10/12/2025
Bazı bireyler, ilişkilerinde sürekli “iyi”, “uyumlu” ve “fedakâr” olmayı adeta bir zorunluluk gibi hissederler. Bu eğilim; çocuklukta öğrenilen bakım verme kalıpları, koşullu sevgi deneyimleri, reddedilme veya çatışma korkusu gibi köklü süreçlere dayanabilir. Zamanla kişi, kendi ihtiyaçlarını tanımayı ve onlara alan açmayı ikinci plana atarak başkaları için “olması gereken” kişiye dönüşür.
Araştırmalar, aşırı uyum ve onay arayışının, öz-değer algısını zayıflattığını, kişilerarası sınırları bulanıklaştırdığını ve uzun vadede tükenmişlik, anksiyete ve duygusal yorgunluk riskini artırdığını gösteriyor. Başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurmanın temel koşulu ise her zaman kendimizle kurduğumuz ilişkiyi güçlendirmekten geçiyor.
Kendi ihtiyaçlarımızı fark etmek, hayır diyebilmek, duygularımızı açıkça ifade etmek ve öz-sevgi geliştirmek; “iyi insan” olmayı bırakmak değil, kendimize zarar vermeden iyi kalabilmeyi öğrenmek demektir.
Unutmayın:
Sağlıklı sınırlar bencillik değildir.
Kendinizi öncelemek başkalarını daha az sevdiğiniz anlamına gelmez.
En sürdürülebilir iyilik, insanın önce kendisine gösterdiği iyiliktir.