23/09/2015
Kanserde Psikolojik "Dayanıklılık"
Kanser tanısı hastayı ve bakım verenleri, fiziksel, bilişsel, duygusal, sosyal, maddi ve manevi birçok açıdan zorlar. Hasta ve hasta yakınlarının bu zorlayıcı durumla baş edebilmek ve yaşam kalitesini yeniden sağlayabilmek için, kanseri sindirebilmelerine, stres verici koşullara başarılı bir şekilde uyum sağlamalarına dayanıklılık denir. Savaşlar ve doğal felaketler yıkımlar getirir. Yıkımlardan sonra ise çoğu zaman bir toparlanma başlar ve insanlar kayıplarına rağmen yeniden eski hallerine dönmek için çabalarlar. Benzer şekilde bakıldığında, hastalıklarda da yıkım olarak yaşantılanan her durum sonrası, bir “kendine gelme” sürecidir dayanıklılık.
Genetik Dayanıklılık
İnsanoğlu çok karmaşık bir genetik yapıya sahiptir. Bu sebeple durumlar ile genler arasında net ve doğrudan ilişkiler kurmak henüz mümkün olmamaktadır. Ancak çalışmalar bazı gen yapılarındaki değişikliklerin, bazı durumlara yatkınlık sağladığını desteklemektedir. Örneğin, serotonin ile ilişkili bir gendeki farklılaşma (serotonine transporter gene), zorlayıcı durumlarda, bazı insanları diğerlerine göre depresyona ve travma ilişkili bozukluklara karşı daha dayanıklı kılmaktadır. Henüz keşfedilmemiş birçok sürecin stres ve stres tepkisindeki farklılıklara sebep olduğu düşünülmektedir.
Biyokimyasal Dayanıklılık
Vücudumuzda stres yanıtını düzenleyen birçok sistem bulunmakta ve bunlar sıkı etkileşimler ile çalışmaktadır. Özellikle erken çocukluk döneminde, güvenli bağlanma yaşayan, güçlü sosyal etkileşimleri olan, sözel, fiziksel ya da cinsel travmaya maruz kalmamış kişilerde bu sistem sağlıklı stres yanıtları üretmeye yatkındır. Zorlayıcı durumlarda sağlıklı sistem, sağlıklı uyum aşamalarıyla dayanıklılığı sağlar. Oysa erken çocukluk döneminde, anne (bakım veren) – çocuk ilişkisinde güvensiz bağlanması olan, sosyal bağları güçsüz ve özellikle de cinsel tacize maruz kalmış çocuklarda stres yanıtını düzenleyen, sempatik sistem, HPA, kortizol, DHEA, serotonin, dopamin, noradrenalin gibi birçok sistem ve vücut kimyasalının çalışma düzeninde bozulmalar olur. Bu kişiler zorluklar karşısında hızlıca dengeyi ve dayanıklılığı sağlayacak sistemden yoksundur.
Psikolojik Dayanıklılık
İyimserlik (Optimizm): İyimserlik, olumlu sonuçlar almayı ummak, geleceğin iyi şeyler getireceğine inanmaktır. Son 20 yıldır yapılan çalışmalarda iyimserliğin ” daha iyi bir sağlık” ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmalar, iyimser kanser hastalarının, biyopsi, cerrahi gibi girişimsel işlemlerde daha az duygusal dalgalanma yaşadığını ortaya koymuştur. Yine iyimser hastaların, bağışıklık sistemlerinin daha iyi işlev gördüğü, bu kişilerin hastalığı daha kolay kabullendiği, daha aktif baş etme yöntemleri belirleyebildiği, daha katılımcı olduğu, kolay kolay pes etmediği dolayısıyla problemleri daha kolay çözebildiğini vurgulanmıştır. Ancak kolay pes etmemek konusunda önemli bir nokta vardır. Bazen biraz durmak ve bir adım geriye gitmeyi kabullenebilmek de olumlu sonuçlar yaratır. Bazen pes etmemek için çok yoğun uğraş vermek de, pes etmek kadar olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Umut: Gelecek yönelimli bir bakış açısıdır. Olumlu sonuç ummak yönüyle iyimserliğe benzemekle birlikte, zaman zaman iyimserlik yitirildiğinde dahi geleceğe yönelik pozitif düşüncelere sahip olaraktır. Ve umut dayanıklılığı sürdürür. Gidişat ve sonuçtan bağımsız var olan bir olgudur.
Kanser hastaları zaman zaman yaşamış oldukları sıkıntı ve acıları anlamlandırırken, bu durumun kendilerine bir işaret olabileceğini düşünürler. Hayatı başka şekilde, başka önceliklerle yaşamaları gerektiği, kendilerine ve sevdiklerine daha farklı davranmaları gerektiği, yeni hobiler edinmeleri, ilişkilerini düzenlemeleri, sağlıklarına dikkat etmeleri, inançlı olmaları gerektiği gibi çıkarsamalar yaparak, var olan anlamsız acıya bir anlam kazandırırlar. Bu noktadan sonra anlamı olan sıkıntı ve acılar daha kabullenilir, katlanılabilinir ve çözülür olur. Bu sıkıntı ve acıların, neden kendi başına geldiğine takılıp, travmayı kendince anlamlandıramayan her bireyin acısı, daha yoğun ve uzun sürmektedir. Burada kastedilen polyannacılık değildir. Başımıza gelen kötü durumların içinde iyi birşeyler bulmaktan çok daha farklı ve ötedir. Ve dayanıklılığın diğer öğeleri gibi, amaç ve anlam bulabilme, sıkıntıyı, acıyı daha katlanılabilir yapabilme de kişilik ile yakından ilişkilidir. Psikoterapiler bu noktada bireylere destek olabilmektedir.
www.damlakunt.com