07/11/2025
Soru:
Hocam, bizim aldığımız sülük eğitimlerinde “tümör ve kanser hastalıklarında sülük yapılmaz; ancak tedavi tamamlandıktan sonra, savunma amaçlı yapılabilir” diye öğrenmiştik.
Dün siz hacamat dersinde tümör için sülük yapılır dediniz. Bunu açıklayabilir misiniz?
Cevap:
Öncelikle sülüğün mekanik ve biyolojik etki mekanizmasını — yani işleyiş prensiplerini — bilmek gerekir.
Kısaca ifade edersek: Sülük enzimlerinin antibakteriyel, antiviral ve antioksidan biyolojik etki mekanizmaları vardır.
Bu etkiler sayesinde, tümör ve kanser hücrelerini zayıflatma hatta yok etme potansiyeline sahiptir.
Bu nedenle, sülük enzimlerinin vücutta tümör veya virüsleri dağıttığı, yaydığı ya da çoğalttığı yönündeki iddiaları reddediyorum.
Aksine, sülüğün salgısında bulunan hirudin, bdellin, eglin, hyaluronidaz ve destabilaz gibi enzimler;
kanın mikrosirkülasyonunu artırır, pıhtılaşmayı engeller, iltihaplanmayı azaltır ve oksidatif stresin baskılanmasına yardımcı olur.
Bu biyolojik etkiler, hücresel savunmayı güçlendirerek bağışıklık sisteminin tümör hücreleriyle daha etkin mücadele etmesine imkân sağlar.
Bu açıdan baktığımızda sülük tedavisi, kanın fesadını temizler, durağan sıvıları hareketlendirir ve organların doğal denge halini (mizacını) yeniden düzenler.
Dolayısıyla, doğru noktada ve doğru miktarda uygulandığında sülük; bedende hem arındırıcı hem de yenileyici bir biyolojik denge unsuru olarak görev yapar.
Takdirinde yayılma riski varsa, ne hacamat ne de sülük yapsan da o hastalık zaten vücuda yayılacaktır.
Bazen şu tür durumlarla karşılaşabilirsin:
“Bir tümör veya kanser hastasına sülük takılmış, sonra hastalık yayılmış, sıçramış...” gibi söylemler duyulur.
Bu “yayılma veya sıçrama” olayı, hastanın kaderinde (takdirinde) vardır.
Ancak sülük uygulaması o döneme denk geldiğinde, insanlar bunu nedensel bir bağ gibi görüp “sülük sebep oldu” zannederler.
Oysa bu yalnızca zamanlama denkliğidir — sülük değil, hastalığın kendi seyri belirleyicidir.
A.KAŞGARİ