Klinik Psikolog Ecem Aşık

Klinik Psikolog Ecem Aşık Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Klinik Psikolog Ecem Aşık, Medical Service, Konak Mahallesi , Karadut Sk. , Gençarslanlar İş Merkezi, Kat:4, Daire:72, Nilüfer/BURSA, Bursa.

“Ya olursa?”… İşte bu iki elime, bazen koskoca gününüzün huzurunu bozabilecek kadar güçlüdür. Küçükten büyüğe: “Ya yağmu...
06/10/2025

“Ya olursa?”… İşte bu iki elime, bazen koskoca gününüzün huzurunu bozabilecek kadar güçlüdür. Küçükten büyüğe: “Ya yağmur yağarsa?” ile başlar, “Ya işimi kaybedersem?”e kadar gider.

🧠 Psikolojide bu eğilime olasılık hatası denir. Yani, bir olasılığın gerçekleşme ihtimalini olduğundan çok daha yüksek tahmin etmek. Bu, Bilişsel Terapi’nin kurucusu Aaron Beck’in tanımladığı bilişsel çarpıtmalardan biridir.

📈 Mesela gerçekten düşük bir ihtimal bile, zihinde tehlike senaryosu olarak şişer ve o an sanki %90 ihtimalle olacakmış gibi hissedilir. Bunun nedeni beynin “negatif olaylara karşı seçici dikkat” göstermesi.

🌪 “Ya olursa?” zihni genellikle kontrol ihtiyacımız ile bağlantılıdır. İnsan zihni belirsizlikten hoşlanmaz. Psikodinamik yaklaşımlar der ki: “Belirsizlik, bilinçdışındaki güvensizlik ihtiyaçlarını tetikler.”

🎭 Edebiyatta da bu meseleye değinen çok yazar var. Mesela Dostoyevski, “İnsan çoğu zaman hayali tehlikelerle kendi cezasını verir.” der. Gerçekten de bazen başımıza gelmeyen şeyin acısını şimdiden çekiyoruz.

🌿 Çözümün bir kısmı da “olasılıklar yerine etkiler üzerine düşünmek”te. Yani “Ya olursa?” dediğinizde, o olasılığın gerçekleşme ihtimalini objektif olarak değerlendirmek. Gerçekçi mi, yoksa zihnimin abartısı mı?

🧘‍♀️ Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) burada devreye girer: “Evet, böyle bir ihtimal var. Ama bu ihtimale rağmen değerlerime uygun yaşamaya devam edeceğim.” demek, kaygılı beyni yatıştırır.

💬 Sizin “ya olursa?” dediğiniz durumların çoğu gerçekleşmez. Hatta psikoloji literatüründe “katastrofik beklentiler”in %85’inin hiçbir zaman yaşanmadığı tespit edilmiş.

🌈 O yüzden belki de kendinize şu karşı soruyu sorabilirsiniz: “Peki ya güzel bir şey olursa?” — Bu cümle beyinde umut hissi yaratan nörotransmitterleri devreye sokar.

📌 Hayat olasılıklar üzerine değil, yaşadığınız şu anın üzerine kuruludur. Seçiminizi o andan yana yapabilirsiniz.

Biliyor musunuz, birçok insan hayatının bir döneminde sebebini tam bilmediği bir “iç sıkıntısı” yaşar. Sanki ufukta kara...
29/09/2025

Biliyor musunuz, birçok insan hayatının bir döneminde sebebini tam bilmediği bir “iç sıkıntısı” yaşar. Sanki ufukta kara bulutlar varmış gibi… O his var ya, işte buna psikolojide “anticipatory anxiety” yani beklenti kaygısı deniyor.

🌙 Bu durum özellikle beynin tehdit algısını aşırı aktif hale getiren amigdala ile bağlantılı. Yani sizin hissettiğiniz o duygunun temelinde, beynin “ya birazdan kötü bir şey olursa?” şeklinde çalışması var.

🌿 Gestalt terapinin güzel bir yaklaşımı vardır; der ki: “Kişi, şimdiki zamanda değil, sürekli bir sonraki anda yaşadığında huzur kaybolur.” Bu hissin sebebi de biraz bu: şu an yerine “acaba sonrası nasıl olacak?”a odaklanmak.

💡 Aslında bu hissin kökeni hayatta kalma mekanizmamız. Atalarımız ormanda gezerken çalılıktan gelecek en ufak sesi bile tehlike olarak algılardı, çünkü bu durum onların yaşamını kurtarabiliyordu. Sorun şu ki, modern hayatta bu alarm sistemi bazen gereksiz yere tetikleniyor.

📚 O “kötü bir şey olacak” duygusu, çoğu zaman somut bir kanıta dayanmaz. Düşünce → Duygu → Davranış döngüsünde, yanlış yorumlanan düşünceler duyguyu besler.

🌸 Bu durumda yapılabilecek şeylerden biri, o hissin geldiği anda “Tamam, şu an beynim bana olası tehlike hikayesi anlatıyor, ama bu mutlak gerçek demek değil.” diye kendinize hatırlatmak.

✨ Mindfulness (bilinçli farkındalık) çalışmaları da burada çok etkili. O anda nefese odaklanmak, bedensel hisleri fark etmek, zihnin gelecek sahneleri kurgulamasını durdurabilir.

🎨 Bunu bir ressam gibi düşünün: Tuvali boyamaya başlamadan önce siz onun nasıl biteceğini kafada tam çiziyorsunuz ama bazen fırça, o planladığınız karanlık resmi değil bambaşka ve güzel bir resmi çıkarabiliyor. Gelecek kesin değil — siz boyamadan resim oluşmaz.

💬 Kısacası bu his, sizin korkak olmanızdan değil; beyninizin sizi korumaya çalışmasından kaynaklanıyor. Sadece bu “koruma” bazen gereksiz ya da aşırı oluyor.

🌿 Bir başkasını affetmek çoğu zaman zordur, ama yine de mümkündür. Peki ya söz konusu kendimiz olunca? İşte orada iş bam...
22/09/2025

🌿 Bir başkasını affetmek çoğu zaman zordur, ama yine de mümkündür. Peki ya söz konusu kendimiz olunca? İşte orada iş bambaşka bir boyuta taşınır. Çünkü kendini affetmek, yalnızca bir davranışı değil, bütün bir kimliği sorgulamak anlamına gelir.

🪞 İnsan, kendine en acımasız hakimi olabilir. Sartre’ın dediği gibi: “Cehennem başkaları değil, bazen insanın kendi zihnidir.” Bir hata yaptığınızda zihniniz defalarca o anı oynatır. Utanç, pişmanlık, suçluluk döngüsüne hapsolursunuz. Başkasını affettiğinizde olay dışsaldır. Ama kendinizi affettiğinizde, kendi varoluşunuza dokunursunuz.

💡 Psikanalitik açıdan bakarsak, Freud suçluluğu “süperegonun sesi” olarak tanımlar. Yani içimizdeki katı ebeveyn, sürekli olarak bizi yargılar. Bir yanımız “yanlış yaptın” derken, bir yanımız “ama insanım” diye fısıldar. İşte bu içsel çatışma, affetmeyi zorlaştırır.

🧘 Hümanistik psikolojide Carl Rogers’ın koşulsuz kabul yaklaşımını hatırlayalım. Rogers’a göre insanın büyüme ve iyileşme potansiyeli, kendini tüm kusurlarıyla kabul etmesinden geçer. Ama biz, kendimize en son bu merhameti gösteririz. Çünkü içimizdeki “mükemmel olmalıyım” beklentisi affetmeye direnç gösterir.

🌊 Nietzsche, “Kendi içinde barışamayan insan, dünyayla da barışamaz” der. Kendini affetmek, aslında geçmişi yeniden yazmak değil, o geçmişle barışmayı öğrenmektir. Hatalarınız sizi tanımlar değil, dönüştürür. Ama o dönüşüme izin vermek cesaret ister.

💬 Belki de asıl mesele şudur: Kendini affetmek, kontrolü bırakmaktır. Çünkü affettiğinizde, artık sürekli olarak geçmişi “telafi etme” çabasından vazgeçersiniz. Ve bu, kimileri için çok ürkütücüdür. Ama unutmayın: Affetmek, unutmak değil; hatırlamaya rağmen sevgiyle bakabilmektir.

💖 En zor olan budur çünkü insan kendine sevgiyi en son vermeyi öğrenir. Ama öğrendiğinde, özgürleşir.

✨ Bağımlılık denince çoğu kişinin aklına “irade zayıflığı” gelir. Oysa mesele bundan çok daha karmaşık ve biyolojik köke...
15/09/2025

✨ Bağımlılık denince çoğu kişinin aklına “irade zayıflığı” gelir. Oysa mesele bundan çok daha karmaşık ve biyolojik kökenlidir. Beynimizin en temel işlevlerinden biri haz arayışıdır. Ödül sistemi dediğimiz mekanizma, aslında bizi yaşama bağlayan bir pusula gibi çalışır. Yediğiniz lezzetli bir yemek, bir arkadaşınızın gülümsemesi ya da başarıyla tamamlanan bir iş… Hepsi beyindeki dopamin devresini harekete geçirir.

🎯 Peki sorun nerede başlıyor? Bağımlılık yapan maddeler ya da davranışlar (örneğin kumar, sosyal medya, alkol, sigara) bu sistemi doğal olmayan bir şekilde uyarır. Normalde küçük bir ödülle gelen dopamin patlaması, bağımlılıkta devasa dalgalarla salınır. Sonuç? Beyin artık sıradan zevklerden tat alamaz hale gelir. Freud’un “haz ilkesi” kavramını hatırlayalım: İnsan ruhu acıdan kaçma ve hazza yönelme üzerine kuruludur. Bağımlılık işte bu mekanizmayı “kaçırır” ve sizi sürekli aynı kaynağa yönlendirir.

🔄 Davranışçı psikolojide Skinner’ın pekiştirme kuramını bilirsiniz; bir davranış ödüllendirildikçe tekrar etme eğilimi artar. Bağımlılık, işte bu en temel öğrenme prensibini kötüye kullanır. Her seferinde dopaminle ödüllendirilen beyin, tekrar tekrar aynı davranışı yapmak ister.

🌀 Nörobilim bize şunu da gösteriyor: Beyin plastisitesi sayesinde ödül sistemi adeta yeniden “kablosuzlanır.” Yani beyin, bağımlılık nesnesine giden yolları giderek kalınlaştırır. Böylece kişi, iradesiyle bırakamadığında kendini suçlu hisseder. Halbuki mesele sadece irade değil, biyolojik bir esarettir.

💬 William James’in bir sözü akla geliyor: “İnsan alışkanlıklarının tutsağıdır.” Bağımlılık tam da budur: beynin yeniden öğrenemediği bir alışkanlık sarmalı. Ancak iyi haber şu ki, tıpkı öğrenildiği gibi yeniden öğrenilebilir. Terapi, destek grupları ve yeni sağlıklı alışkanlıklar bu yolları yeniden şekillendirebilir.

🔑 Kısacası bağımlılık, “zevki kovalamak” değil, “zevke zincirlenmektir.” Ve beynin ödül sistemi, bu zincirin görünmez kilidini tutan anahtardır.

📌 Okullar açılırken bazı çocuklarda ciddi bir kaygı görülür. Karnı ağrır, ağlar, kapıya gitmek istemez. Buna “okul reddi...
08/09/2025

📌 Okullar açılırken bazı çocuklarda ciddi bir kaygı görülür. Karnı ağrır, ağlar, kapıya gitmek istemez. Buna “okul reddi” denir. Aslında bu, çocuğun “okulu reddetmesi” değil; okul ortamına dair kaygılarını yönetememesi ve ebeveynden ayrılmakta zorlanmasıdır.

🧠 Psikoloji ekollerinde bu durum özellikle ayrılık kaygısı bozukluğu çerçevesinde ele alınır. Bowlby’nin bağlanma kuramına göre, çocuk güvenli bağlanmayı yeterince deneyimlemediyse, ebeveynden ayrılmak onun için tehdit edici olabilir. Okula gitmek, sadece bir mekân değişikliği değil; “anneden, evden, güvenli alandan ayrılmak” anlamına gelir.

🎭 Çocuğun bu kaygısı bazen “psikosomatik” belirtilerle de ortaya çıkar: Karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı… Çünkü beden ve ruh birbirinden bağımsız değildir. Çocuğun yaşadığı stresi beden üstlenir.

🌱 Bu noktada ebeveynin yaklaşımı çok önemlidir. “Ağlama, korkulacak bir şey yok” demek yerine, çocuğun duygusunu kabul etmek gerekir. Adler’in söylediği gibi, çocuk bir “toplumsal varlıktır” ve güven duygusunu çevresiyle kurduğu ilişkilerde öğrenir. Eğer ebeveyn sabırla yanında olursa, çocuk zamanla ayrılığı tolere etmeyi öğrenir.

📖 Çocuğun kaygısını küçümsemek ya da cezalandırmak, okul reddini daha da pekiştirir. Bunun yerine öğretmenle işbirliği yapmak, küçük adımlarla çocuğu desteklemek, gerekiyorsa bir uzmandan yardım almak süreci kolaylaştırır.

🌸 Unutmayalım, çocuklar için okul sadece bilgi öğrenmek değil; aynı zamanda sosyalleşme, kimlik kazanma ve kendini tanıma alanıdır. Bu yolculuğu güvenle yapabilmesi için yanında sabırla duran yetişkinlere ihtiyacı vardır.

💬 Kısacası, “okul reddi” çocuğun inadı değil; yardım çağrısıdır. Onu duyduğumuzda, güvenli bağlar inşa etmek için çok değerli bir fırsat yakalamış oluruz.

🔍 Her sessizlik güç müdür? Ya da her suskunluk bilgelik mi?🧠 Psikoloji, bu sorunun cevabının bağlama göre değiştiğini sö...
25/08/2025

🔍 Her sessizlik güç müdür? Ya da her suskunluk bilgelik mi?

🧠 Psikoloji, bu sorunun cevabının bağlama göre değiştiğini söyler.

🧱 Bazen sessizlik bir savunmadır: “Kendimi korumak için susuyorum.”

🗝️ Bazen de bir içsel olgunluğun göstergesi: “Gereksiz tartışmalara enerjimi harcamam.”

🩹 Ama bazı sessizlikler, konuşamayan bir iç çocuğun çığlığı olabilir.

📚 Sessizliğin ardında hangi duygu var? Korku mu, kibir mi, özsaygı mı?

💬 Carl Rogers’ın dediği gibi, “Kendini ifade etmek, varoluşsal bir ihtiyaçtır.”

🎭 Uzun süreli suskunluk, ilişkilerde kopuşlara yol açabilir.

🫀 Güç, bazen kendini ifade edebilme cesaretinde yatar.

🌿 Sessizliğinizin nedeni gücünüz mü, kırgınlığınız mı? Bunu fark etmek, iyileşmenin başlangıcı olabilir.

🌀 Evet! Duygusal yükler, bedeninize fısıltıyla başlar, dinlemezseniz çığlığa dönüşür.🧠 Psikosomatik belirtiler, Freud’da...
11/08/2025

🌀 Evet! Duygusal yükler, bedeninize fısıltıyla başlar, dinlemezseniz çığlığa dönüşür.

🧠 Psikosomatik belirtiler, Freud’dan bu yana psikolojide önemli bir yer tutar.

🫀 Sürekli baş ağrısı, mide problemleri ya da yorgunluk... Belki de bedeniniz size “duygularımı gör” diyordur.

💭 Bastırılan öfke, ifade edilmeyen üzüntü veya çözülmemiş travmalar vücutta farklı şekillerde yankı bulabilir.

📖 Somatizasyon, özellikle duygu farkındalığı düşük bireylerde sık görülür. Bu da bizi “alexithymia” kavramına götürür: duyguları tanımlayamamak.

💡 Bedenin, söylenmeyeni söylediğini kabul etmek; şefkatli bir dinleyici olmaktır.

🪙 “Beden yalan söylemez” der Alice Miller. Yani psikoloji susar ama beden haykırır.

🧘‍♀️ Terapi, hem duygusal hem fiziksel belirtileri çözmek için etkili bir kapı aralar.

🌦️ Ne hissettiğinizi fark edin, ifade edin, gerekiyorsa profesyonel destek alın.

🔄 Zihin-beden bağlantısı düşündüğümüzden çok daha güçlüdür. Onu yok saymak, sağlığımızı riske atmaktır.

🧭 Hayır, sınır koymak bencillik değil; sağlıklı bir yaşamın temelidir.🛡️ Sınırlar, kişisel alanımızı korumamıza, öz sayg...
06/08/2025

🧭 Hayır, sınır koymak bencillik değil; sağlıklı bir yaşamın temelidir.

🛡️ Sınırlar, kişisel alanımızı korumamıza, öz saygımızı sürdürmemize yardımcı olur.

🧠 Psikolojide bu durum, “bireyselleşme” (individuation) süreciyle açıklanır. Carl Jung’a göre bu süreç, kişinin kendi öz benliğini keşfetmesiyle başlar.

💬 Başkalarının beklentileriyle yaşamak yerine, kendi değerlerinizle hareket etmek bencilce değil; bilinçli bir seçimdir.

🪞 Kişisel sınır çizmek demek, “sen kötü birisin” değil, “ben buna razı değilim” demektir.

📚 Terapötik süreçlerde de danışanlara ilk öğretilen şeylerden biri sınır koymanın yaşam kalitesini nasıl artırdığıdır.

🌱 Sınırları olmayan bir yaşam, duygusal tükenmişliği ve kırgınlıkları beraberinde getirir.

🎯 “Hayır” demek bir cümledir ve açıklama yapmak zorunda değilsiniz.

🧩 Kendinize duyduğunuz saygı, başkalarının sizi nasıl göreceğini de belirler.

🌊 Sınır çizmek, içsel huzurunuzun dalgalarla boğulmasını engelleyen görünmez bir kıyıdır.

“İyi göründüm mü?”, “Beni sevdiler mi?”, “Yeterince başarılı mıyım?”💭 Bu tür sorular sizi fazlasıyla meşgul ediyorsa, on...
28/07/2025

“İyi göründüm mü?”, “Beni sevdiler mi?”, “Yeterince başarılı mıyım?”

💭 Bu tür sorular sizi fazlasıyla meşgul ediyorsa, onay ihtiyacınız hayatınıza yön veriyor olabilir.

📚 Psikodinamik kuram bu ihtiyacı çocuklukta ebeveynlerden alınamayan koşulsuz sevgiye bağlar.

👶 Özellikle sadece “başarılıyken” sevgi gören çocuklar, yetişkinlikte de başkalarının onayını almak için sürekli performans sergiler.

👁 Bilişsel terapiye göre, bu kişilerde “Değerliyim çünkü insanlar beni beğeniyor” gibi koşullu inançlar gelişir.

🎢 Bu da özsaygının dış kaynaklı olmasına neden olur.

💡 Gerçek özgüven ise dışarıdan gelen alkışla değil, içeriden gelen kabulle beslenir.

🌊 ACT (Kabul ve Kararlılık Terapisi) bu noktada devreye girer: Düşüncelerinizin farkına varmanızı ve onlarla savaşmak yerine gözlemlemenizi önerir.

💬 Peki bu ihtiyacı yönetmenin yolu ne? Önce fark etmek, sonra da kendinize şu soruyu sormak: “Ben kimim, biri beni beğenmediğinde?”

🧘‍♀️ Çünkü siz, başkalarının beğenisinden çok daha fazlasısınız.

🌀 “Yarın başlarım.”📅 “Bugün çok yorgunum.”📌 Erteleme davranışı sadece zaman yönetimi problemi değildir; altında çoğu zam...
21/07/2025

🌀 “Yarın başlarım.”

📅 “Bugün çok yorgunum.”

📌 Erteleme davranışı sadece zaman yönetimi problemi değildir; altında çoğu zaman duygusal nedenler yatar.

📚 Bilişsel-davranışçı kuram, bu davranışı kaçınma davranışı olarak değerlendirir. Yani kişi, zorlu bir görevin yaratacağı kaygıdan kaçmak için başka bir işe yönelir.

💭 Ertelemek, kısa vadede sizi rahatlatır. Ama uzun vadede suçluluk, yetersizlik ve özsaygı düşüşü yaratır.

🎯 Perfectionism (mükemmeliyetçilik) ise ertelemenin gizli motorudur. "Ya yapamazsam?" düşüncesiyle kişi hiçbir şey yapmamayı tercih eder.

🪫 Duygusal regülasyon (duyguları yönetme becerisi) düşük olan bireylerde erteleme davranışı daha sık görülür.

🧠 Procrastination, aslında bir savunma mekanizmasıdır. Beyin, tehditle baş edemeyince kaçmayı seçer.

🧘 Psikoterapi yöntemleri burada yardımcı olabilir. Duygunun fark edilmesi, kabul edilmesi ve değer odaklı hareket edilmesi hedeflenir.

🔁 Erteleme sadece bir zaman sorunu değil, bir içsel çatışmadır.

⏳ Kendinize şefkatle yaklaşın. Ertelediğiniz şeyden kaçmak yerine, o duyguyla kalmayı deneyin.

🌱 Her ertelemenin arkasında görülmeyi bekleyen bir duygu vardır.

🧩 “Hep aynı insanlara güveniyorum, yine aynı şekilde hayal kırıklığına uğruyorum.”🔁 Tanıdık geldi mi? Hayatınızda sanki ...
14/07/2025

🧩 “Hep aynı insanlara güveniyorum, yine aynı şekilde hayal kırıklığına uğruyorum.”

🔁 Tanıdık geldi mi? Hayatınızda sanki bir döngüye hapsolmuş gibi hissettiğiniz oluyor mu?

📚 Psikodinamik kuram bu tekrarları "tekrarlama zorlantısı" (repetition compulsion) olarak tanımlar. Freud’a göre, birey farkında olmadan geçmiş travmalarını yeniden yaşatacak durumlara çekilir.

🧠 Bu, bilinçdışı bir “iyileştirme çabası” olabilir. Yani geçmişte çözemediğiniz duyguyu bu sefer kontrol altına alabileceğinizi sanırsınız.

💬 Ancak sonuç genellikle aynıdır: Yine hayal kırıklığı, yine yetersizlik hissi…

🪞 Bilişsel kuramcılar ise bu durumu “çekirdek inançlar” üzerinden açıklar. Yani siz farkında olmadan “değersizim” gibi bir inanca sahipseniz, çevrenizdeki olayları da bu inançla filtrelersiniz.

🧭 Döngüden çıkmanın ilk adımı, bu otomatik düşünce ve inançların farkına varmaktır.

🔦 EMDR gibi travma odaklı terapiler veya şema terapi, bu tekrar eden döngüleri çözmekte yardımcı olabilir.

🧘‍♀️ Tekrar ettiğiniz şey siz değilsiniz. Bu sadece öğrenilmiş bir kalıp.

🌱 Ve her kalıp, fark edildiğinde değişebilir.

Address

Konak Mahallesi , Karadut Sk. , Gençarslanlar İş Merkezi, Kat:4, Daire:72, Nilüfer/BURSA
Bursa

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Klinik Psikolog Ecem Aşık posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram