12/02/2025
Kendimize Zaman Ayırmak, Şehri Fark Etmek
Bazen kendimize dönmek, sevdiğimiz şeyleri yapmak ve gerçekten bize iyi gelen şeylere zaman ayırmak gerekir. Ben de bunu hatırlatarak yola çıktım ve Ankara’da eski mimariyi, sanat eserlerini keşfetmeye başladım. İlk durağım Anafartalar Çarşısı oldu. Burada Cevdet Altuğ’un ve Atilla Galatalı’nın seramik panolarını izledim. Eskiden apartmanlarda, çarşılarda, sokaklarda sanata yer açılırdı. El işçiliğiyle yapılan seramikler, duvarları süsleyen panolar, el boyaması apartman isimlikleri… Bugün ise bu estetikten hızla uzaklaşıyoruz. Artık her şey daha sade, daha hızlı, ama aynı zamanda daha ruhsuz. Tıpkı kendimize zaman ayırmayı unuttuğumuz gibi…
Ardından Erzurum Oteli’ni görmek için Ulus’ta yürüdüm. Çocukluğumdan beri gözüm takılırdı bu binaya. Ne kadar eskiydi? Kimler gelip geçmişti buradan? Yıllar içinde gördüğüm ama hiç içine giremediğim bir yapı olarak hep gizemli kalmıştı. Şimdi tekrar baktığımda, onun da zamanla değiştiğini, eskidiğini ve belki de unutulmaya yüz tuttuğunu fark ettim. Ama yine de oradaydı. Sessizce duruyor, şehrin değişimine tanıklık etmeye devam ediyordu. Bazen biz de böyle değil miyiz? Kendimizi ihmal etsek, göz ardı etsek de içimizdeki öz, hikâyemiz hep var olmaya devam eder.
Son durağım Karum AVM oldu. Dışarıdan bakınca diğer eski yapılar gibi görünüyordu ama içine girdiğinizde bambaşka bir atmosferle karşılaşıyorsunuz. Modern ama sıcak, özenli ama içten… Bir şehri keşfederken, kendi içimize bakmak gibi. Dışarıdan yorgun ve sıradan görünsek de içimizde keşfedilmeyi bekleyen katmanlar var. Bazen kendimize zaman ayırıp bu katmanlara inmek gerekiyor. Çünkü en büyük değişim, en büyük keşif, bazen en yakınımızda duruyor.
Tıpkı şehir gibi biz de değişiyoruz. Ama önemli olan, kendimizi unutmamak. Sanatı, emeği, inceliği nasıl kaybettik diye üzülürken, kendimize dönüp şu soruyu da sormalıyız: “Ben kendime ne kadar yer açıyorum?”
Belki de şimdi, kendinize zaman ayırma vakti…