06/11/2025
“Huzursuzluğun nedenleri Freud’un ima ettiğinden çok daha karmaşıktır. Bunlardan ilkini her gün kendimizle kurduğumuz diyaloğumuz sırasında yaşıyoruz: Gerçekten bölünmüş haldeyim. Hiçbir zaman kendimle ve bedenimle ortak paydada buluşamıyorum ve bu bazen çok acı verici olabiliyor. İstediğim ideal vücuda sahip olmak, sürdürmek istediğim sağlıklı yaşam tarzı sürekli çaba gerektiriyor ama hiç başaramıyorum bunu. Sonra da kendime öfkeleniyorum. Bu bölünmüşlük, geçmişteki hem doğru hem yanlış seçimler ile gitmek istediğim yön üzerine düşünmemi de mümkün kılıyor.
Kendime dair düşüncemi yeterince ileri götürürsem huzursuzluğun ikinci nedeniyle karşılaşırım. Olduğum kişi, başkalarının, ailemin, toplumsal sınıfın, içinde büyüdüğüm toplumun beklentilerinin ve onaylamadıkları şeylerin bir sonucudur. Bunu arkamda bırakmayı başarsam bile özgün olamam aslında çünkü yeni kimliğimin yorumunu da başkalarından alırım (benim düşündüğüm her şey zaten daha önce düşünülmüş). Kendi seçimlerimi gerçekten kendim yapabilir miyim? Kendi kimliğini aramayı sürdürenler şu sonuca varır: Hepimiz “replikant”ız.
Son olarak, insanın bilinçli olarak düşünmeden yaşadığı huzursuzluğun temelinde yatan üçüncü bir neden daha var. İçimizde bizi iki farklı tarafa doğru yönlendiren, bizi özerklik ar- zumuzu ve bir gruba ait olma dürtümüzü uzlaştırmaya zorlayan iki temel güç söz konusudur. Birini elde ettiğimizde, diğerini arzularız. Huzursuzluğun temelini işte bu belirsizlik oluşturur.” Paul Verhaeghe -Çeviri:Damla Atamer