülkemizde istenilen Kişisel Genetik Testler ülke dışında farklı ülkelerde yapılmaktaydı. 01 Eylül 2015 tarihinden itibaren Türkiye Coğrafyasında Yaşayan İnsanların Genetik yapısı ve SNP'lerine göre Kişisel Genetik Testler yapılmaya tarafımızca başlanmıştır. Genel Tahlillerimizde ise Ağır Metal, Allerjen, Osteoporoz, Bağırsak Flora, Candida, Latent Asidoz gibi tahlilleri ülkemizde yapılmaya başlanmış bulunmaktadır.

İDRARDA AĞIR METAL TARAMALARI BİR ALDATMACA MI?31 May 2016Ağır metal, ağır metal testleri, cıva, DMSA, hekim, kurşun, ne...
20/04/2017

İDRARDA AĞIR METAL TARAMALARI BİR ALDATMACA MI?

31 May 2016Ağır metal, ağır metal testleri, cıva, DMSA, hekim, kurşun, nezih, nezih hekim Yazar: Nezih Hekim
Nezih Hekim |Mayıs 30, 2016

“DMSA verdik, idrarınızda ağır metal düzeyleri artmış, sizde ağır metal zehirlenmesi var”. “Çocuğunuzun idrarında DMSA sonrası ağır metaller düzeyleri yüksek, çocuğunuz otistik olabilir”, “otizm mi var, hemen DMSA verip ağır metal bakalım”……….. İnsanları korkutup cebindeki paraları ve ruhsal sağlıklarını çalanların sayısı birçok gelişmiş ülkede artmaya başladı. Allah’tan bizim ülkemizde ya yok, ya çok az, ya da ben bilmiyorum. Ama gene de bu yazılanları bilmenizde ciddi bir yarar olacağına inanıyorum.



Yukarıdaki rapor, Amerika Birleşik Devletleri’nde özel bir laboratuvarda verilen, son derece olağan ve hatta oldukça iyi düzenlenmiş, açıklayıcı bir rapor. Her şey yerli yerinde gibi. Hastanın idrarında birçok ağır metalin yanı sıra kurşun, cıva gibi halkın çok iyi bildiği ağır metal analizleri de yapılmış. Sonuç sütunun yanında da ağır metal zehirlenmesi olmayan ve vücuttan ağır metallerin atılması için DMSA, Pen*silamin …. gibi atılımı uyarıcı kimyasal maddelerin (şelatların) verilmediği, sağlıklı bireyler için, belirlenmiş normal sınırlar yazılmış. Pekiii, bunda ne var? Bunda hiç bir şey yok.

Doğru.

Ancak şimdi raporu okumaya devam ediyoruz ve raporun altındaki açıklamaya bakıyoruz.



Burada hastaya ağır metallerin atılması için DMSA gibi bir uyarıcının (şelatın) verildiği ve bu idrarın DMSA uyarısı altında toplatıldığı yazıyor.

Hatırlayın, raporda verilen normal aralıklar, DMSA ya da ağır metal atılmasına yol açan herhangi bir maddenin verilmediği sağlıklı insanlara ait normal aralıklardı. Oysa, verilen test sonuçları şelatlar da denilen, hastaya ağır metal atılmasına yol açan uyaranların (provakatörlerin) verilmesinden sonra elde edilmiş test sonuçları.

Eğer laboratuvar DMSA gibi ajanlarla provake edilmiş (uyarılmış) insanlara ait normalleri kullanmış olsaydı, yukarıdaki raporda belirtilen sonuçlar muhtemelen normal çıkacaktı. Ancak laboratuar, uyaran verilmiş bireylere ait sonuçların yanına uyaran verilmemiş bireyler için beklenen normal aralıkları yazınca sonuçlar da aldatıcı bir şekilde yüksekmiş gibi görünmeye başlıyor. Bu yolla da testi yaptıran herkes “eyvah, bende ağır metal zehirlenmesi varmış” diyorlar

Bu testi isteyen birçok hekim gerçekte ne olup bittiğini bilemediği için gayet dürüst bir kararla hastasına ağır perhizler, diyetler, Ayurvedik tedaviler, detoks uygulamaları, ya da Pen*silamin, EDTA tedavileri gibi gerekmeyen uygulamaları yapmaya başlayacaktır. Büyük bir olasılıkla, laboratuar, hekimin bu testi talep ettikçe, kazanmaya başlayacağını ve böylelikle bu testi daha sık isteyeceğini tasarlamakta.

