Büyükada Merkez Eczanesi

Büyükada Merkez Eczanesi Büyükada'nın 1870 yılından beri hizmet veren en eski eczanesi
Ecz. Avni Kurtuldu
Ecz. Birsen Kurtuldu
Ecz. Teknisyeni Erdoğan Işık
Ecz.

Teknisyeni Salih Kaçmaz
Ecz .Bilişim sorumlusu Doğan Çevikol

29/11/2025

Yüksek kolesterol (özellikle kötü kolesterol olarak bilinen LDL'nin yüksek olması) ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen, genellikle belirti vermeden ilerleyen önemli bir risk faktörüdür.

​Yüksek kolesterolün ana tehlikesi, atardamar duvarlarında plak (yağ birikintisi) oluşumuna, yani damar sertliğine (ateroskleroz) neden olmasıdır. Bu durum zamanla damarları daraltır ve sertleştirir, bu da aşağıdaki gibi hayati tehlike taşıyan durumlara yol açar:

​Kalp Krizi: Kalbi besleyen koroner arterlerin tıkanması.

​İnme (Felç): Beyne kan götüren damarların tıkanması veya hasar görmesi.

​Periferik Damar Hastalıkları: Bacaklar, kollar ve iç organ damarlarında tıkanıklık.

​Organ Hasarı: Beslediği organlarda fonksiyon kaybı.
​Kolesterol seviyesinin kontrol altında tutulması, bu riskleri önemli ölçüde azaltır.

​💊 İlaç Kullanımına Ne Zaman ve Hangi Şartlarda Başlanmalı?
​Kolesterol düşürücü ilaç tedavisine başlama kararı, sadece kolesterol seviyelerine bakılarak değil, kişinin genel kalp-damar risk profili dikkate alınarak bir doktor tarafından verilmelidir.

​Tedaviye başlama kararı genellikle şu faktörlere göre belirlenir:

​1. Yaşam Tarzı Değişiklikleri Önceliği

​Kolesterol yüksekliğinde ilk adım genellikle şunları içeren yaşam tarzı değişiklikleridir:

​Dengeli Beslenme: Doymuş ve trans yağlardan, aşırı şekerden fakir, liften zengin Akdeniz tipi beslenme.

​Düzenli Egzersiz: Fiziksel aktivitenin artırılması.

​İdeal Kilo: Fazla kilolardan kurtulma.

​Sigarayı Bırakma ve Alkol Tüketimini Sınırlama.

​Eğer bu değişikliklere rağmen kolesterol (özellikle LDL) hedef seviyelere düşmezse, ilaç tedavisi gündeme gelir.

​2. İlaç Tedavisine Başlama Kriterleri

​Doktorlar, hastanın risk grubuna göre farklı LDL (kötü kolesterol) hedef değerleri belirler. İlaç tedavisine başlama şartları genellikle şunları içerir:

Halihazırda Kalp-Damar Hastalığı Olanlar:

​Daha önce kalp krizi, inme, stent takılması, bypass ameliyatı geçirmiş olanlar veya şah damar ya da bacak damar hastalığı olanlar genellikle hemen ilaç tedavisine başlar.

​Yüksek Risk Grubundakiler:

​Şeker Hastaları (Diyabetliler).

​Çok sayıda risk faktörüne (yüksek tansiyon, sigara, ailede erken yaşta kalp hastalığı öyküsü vb.) sahip olanlar.

​LDL kolesterol seviyesi çok yüksek (örneğin 190\text{ mg/dL} ve üzeri) olan kişiler.

​3. Hedef Değerler

​Sağlıklı bireylerde, genellikle 200\text{ mg/dL} altındaki Total Kolesterol ve 130\text{ mg/dL} altındaki LDL hedeflenirken, kalp-damar hastalığı riski yüksek olan kişilerde bu hedefler daha düşüktür (örneğin, 70\text{ mg/dL} veya altı LDL hedeflenebilir). Trigliserid seviyesinin de 150\text{ mg/dL} altında olması istenir.

Kolesterol seviyeniz yüksekse veya ilaç kullanmaya başlayıp başlamayacağınız konusunda kararsızsanız, mutlaka bir kardiyolog veya dahiliye uzmanına danışmanız ve bireysel risk değerlendirmenizi yaptırmanız gerekir.

28/11/2025

Sağlıkta Güvenimizi Nasıl Kaybettik ve Şimdi Ne Yapmalıyız?

​Son yıllarda ülkemizdeki sağlık sistemine dair konuşulan konular, ne yazık ki iç açıcı olmaktan çok uzak. Özellikle liyakat, eğitim ve çalışma koşullarıyla ilgili yaşanan sıkıntılar, hepimizi derinden etkiliyor. Öyle ki, eskiden güven duyduğumuz, hayatımızı emanet ettiğimiz doktorlarımıza karşı bile içimizde bir şüphe tohumu yeşermeye başladı.

​İyi Doktorlar Neden Gidiyor?

​Yanlış kurgulanan sağlık politikaları, düşük ücretler, ağır iş yükü, şiddet olayları ve mesleki tatminsizlik gibi nedenlerle en nitelikli, en deneyimli doktorlarımız maalesef ülkeyi terk ediyor. Ülkemiz, yetiştirdiği değerli beyin gücünü yurtdışına kaptırırken, sağlık hizmetinin kalitesi ister istemez düşüyor.
​Bir yanda en iyilerin gidişi, diğer yanda plansız ve kaliteden ödün verilerek açılan üniversitelerden, mezun olan sağlık personelinin niteliği ciddi soru işaretleri yaratıyor. Yeterli donanıma sahip olmayan, yoğun hasta yükü altında bunalan bir sistemde, kaliteli sağlık hizmeti beklemek giderek zorlaşıyor.
​Tüm bu koşullar, doğal olarak vatandaşın doktora olan güvenini azaltıyor. Eskiden tek sözüyle rahatladığımız hekimlerimizin teşhis ve tedavilerini sorgular hale geldik. Bu durum, ne doktorların ne de hastaların istediği bir tablodur.

Kendi Sağlığımızın Pusulası Olmak

​Bu zorlu ortamda, kendi sağlığımız söz konusu olduğunda pasif birer hasta olmaktan çıkıp aktif ve bilinçli birer katılımcı olmak zorundayız. Evet, doktorluk bir uzmanlık işidir, ancak mevcut sistem bizi kendi doktorumuz olmaya zorluyor.

​Peki, ne yapmalıyız?

1) Araştırın ve Öğrenin: Hastalığınız, potansiyel tedaviler ve alternatifler hakkında temel bilgileri edinin. Bilgi sahibi olmak, doktorunuzla daha anlamlı bir diyalog kurmanızı sağlar.
2) ​Soru Sorun, Anlayın: Doktora gittiğinizde gördüğünüz teşhis, yazılan ilaçlar veya önerilen ameliyat hakkında çekinmeden soru sorun. Tedavinin nedenini, risklerini ve faydalarını tam olarak anlamadan odadan ayrılmayın.
3) ​Tek Bir Fikirle Yetinmeyin: Önemli ve karmaşık sağlık kararlarında, mümkünse ikinci bir uzman görüşü alın. Bu, kararlarınızı sağlamlaştırmanın en garantili yoludur.
4) ​Not Alın: Muayene sırasında söylenenleri, teşhis ve tedavi adımlarını mutlaka not alın. Stres altında detayları unutabilirsiniz.

​Doktorunuzla İş Birliği Kurun: Doktorunuzun size sunduğu bilgileri eleştirel bir gözle değerlendirin, ancak onunla düşman değil, ekip arkadaşı olduğunuzu unutmayın.
​Bilinçli bir hasta, iyi bir tedavi sonucuna ulaşma şansını her zaman artırır. Doktora bilinçli gidelim ki, hem kendimizi koruyalım hem de hekimlerimizi daha iyi hizmet vermeye teşvik edelim.


Bütün bu aşamalarda Eczacınız olarak size yardımcı olmaktan mutluluk duyar sağlıklı günler dileriz.

21/11/2025

🩸 Üre Yüksekliği Neden Olur?
​Üre, proteinlerin vücutta yıkımı sonucu oluşan bir atık üründür ve normalde böbrekler tarafından süzülerek idrar yoluyla atılır. Kandaki üre (BUN) seviyesinin yükselmesinin temel nedenleri böbrek fonksiyonlarının bozulması veya vücutta protein yıkımının artmasıdır.
​1. Böbrek Fonksiyonlarındaki Bozukluklar (Böbrekler Üreyi Atamıyor)
​Akut veya Kronik Böbrek Yetmezliği/Hasarı: Böbreklerin süzme işlevini yeterince yerine getirememesi.
​İdrar Yolu Tıkanıklıkları: Böbrek taşı, prostat büyümesi veya tümör gibi nedenlerle idrar akışının engellenmesi.
​Böbrek İltihaplanmaları: Glomerülonefrit gibi iltihabi hastalıklar.
​2. Böbreklere Giden Kan Akışının Azalması (Prerenal Nedenler)
​Dehidrasyon (Susuzluk): Yetersiz sıvı alımı, aşırı ishal/kusma veya aşırı terleme sonucu kan hacminin azalması.
​Kalp Yetmezliği: Kalbin vücuda yeterli kan pompalayamaması nedeniyle böbreklere giden kan akımının azalması.
​Şok veya Kan Basıncının Düşmesi.
​3. Artan Protein Yıkımı (Postrenal Nedenler)
​Yüksek Proteinli Diyet: Aşırı miktarda protein tüketimi.
​Gastrointestinal Kanama: Mide veya bağırsak kanaması (sindirilen kanın proteine dönüşmesi üreyi artırır).
​Ciddi Yanıklar veya Travmalar: Doku yıkımının artması.
​Ateşli Hastalıklar veya Şiddetli Enfeksiyonlar.
​4. Bazı İlaçların Kullanımı
​Bazı antibiyotikler (tetrasiklin türevleri), diüretikler (idrar söktürücüler) ve kortikosteroidler üre seviyesini yükseltebilir.
​⚠️ Üre Yüksekliği Hangi Hastalıklara Yol Açar?
​Üre yüksekliği genellikle bir hastalığın sonucu olarak ortaya çıkar, ancak tedavi edilmezse vücutta üre ve diğer toksinlerin birikimi üremik sendrom adı verilen ciddi duruma yol açabilir.
​Üre yüksekliği, başta böbrek yetmezliği olmak üzere, altta yatan nedenin ciddiyetine göre çeşitli sistemlerde sorunlara neden olabilir:
​Böbrek Hastalığının İlerlemesi: Tedavi edilmeyen üre yüksekliğinin en ciddi sonucu, böbrek fonksiyonlarının daha da bozulması ve diyaliz gerektirecek seviyeye gelmesi (son dönem böbrek yetmezliği) olabilir.
​Üremik Belirtiler: Bulantı, kusma, iştah kaybı, yorgunluk, kaşıntı (üremi kaşıntısı), ödem, zihinsel durum değişiklikleri ve solunum zorlukları.
​Kalp ve Dolaşım Sistemi Sorunları: Kalp yetmezliğine bağlı üre yüksekliği, durumu daha da kötüleştirebilir.
​✅ Ne Yapmak Gerekir?
​Üre yüksekliği tespit edildiğinde yapılması gereken ilk ve en önemli şey, bir doktora (dahiliye veya nefroloji uzmanı) başvurmak ve altta yatan nedeni belirlemektir. Tedavi, bu nedene yönelik olarak planlanır.
​Genel yaklaşımlar şunları içerir:
​Hekim Değerlendirmesi: Kan testleri, idrar tahlili ve böbrek ultrasonu gibi ek tetkiklerle yüksekliğin nedeni (dehidrasyon mu, böbrek hastalığı mı, başka bir durum mu) tespit edilir.
​Sıvı Desteği: Eğer üre yüksekliği dehidrasyon kaynaklı ise, bol su ve gerektiğinde damar yoluyla sıvı takviyesi ile seviye hızla normale dönebilir.
​Diyet Düzenlemesi:
​Yüksek proteinli diyet kaynaklıysa protein alımı hekim tavsiyesiyle sınırlanır (kırmızı et, tavuk, deniz ürünleri, süt ürünleri).
​Tuz ve potasyum kısıtlamaları da böbrek hastalığının evresine göre gerekli olabilir.
​Altta Yatan Hastalığın Tedavisi:
​Böbrek hastalığı, kalp yetmezliği, diyabet veya yüksek tansiyon gibi durumlar kontrol altına alınır ve tedavi edilir.
​İdrar yolu tıkanıklığı varsa (taş, prostat vb.) bu durumun giderilmesi sağlanır.
​İlaçların Gözden Geçirilmesi: Kullanılan ilaçlar hekim kontrolünde düzenlenir veya değiştirilir.
​Diyaliz: İleri düzeyde böbrek yetmezliği ve çok yüksek üre seviyeleri mevcutsa, böbreklerin işlevini yerine getirmek için diyaliz tedavisi gerekebilir.
​Özetle: Üre yüksekliği bir alarm işaretidir. Seviyeyi düşürmek için öncelikle bol su içmek ve protein alımına dikkat etmek önemlidir, ancak kesin tanı ve uygun tedavi planı için mutlaka doktora gitmelisiniz.

10/11/2025
09/11/2025

Acın gizlenir yalnızca zamanın ardına Yangını azalsa da sanma ki geçer

03/11/2025

AKCİĞER KANSERİ FARKINDALIK AYI



Akciğer vücudumuzun oksijen gereksinimini sağlayan, solunum sistemi organıdır. Her organ gibi akciğer de birçok hücreden oluşur. Bu hücreler, akciğerin normal olarak görevini yapabilmesi için ihtiyaç doğrultusunda bölünerek çoğalırlar. Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan oluşan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür, daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara yayılarak (karaciğer, kemik, beyin vb. gibi) hasara yol açarlar. Bu yayılmaya metastaz adı verilir.

Akciğer kanseri, başlıca iki alt türde görülmektedir. Bunlar;

• Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri (KHDAK):

Tüm akciğer kanseri vakalarının yaklaşık %85’ini oluşturur ve küçük hücreli tiplere göre daha yavaş ilerler.

• Küçük Hücreli Akciğer Kanseri (KHAK):

Daha az yaygın olmakla birlikte hızlı seyirli ve agresif bir tümör tipidir. Akciğer çevresindeki dokulara ve dolaşım sistemi yoluyla uzak organlara (karaciğer, kemik, beyin vb.) kısa sürede yayılabilir.

Dünya genelinde akciğer kanseri, erkeklerde en sık görülen, kadınlarda ise ikinci sıklıkta izlenen kanser türüdür. Kanser kaynaklı ölümler arasında ise ilk sırada yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (IARC) tarafından oluşturulan küresel kanser veri tabanı olan GLOBOCAN 2022 verilerine göre, dünyada bir yıl içerisinde yaklaşık 2,5 milyon yeni akciğer kanseri vakası görülmüş, 1,8 milyon kişi akciğer kanseri nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

Akciğer kanseri için risk faktörlerine bakıldığında;

· Sigara, pipo, nargile, puro vb tütün ürünleri kullanmak,

· Sigara dumanına maruz kalmak (pasif içicilik),

· Çevresel ve Mesleki Maruziyetler (Asbest, arsenik, krom vb maruz kalmak),

· Herhangi bir nedenle yoğun radyasyona maruz kalmak,

· Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşamak,

· Ailede akciğer kanseri öyküsü olması



Tütün dumanı 7.000’den fazla kimyasal madde içermekte olup, bunların en az 70’i kansere yol açtığı bilinen maddelerdir. Sadece sigara değil; puro, pipo ve elektronik sigara gibi yeni nesil ürünler de akciğer kanseri riskini artırmaktadır. Tütün ürünlerinin dumanındaki toksik karışımlar, bronş epitelinde DNA hasarına yol açarak tümör gelişimini tetiklemektedir.





Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, her yıl 1,3 milyon kişi pasif tütün dumanına (pasif içicilik) bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. DSÖ, pasif etkilenimin akciğer kanserine yol açtığını ve maruziyetin “güvenli bir düzeyinin” bulunmadığını vurgulamaktadır. Bu nedenle, dumansız hava sahası uygulamaları ve ev içi maruziyetin azaltılmasına yönelik önlemler, aktif tütün kullanımını azaltmanın yanı sıra toplumun kanser yükünü de azaltmaktadır.

Ülkemizde erkeklerde trakea, bronş ve akciğer kanserleri 49,3/100.000 görülme sıklığı ile en sık görülen kanserler arasında ilk sırada yer almakta; kadınlarda ise 10,8/100.000 görülme sıklığı ile dördüncü sırada bulunmaktadır. En güncel verilere göre ülkemizde her yıl yaklaşık 30 bin kişi akciğer kanseri tanısı almakta, 23 bin vatandaşımız bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Vakaların yalnızca %17’si erken evrede saptanabilirken, %24,3’ü bölgesel, %58,6’sı ise uzak organ yayılımı evresinde tanı almaktadır. Tanı alma medyan yaşı 65’tir.

Akciğer kanserinin en sık gözlenen belirtileri şunlardır:

· Geçmeyen veya giderek kötüleşen öksürük

· Öksürükle birlikte kan veya kanlı balgam çıkarmak

· Nefes alırken, öksürürken veya gülerken artan göğüs ağrısı

· İştahsızlık, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı

· Ses kısıklığı

· Nefes darlığı

· Tekrarlayan veya geçmeyen bronşit ve/veya zatürre atakları

Akciğer kanserinin küçükken ve yayılmadan önce, erken bir evrede tespit edilmesi, başarılı bir şekilde tedavi edilme olasılığını arttırır. Ancak genellikle akciğer kanseri belirtileri, hastalık ileri bir evreye gelene kadar ortaya çıkmaz. Akciğer kanseri bazı belirtiler gösterse bile, enfeksiyon ya da sigaradan kaynaklanan etkiler olarak düşünüldüğü için atlanır ve tanı gecikir.

Akciğer kanseri tanı süreci; fizik muayene, akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), bronkoskopi ve biyopsi yöntemlerini kapsar. Ayrıca, genetik mutasyonların ve biyobelirteçlerin belirlenmesine yönelik moleküler testler, doğru tanı koyulması ve kişiye özel tedavi planlanmasında önemli rol oynamaktadır.

Tedavi yaklaşımı; hastalığın evresi, yerleşimi, hastanın yaşı ve eşlik eden sağlık durumlarına göre belirlenmektedir. Multidisipliner bir ekip çalışması gerektiren bu süreçte cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapi gibi seçenekler uygulanmaktadır.

Tütün ve tütün ürünlerinin kullanımına atfedilen akciğer kanseri oranının erkeklerde %89,9 kadınlarda ise %43 olduğu belirtilmektedir. Bu istatistikler dikkate alındığında, ülkemizde bir yıl içerisinde ortaya çıkan yaklaşık 25 bin akciğer kanseri vakasının önlenebilir olduğu söylenebilir. Tütün ürünlerini bırakmak, her yaşta ve her dönemde sağlık açısından önemli faydalar sağlar. Sigaranın bırakılmasından 10 yıl sonra akciğer kanseri riski, içmeye devam eden bir bireye kıyasla yaklaşık %50 oranında azalır.



Tütün ürünü kullanan vatandaşlarımız, bu bağımlılıktan kurtulmak için Bakanlığımız tarafından sunulan hizmetlerden faydalanabilirler:

· ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı

· Sigara Bırakma Polikliniği

· Mobil Sigara Bırakma Polikliniği

Bu birimlerde, bilimsel etkinliği kanıtlanmış ilaç tedavilerine ücretsiz erişim sağlanmaktadır.

Akciğer kanserinde belirtiler genellikle belirsiz seyretmekte, bu durum geç teşhise yol açmaktadır. Farkındalık, erken tanı ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları ile akciğer kanserinin önlenmesi ve erken evrede saptanması mümkündür.

Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı vesilesiyle vatandaşlarımızın;

· Tütün ve tütün ürünlerini kullanmamaları,

· Dumansız hava sahası uygulamalarına destek vermeleri,

· Sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimsemeleri,

büyük önem taşımaktadır.

“Kanserde Erken Teşhis Hayat Kurtarır”

“Fark et, geç kalma: Erken tanı hayat kurtarır!”

“Nefes al, fark et, harekete geç!”

“Nefesiniz Dumansız Hayatınız Sağlıklı”

22/10/2025

SENİN İÇİN ÖNEMLİ OLANLARA
GÖNDEREBİLİR MİSİN ?

Hepimizin başına gelebilecek acı bir olay APRANAX isimli ilaç ile ilgili... Vatandaşın biri, hafta sonu arkadaşının evine gidiyor. Çok başı ağrıdığından,
arkadaşı ona bir Apranax veriyor. Vatandaş yutmadan önce ilacı ağzında
çiğniyor, bir kaç dk. Sonra şuurunu kaybediyor. Çevresindekileri
tanımamaya başlıyor. Apar topar hastaneye kaldırıyorlar ve orada
anlaşılıyor ki; sebep beyin kanaması. Nedeni ise, doktorların
açıklamalarına göre; ağrı kesicilerin özellikle Apranax ve türevlerinin
çiğnenmesi ya da ağızda bekletilmesi apranax,aprol, aprowell, naprosyn,
napradol, kapnax, apraljin, aleve, synax, oprax

(kisaca etken maddesi naproksen sodyum olanlar)
çiğnenince; etken madde beyne çok
hızlı nüfuz ediyor ve ölümcül Sonuçlara yol açabiliyormuş. Aman
dikkat!...

Ayrıca ramazanda majezik adlı ilacı sıcak suda
eritip içen bir öğretmen o akşam hayatını kaybetti .....

LÜTFEN
DİKKATTTTTTT..........

BENİM İÇİN ÖNEMLİSİN...
SENİN İÇİN
ÖNEMLİ OLANLARA DA SEN GÖNDERİR MİSİN ?

08/10/2025

ÇOK ÖNEMLİ !!!!
Lütfen bu mesajı ailenize ve arkadaşlarınıza iletin.
Kişilerden telefon geldi
tel: +375602605281,
tel: +37127913091
tel: +37178565072
tel: +56322553736
tel: +37052529259
tel: +255901130460
+371, +375, +381'le başlayan herhangi bir yabancı telefon.
Bu telefonlarla adamlar, sadece bir kere çalıp ararlar.
Geri ararsanız, kişi listenizi 3 saniye içinde kopyalayabilirler ve telefonunuzda bir banka veya kredi kartı bilgiliniz varsa, bunu da kopyalayabilirler.
+375 kodu Belarus için,
+371 kodu Lativa için,
+381 Sırbistan için,
+563 Valparaiso için,
+370 Vilnius için,
+255 Tanzanya içindir..
Cevap vermeyin ya da sakın geri aramayın.
Herhangi bir saldırıyı durdurmak için, lütfen bu iletiyi arkadaşlarınıza iletin.
Selâmlar.💜🙋

05/10/2025

Yaz bitti , güneş, deniz, havuz derken ciltlerimiz aşırı derecede kurudu ve lekelendi. Eczaneye gelen hanımlarda özellikle dikkatimi çekiyor. Genel sağlığınız gibi cilt sağlığınız da bize emanet. Lekesiz, yoğun nemli ve sağlıklı cilt için bekleriz. 😍😍😍

30/08/2025

Address

23 Nisan Caddesi No:6/Büyükada/ADALAR
Büyükada
34970

Telephone

+902163826392

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Büyükada Merkez Eczanesi posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Büyükada Merkez Eczanesi:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram