02/10/2024
Varoluşçu anlamda iman kavramı yalnızca dinsel bir boyuta indirgenmemektedir. İman edilen, kuvvetle yönelilen ve adanılan “şey” tanrı olamak zorunda değildir. Elbette Tanrı da olabilir. Müslüman birisi için Allah’a adanmak, iman etmenin bir yolu olabilir.
Bir terapistin mesleğine olan yoğun yönelmişlik hali, sanatçının eserlerine ve üretmeye olan adanmışlığı veya bir ideolojik fikre karşı inanmışlık hali de iman etmenin farklı yollarıdır.
Peki iman etmek bize ne sağlar? İman ederek veya etmeyerek yaptığımız eylemlerde bir farklılık olur mu?
İman etmek aslında inanmak demektir. Yaptığımız eylemlere inanmak veya inandığımız yolda eylemlerde bulunmak… Yani yaptıklarımıza, eylemlerimize inanarak onlara sahip çıkmaktır iman etmek.
Örneğin bu yazıyı yazmak, inandığım yolda ortaya koyduğum bir eylem. Mesleğime, çalıştığım ekollere inancım var ve bu yolda ilerleyerek bu yazıyı ortaya çıkartıyorum. Eğer yaptığım işe inancım olmasaydı bu yazıyı yazmak bana oldukça zor gelirdi, belki yazmazdım. Yazsam bile tatsız-tuzsuz, yavan, kuru bir eylem olurdu.
Yazmak kolaylaşıyor mu peki iman edince? Hayır ancak yazmaktan, düşünmekten, emek ve zaman harcamaktan keyif alıyorum. Çünkü inanıyorum.
Hayatta pek çok alanda buna benzer durumlarla karşılaşırız. Çalıştığımız işe olan inancımız buna örnek gösterilebilir. İman ettiğimiz durumlarda işimize her zaman severek gitmesek bile, işe gitmek için motivasyonumuz daha yüksek olabilir.
Sırf para için veya sırf makam-mevki-statü kazanmak için yapılan işler bir süre sonra o yavanlıkla karşılaşmamıza neden olur. İnandığımızda ise çiçekler açar…
Samimiyetin olmadığı bir arkadaş ortamında olan o ait olamama hissine benzer bir durum gibi sanki. İlişkimize inandığımız arkadaşlarımızla birlikte olmaktan daha fazla keyif alırız.
Sonuç olarak yaptığımız eylemlere inanarak yavanlıktan kurtulup daha fazla sahip çıkabileceğimiz ve keyif aldığımız bir yaşam dileğiyle…