Haa, hasta bunları öğrenir de laboratuarı mahkemeye vermeye karar verirse, laboratuar onun da çaresini düşünmüş. Yukarıdaki raporun altındaki kutuya “verdiğimiz normal aralık sağlıklı ve uyarı yapılmadan elde edilen normal aralıklardır” diye yazmış. Ama raporda ve grafikte verilen sonuçlar uyarı sonrası sonuçlar olup, kıyaslayıcı (referans) normal sınırlar uyarı yapılmamış bireylere ait normal sınırlar olduğu için, rapor, korkutucu değerde artmış ağır metal zehirlenmesine ait bir rapor haline geliyor.

Oyun çok ince tasarlanmış.

Şunu da eklemek gerekir ki, uyarı sonrası idrar, 24 saat yerine 6 saat toplatılmış. Bu uyarı sonrası kanda ve dokularda belirli bir düzeyde her zaman bulunabilecek metallerin böbrekten atılımının başlayıp maksimuma çıktığı sürelerin seçilmesi anlamına gelmektedir. Tabii bu seçim sayesinde de sonuçlar olabildiğince yüksek çıkabilmektedir. Oysa doğrusu, bu testlerin standart 24 saatlik idrarda yapılmasıydı.

İyi ve titizlikle hazırlanmış bu aldatmaca yöntemi ile test yaptıran herkese, “sizin vücudunuzda arsenik, ……. kurşun, cıva….. birikmiş” denebilir.

Sizce bu işin sonunda, kim kaybeder, kim kazanır?

Hasta bu şekilde basit bir manipülasyonla aldatıldığı için, parasını ve ruhsal sağlığını kaybeder.
Hekim, hastasının gerçekten aşırı bir ağır metal maruziyeti ile karşı karşıya kaldığını sandığı için hastasını gerekmeyen tedavilere yönlendirerek itibarını kaybeder.
Hekim, “vay canına, biz neleri atlamışız” deyip sıklıkla bu testi istemeye başlayınca da laboratuar kazanmaya başlar.
Laboratuar herkeste üç aşağı beş yukarı yüksek çıktığı zannedilecek bu testi, tamamlayıcı tıp, şelasyon ve detoks yapan yerlere pazarlayınca, birden bire kendine yeni bir pazar yaratmış olacağı için bir kez daha kazanmaya başlayacaktır.
Gerçeği birkaç basit birkaç bilimsel örnekle anlatmaya çalışacağız.

Allain ve arkadaşları 1991 yılında, İngiliz Klinik Farmakoloji Dergisinde DMSA ya da bu türden ağır metal atılımını uyaran bir madde vererek normal, sağlıklı bireylerde ağır element atılımının ne kadar artabileceğini araştırdılar.

Allain P and others. Effects of an EDTA infusion on the urinary elimination of several elements in healthy subjects. British Journal of Clinical Pharmacology 31:347349, 1991.

Allain ve arkadaşları kurşun maruziyeti olmayan on sağlıklı insan alıyor ve onlara 1 saat boyunca disodyum EDTA infüzyonu yapıyor. Bu süre sonunda deneklerin hepsinde kurşun ortalama 6 misli artıyor.

Cıva maruziyeti olan işçilerde yapılan bir başka deneyde (Frumkin H., 2001), işçilerin idrarlarında ortalama 4.3 μg/g cıva atılırken, DMSA verilmiş işçilerde cıva atılımı 7.8 μg/g’a yükselmiş.

Frumkin H. Diagnostic chelation challenge with DMSA: A biomarker of longterm Mercury exposure? Environmental Health Perspectives 109:167–171, 2001.

2004 yılında İrlanda’lı bilim adamları, hiç bir şikayeti olmayan sağlıklı bireylere DMSA vererek idrarda cıva artışına bakmışlar. DMSA verdikten sonra bu sağlıklı bireylerin idrar cıva düzeylerinde 6 misli bir artış olduğunu göstermişler.

Archbold GPR and others. Dimercaptosuccinic acid loading test for assessing mercury burden in healthy individuals. Annals of Clinical Biochemistry 41:233236, 2004.

Ruha ve arkadaşlarının (2009) çalışmasına göre; balık tüketmeyen sağlıklı bireylerde (n=7) DMSA verilmeden önceki idrar cıva değerleri, 0.17-1.58 ug/g creat. iken, DMSA verildikten sonra 0.81-4.78 ug/g creat. düzeylerine artmış. Haftada 1-2 kez balık yiyen sağlıklı bireylerde (n=8) ise DMSA verilmeden önceki idrar cıva değerleri, 0.12-2.2 ug/g creat. iken, DMSA verildikten sonra 0.57-28.56 ug/g creat. düzeylerine artmış. Haftada 3 kez veya daha fazla balık yiyen sağlıklı bireylerde (n=7) de DMSA verilmeden önceki idrar cıva değerleri, 0.62-1.9 ug/g creat. iken, DMSA verildikten sonra 2.55-32.63 ug/g creat. düzeylerine artmış. Bu üç grubun kan cıva değerlerine bakıldığında da: balık tüketmeyen sağlıklı bireylerde (n=7) DMSA verilmeden önceki kan cıva değerleri, 0-1.3 ug/L iken, DMSA verildikten sonra da 0.35-1.4 ug/L olarak kalmış. Haftada 1-2 kez balık yiyen sağlıklı bireylerde (n=8) DMSA verilmeden önceki kan cıva değerleri, 1.1-15 ug/L iken, DMSA verildikten sonra 1.1-14 ug/L düzeylerinde kalmış. Haftada 3 kez veya daha fazla balık yiyen sağlıklı bireylerde de (n=7) DMSA verilmeden önceki kan cıva değerleri, 3.1-20 ug/L iken, DMSA verildikten sonra da değişmemiş ve 2.7-18 ug/L düzeylerinde kalmış.

Anne-Michelle Ruha et als. Urine Mercury Excretion Following meso-Dimercaptosuccinic Acid Challenge in Fish Eaters. Arch Pathol Lab Med—Vol 133, January 2009, 87-92

Ruha ve arkadaşlarının (2009) bu çalışmasının yorumu şöyle: evet sıklıkla balık yiyen bireylerin bazılarında kan cıva düzeyleri yemeyenlere oranla artmıştır. Bu doğrudur. Ruha ve ark. sıklıkla balık tüketen bireylerin bazılarında saptadıkları maksimum cıva düzeyleri 20 ug/L’dir. Bu değer toplumda beklenilen ortalama değer olan, 10 ug/L’nin üzerindedir. Doğaldır ki, bu değer, zehirlenmeyi gösteren toksik eşik değerlerin (50 ug/L) altındadır.

Evet, DMSA gibi ağır metal atılımını uyarıcı şelatlar, ağır metalleri biyolojik sıvılardan toplayarak idrara verir. Bunun sonucunda da ağır metallerin idrar düzeyleri geçici olarak kısa bir süre için artar. Bunlar eksiksiz doğrudur. Ancak bu yol ağır metal zehirlenmesini göstermek için yeterli bir tanısal yöntem değildir. Bunun nedeni de şudur; Ruha grubunun çalışmasında da görüldüğü gibi, kontrol için çalışmaya dahil edilen ve balık dahi yemeyen sağlıklı bireylerde DMSA verilmeden önceki idrar cıva değerleri 0.17-1.58 ug/g creat. aralığında iken, DMSA verildikten sonra 0.81-4.78 ug/g creat. aralığına yükselmiştir. Yani DMSA verildikten sonra idrarda ağır metallerin yükselmesi herkeste görülebilecek birşeydir.

Pen*silamin, EDTA, DMSA gibi şelatlarla elde edilen bu geçici artış, bu tür atılımı uyarıcı maddeler verilmeyen bireylere ait normallerle kıyaslanınca da, kurşun ve cıva örneğinde olduğu gibi, hastaya ve hekime,“ vay canına meğerse ağır metal zehirlenmesi varmış”, “ az kalsın atlıyormuşuz” dedirtir. Ancak bu yaklaşım bir aldatmacadan öte birşey değildir.

İrlandalı Archbold, Ruha ve arkadaşları ve daha birçok bilim adamının çalışmaları DMSA gibi atılımı uyaran şelatlarla yapılan test sonuçlarının güvenirliliğinin de tartışmalı olduğunu ortaya koymuştur. Bir başka deyişle, sağlıklı bir bireye “gel sana DMSA verelim, bakalım ağır metal zehirlenmen var mı” demek çok düşündürücüdür. Ağır metal zehirlenmelerinde çoğunlukla ciddi bir öykü vardır. Çalıştığı iş yeri, mesleği, deniz ürünlerini yeme sıklığı, mikro-fırın tamiratı sırasında olabilecek kırılmalar gibi iş kazaları, evde kullanılan cıva buharlı lambaların ya da cıvalı termometrenin kırılması gibi ev kazaları, kurşun boyalı kaplardan yiyip içme….vbg. Anemi, dişlerdeki lekelenmeler, böbrek bozuklukları,….gibi klinik şikayetler…..Uyarı yapılmadan elde edilen 24 saatlık artmış idrardaki ağır metal değerleri…….Kurşun için kan kurşun düzeylerindeki artış, ALAD aktivitesindeki azalma, idrarda ALA düzeylerinin artması…..

SONUÇ

Laboratuarlar kendi şartlarında, kendi yöntemleri ile uyarı yapmadan elde ettikleri normal değerleri, uyarı yaptıktan sonra elde ettikleri test sonuçları ile kıyaslayamazlar. Bu elma ile armutu kıyaslamak gibi birşeydir. İdrada ağır metal düzeylerine mutlaka uyarı sonrası bakılacaksa, laboratuvarlar sağlıklı bireylere uyarı yaptıktan sonra elde edecekleri kendi referans değerleri ile, bu hastaların sonuçlarını kıyaslamalıdır. Bunu yapamıyorlarsa ellerinde sadece uyarı yapılmadan elde edilen normal değerler varsa, laboratuvar da sadece hastanın uyarı yapılmamış idrar sonuçlarını elindeki bu normal değerler ile kıyaslayabilir.

Laboratuarlar bunlara uyduğu sürece idrarda ağır metal tayinleri bir aldatmaca değil, gerektiği durumlarda son derece faydalı bilgiler veren önemli klinik bir testtir.

Şelatlarla uyarı yapılmasını hekim mutlaka istemişse, laboratuar uyarı sonucunda elde ettiği sonuçları raporuna yazar, ancak elde ettiği bu sonuçların sağına herhangi bir normal değer yazmaz. Bir başka deyişle elde ettiği sonuçları sadece ve sadece rapor eder ve sonuçların yorumunu kesinlikle hekime bırakır.

Yazar Hakkında
Prof.Dr.Nezih Hekim PhD, FRSM, Klinik Biyokimya Uzmanı
İstanbul KEMERBURGAZ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya Ana Bilim Dalı Başkanı. Devamı

http://bilimvebilimadami.com/agir-metal-taramalari-bir-aldatmaca-mi/

BAĞIRSAK FLORA BOZUKLUĞU BİRÇOK HASTALIĞIN NEDENİ!Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri bu...
17/01/2017

BAĞIRSAK FLORA BOZUKLUĞU BİRÇOK HASTALIĞIN NEDENİ!
Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri bulunur. Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır. Sayıları 500'ün üzerinde olan bu bakteriler normal bağırsak florasını oluştururlar. Bu bakteriler 400 -500 m2 büyüklüğünde bir yüzey oluşturan bağırsak sümüksü zarını koruyucu bir tabaka şeklinde döşer.

Bağırsak florası ile insanlar arasındaki ilişki simbiyotik ve mutualistik bir ilişkidir, yani her iki tarafa da yarar sağlar. İnsanlar bağırsak florası olmadan yaşayabilseler de, bağırsak florasının, kullanılmayan maddeleri fermantasyon ile kullanılır maddelere dönüştürmek, bağışıklık sistemini eğitmek ve zararlı organizmaların büyümesini engellemek gibi yararlı işlevleri vardır. Ayrıca bağırsak mukozasında enflamasyon oluşumunu engellemek, cilt hastalıklarının oluşumunu azaltmak, daha duru bir beden oluşturmak, karaciğere gidecek ve onun yükünü artıracak olan patojen mikroorganizmaları önceden elimine etmek, bağışıklık sisteminin yalnızca patojenlere cevap vermesini sağlamak ve bazı hastalıklara karşı korumak da bu görevler arasında sayılabilir. Son yıllarda kanser, otizm, Parkinson hastalığı gibi birçok kronik hastalığın etiyolojisinde, bu bakteri florasının bozukluğu saptanmıştır.

Bağırsaklardaki tüm bakteri türleri tanımlı değildir, çünkü bazıları kültürlenemez. Kişiden kişiye bakteri türlerinin sayıları çok fark etse de, belli bir kişi için bu sayısal oranlar oldukça sabittir. Çoğu bakteri Bacteroides, Clostridium, Fusobacterium, Eubacterium, Ruminococcus, Peptococcus, Peptostreptococcus ve Bifidobacterium cinslerine aittir. Escherichia ve Lactobacillus gibi aeroblar daha az miktarda bulunurlar. Bacteroides cinsine ait türler bağırsaklardaki bakterilerin %30'unu oluştururlar.

PROBİYOTİKLER

Yeterli miktarda yenildiğinde insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalara probiyotik denir. Bağırsaktaki bazı mikroorganizmaların çoğalmasını artıran ve/veya aktivitesini uyaran ve insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen maddelere

PROBİYOTİKLERİN GÖREVLERİ

- Bağışıklık sistemini güçlendirmek
- Yiyeceklerin hazmını kolaylaştırmak
- Vitamin sentezi yapmak
- Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve bağırsak geçirgenliğini azaltmak
- Zararlı maddelerin (toksinler) kan dolaşımına geçmesini engellemek
- Besin alerjilerini ve egzamayı önlemek
- Kronik enflamatuvar (iltihabi) hastalıkların oluşumunu engellemek
- Kanseri önlemek
- Yaşlanmayı yavaşlatmak
- Depresyonu hafifletmek
- Otizm bulgularını hafifletmek
- İshali önlemek ve tedavi etmek
- İdrar yolu iltihaplarını önlemek
- Kabızlığı tedavi etmek
- Böbrek taşlarının (okzalat) oluşumunu azaltmak
Günümüzde bağırsak flora bakterilerinin mikrobiyolojik kültür ortamında üretilerek tayin edilmesi zor ve vakit alıcıdır. Çoğu zaman bakterilerin bazıları çeşitli nedenlerle kültür ortamında üretilememekte veya kontaminasyon nedeniyle farklı sonuçlar çıkmaktadır. Otizmden Alzheimer'a, depresyondan kansere kadar birçok hastalığın oluşumunda önemi bulunan bağırsak flora bozukluğunun tespiti günümüz tıbbında bir ihtiyaç haline gelmiştir.

EVoll Bağırsak Flora Testi, bağırsakta bulunan patojen ve probiyotik bakterileri saptayarak, birçok hastalığın tanı ve tedavisinde yardımcı olur.

ELECTROLL VOLL Laboratuvarlarında yapılan Bağırsak Flora Testi, Illuminia, Microarray ve Q-PCR yöntemleri ile yapılmaktadır.

BEYİN İLE BAĞIRSAK ARASINDAKİ BAĞLANTI, MULTIPLE SCLEROSIS HASTALIĞINA IŞIK TUTUYORBağırsak florasında bulunan bakterile...
11/05/2016

BEYİN İLE BAĞIRSAK ARASINDAKİ BAĞLANTI, MULTIPLE SCLEROSIS HASTALIĞINA IŞIK TUTUYOR

Bağırsak florasında bulunan bakteriler, beyinde bulunan astrosit hücrelerinin aktivitesini etki ederek, nörodejenerasyon ve inflamasyonun kontrolünü sağlıyor

MS hastalarında yapılan çalışmada, diyet ve floranın beyindeki astrosit hücrelerini etkilediği ve devamında nörodejenerasyon oluşumunu veya engellenmesini sağladığı gösterildi. Konuyla ilgili bilimsel çalışma 9 Mayıs tarihli Nature dergisinde yayınlandı.

Yapılan çalışma ile, ilk kez diyet içeriğinin SSS inflamasyonunda etkili olduğu gösterildi. Çalışmaya göre; diyetle alınan gıda maddeleri bağırsak flora bakterileri tarafından küçük moleküllere dönüştürülüyor veya bakteri tarafından yeni moleküller üretiliyor. Diyetteki Triptofan aminoasidi flora bakterileri tarafından alınıp, inflamasyonu engelleyen İnterferon-1 üzerinde etki gösteren, Aryl Hidrokarbon Reseptör agonistlerine çevriliyor. Dolayısıyla, florası bozulmamış kişiler diyetlerinde triptofan bulunması durumunda beyin inflamasyonundan korunuyorlar. Aynı çalışmada MS’lu hastaların kanlarında AHR agonistli olan Triptofan metabolitleri indole, indoxyl-3-sulfate, indole-3-propionic asit ve indole-3-aldehyde veya bakteriyel enzim tryptophanase’ın düşük olduğu tespit edildi.

Çalışmanın sonucuna göre, MS hastalığının kökeninde bağırsak flora bozukluğu olduğu ve bu yaklaşımla MS’un tedavisinde yeni kapılar açabileceği gösterildi.

Kaynak: Nature
http://www.nature.com/nm/journal/vaop/ncurrent/full/nm.4106.html

2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ.OTİZM'İN NE OLDUĞUNUN FARKINDA MIYIZ?Electro Voll Laboratuvarları, panelindeki Gene...
02/04/2016

2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ.
OTİZM'İN NE OLDUĞUNUN FARKINDA MIYIZ?

Electro Voll Laboratuvarları, panelindeki Genetik Testler ile Otizm'in kökenine ve bozukluğun nerede olduğuna dair çözümler sunar.

Otizm ile ilişkilendirilen 800'den fazla Gen ve bunların SNP'leri taranarak genetik bozukluk tespit edilir. (Autism Exom Sequence)

Electro Voll Laboratuvarları ürün ve hizmetlerinin sunumunda Otizm'lilere destek olur; farklı fiyat politikası izler.

Ayrıntılı bilgi için: www.electrovoll.com

CANDİDA KANSERE YOL AÇIYORUzun zamandır Candida enfeksiyonunun kanser ile ilişkisi biliniyordu. Fakat bilinen, kanserde ...
12/02/2016

CANDİDA KANSERE YOL AÇIYOR
Uzun zamandır Candida enfeksiyonunun kanser ile ilişkisi biliniyordu. Fakat bilinen, kanserde kemoterapi nedeniyle immünosupresyon olduğu ve bunun da fırsatçı Candidalara zemin hazırladığıydı. Oysaki, European Journal of Pharmacology dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre, Candida albicans kanser oluşumuna kendisi yol açıyor. Bunu karsinojen üreterek, inflamasyona yol açarak, Th17 hücrelerini artırarak ve kendi immün hücrelerimizi taklit ederek yapıyor.

Candidalar karsinojen olarak bilinen nitrosaminleri ve asetaldehiti üreterek kansere zemin hazırlıyor. Nitrosaminler spesifik pro-kanser genlerini aktive ederken, asetaldehit de DNA'yı hasara uğratarak kansere neden oluyor.

Candidalar ürettikleri toksinlerle, dokuyu hasara uğratarak anjiogenezis, proliferasyon, migrasyon ve adezyonu tetikliyor, hasarlı hücrelerin apoptozunu da engelliyor. Böylelikle, oluşan inflamasyon nedeniyle kanser gelişiyor.

Candidaya karşı vücudun primer savunma hücreleri olan Th17 hücreleri, aşırı aktive olarak anjiogenezis ve tümörün büyümesine neden oluyor. Candidaya karşı üretilen antikorlar ile lökositler üzerindeki bir reseptör, moleküler olarak benzerlik gösteriyor. Bu da, kendi immün hücrelerimizi hasara uğratıyor.

Diğer bir taraftan, alkol ve şeker tüketimi arttığında, metabolizmaları sonucu asetaldehit üretimi artıyor ve DNA hasarına yol açarak kansere neden oluyor.

http://www.electrovoll.com/genel-tahliller/candida

DÜNYA KANSER GÜNÜTürkiye'de sadece Electro Voll Laboratuvarlarında yapılan "Kanser Genetik Risk Testi" ile kansere yol a...
04/02/2016

DÜNYA KANSER GÜNÜ

Türkiye'de sadece Electro Voll Laboratuvarlarında yapılan "Kanser Genetik Risk Testi" ile kansere yol açan 1053 gen taranarak, kansere olan yatkınlığınızı öğrenebilir, var olan onkojenin fonksiyonuna göre erkenden önlem alabilir, kanserden korunabilir, size özgü genetik profil çıkarılarak kanserde hangi ilaçların size fayda edebileceğini öğrenebilirsiniz.

Saygılarımızla

Electro Voll Laboratuvarları

Dr. Ercüment İLGÜZ
Gen. Md.

www.electrovoll.com

OBEZİTE GENETİK RİSK PANELİPek çok diyet yöntemini uygulamalarına rağmen, bazı kişiler kilo vermekte zorlanmakta, bu yol...
04/01/2016

OBEZİTE GENETİK RİSK PANELİ
Pek çok diyet yöntemini uygulamalarına rağmen, bazı kişiler kilo vermekte zorlanmakta, bu yolda kendilerine olan güvenini de kaybetmektedir. Bilim adamları obezitenin yaklaşık olarak %70 oranında kişinin genetik profilinden kaynaklandığını tahmin etmektedirler. Günümüzde tek tür bir diyet şeklinin (sadece protein diyeti gibi) herkese aynen tavsiye edilmesi yaklaşımı artık ortadan kalkmaktadır. Bunun yerine kişinin metabolizmasında etkili olan genlerin profilleri çıkarılarak, beslenmeleri bunlara göre belirlendiği gibi, kendilerine özgü beslenme programları da düzenlenmektedir.

Kimler Ne Zaman Bu Testi Yaptırmalı?

Kilolu olup, kilo veremeyenler.
Ailesinde kilo sorunu olup, kendisini bu kilodan korumak isteyenler.
Sağlıklı beslenme programı uygulayanlar

http://www.electrovoll.com/genetik-tahliller/obezite

ELECTRO VOLL AİLESİ OLARAK YENİ YILINIZI KUTLAR, SAĞLIK VE MUTLULUKLAR DİLERİZ
30/12/2015

ELECTRO VOLL AİLESİ OLARAK YENİ YILINIZI KUTLAR, SAĞLIK VE MUTLULUKLAR DİLERİZ

Candida albicans'ların görevi vücudumuzdaki zararlı mikropları tanıyıp onları ortadan kaldırmaktır. Onlarsız bir çok pat...
25/12/2015

Candida albicans'ların görevi vücudumuzdaki zararlı mikropları tanıyıp onları ortadan kaldırmaktır. Onlarsız bir çok patojenik bakterilere karşı savunmasız bir duruma düşeriz. Candida albicans'ların vücudumuzdaki sayıları yaklaşık milyonla ifade edilir ve sağlıklı bir bağışıklık sistemi ve yararlı mikroplar (probiotikler) tarafından bu denge kontrol altında tutulur. Yararlı mikropların sayısı azaldığı ve bağışıklık sistemi zayıfladığı takdirde candida albicans maya yapısından (yeast form) miçelial (mycelial form) yapısına şekil değiştirerek vücudumuzu işgal etmeye başlıyacaklardır.

Candida enfeksiyonunun belirtileri, salgılanan toksinler nedeniyle oluşur ve yaklaşık 20 kadar belirti gösterir:

Soğuk el ve ayaklar
Vücut ısısının düşmesi
Ağız kokusu
Dilde beyaz lekeler
Yorgunluk hissi
Nefes daralması
Depresyon
Konsantre bozuklukları
Kilo kaybı
Bulanık görüş
İdrar yolu enfeksiyonu
Baş ve kulak ağrısı
Şişmiş ve ağrılı eklemler
İktidarsızlık
Cinsel isteksizlik
Kas ağrısı ve gerilim
Tad kaybı
Ağız kuruluğu
Gaz
Hazımsızlık
Aşırı kilo alma
Hafıza kaybı
Ağrılı idrar
Gözlerde sulanma
Bulanık beyin
Tatlıya aşırı istek

AYRINTILI BİLGİ İÇİN http://www.electrovoll.com/genel-tahliller/candida

Candida albicans normal şartlar altında ağzımızda, boğazımızda, bağırsaklarımızda, idrar yollarında bulunan ve bağırsak floramızın bir parçası olarak kabul edilen fırsatçı bir maya mantarıdır. Floramızın dengesi bozulduğunda, ya da çeşitli sebeplerden dolayı bağışıklık sistemiz sekteye uğradığında p…

Address

Beysukent Angora Bulvarı No:180/40 Çankaya
Ankara
06810

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Electro Voll posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Electro Voll:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram