Ayaz Aricilik

Ayaz Aricilik Ari üretme yetiştirme

15/11/2022


Anasayfa Bilim ve Teknoloji

Dünya için tehlike çanları çalıyor: Bal arılarının ömrü kısalıyor
Yeni bir makale, yetişkin bal arılarının ömrünün son 50 yılda yaklaşık yüzde 50 oranında kısaldığını gösteriyor.
15 Kasım 2022 Salı 15:11
Dünya için tehlike çanları çalıyor: Bal arılarının ömrü kısalıyor


Avrupa Arılar Kırmızı Listesi, neredeyse her on yabani arı türünden birinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Arılar ve diğer tozlayıcılar olmadan, gıda için bağımlı olduğumuz ürünlerin çoğunu yetiştiremeyeceğimizden geleceğimiz arılarla iç içe geçmiş halde.

Science Alert'te yer alan habere göre, bu araştırmanın, son birkaç on yılda dünya genelinde yaşanan yüksek seviyedeki arı kolonisi ölümlerini açıklamaya yardımcı olabileceğini düşünülüyor. Arı ölümleri özellikle 2006-07 kışında ABD'de ciddi boyutlara ulaşmış, bazı ticari arıcılar kolonilerinin yüzde 90'ını kaybetmişti.

Kanada, Avustralya, Belçika, Fransa, Hollanda, Yunanistan, İtalya, Portekiz, İspanya, İsviçre, Almanya, Finlandiya ve Polonya'da da açıklanamayan yüksek oranlarda arı kolonisi ölümleri rapor edilmişti. 2012-13 soğuk kışında İngiltere'deki bal arısı kolonilerinin yüzde 29'u ölmüştü.

50 yıllık veriler
Maryland Üniversitesi'nden Anthony Nearman ve Dennis van Engelsdorp, matematiksel modelleme kullanarak arıların yaşam süresinin azalmasının toplu koloni ölümlerine yol açabileceğini gösterdi. Araştırmaya göre, 1969'dan bu yana ABD'deki bal arısı ömrü ortalama 34 günden sadece 18 güne düştü. Araştırmada yaban arıları değil, kovanlardan çıkarılan ve kafeslerde tutulan işçi arılar incelendi.

Yazarlar, modern bal arılarının, 40 yıl önce keşfedilmesinden bu yana vektörü olan varroa akarının küresel yayılımı nedeniyle daha yaygın hale gelen deforme kanat virüsü gibi hastalıklardan daha fazla muzdarip olabileceğine inanıyor.

Haşere tehlikesi
Modern arılar, 50 yıl önce mevcut olmayan yeni nesil haşereler sebebiyle güçten düşmüş olabilir. Arıların larvalarını besledikleri polenler genellikle haşerelerle kirleniyor. Bu durum işleri daha da kötüleştiriyor olabilir çünkü neonikotinoid adı verilen oldukça zehirli bir grup haşerenin düşük dozlarına maruz kalan arıların hastalığa karşı direnci azalıyor.

Yazarların sunduğu bir başka açıklama da arı genlerinin değişmiş olabileceği yönünde. Bal arılarının ömrü genleriyle bağlantılı. Arıcıların müdahale ettiği yapay veya doğal seçilim, daha kısa ömürlü arıların tercih edilmesiyle gelişebilir.

Bilim insanları bunun diğer türlerde de yaşandığını görüyor. Örneğin morinalar artık daha erken ve daha küçük boyutlarda olgunlaşıyor çünkü aşırı avlanma nedeniyle balıklar nadiren büyüyecek kadar uzun süre hayatta kalabiliyor.

Belki de modern dünyadaki haşereler ve hastalıklar gibi stres faktörleri, bal arılarının artık nadiren uzun süre hayatta kalmasına sebep olacak. Dolayısıyla evrimleri "hızlı yaşa-genç öl" yaşam tarzını destekliyor olabilir.

Arıların dertleri
Arılar halihazırda hayatta kalmaları konusunda birçok tehlikeyle karşı karşıya. Bristol Üniversitesi tarafından Kasım 2022'de yayınlanan ayrı bir çalışma, gübrelerin bitkilerin elektrik alanını değiştirdiğini ve bunun da arıların çiçekleri algılama şeklini değiştirdiğini ortaya koydu. Bu da onları çiçekleri ziyaret etmekten alıkoyuyor.

Ve arıların yaşam alanları yok oluyor. Birleşik Krallık'ta 1930'lardan bu yana tarımın yoğunlaşmasıyla kır çiçeği çayırlarının yüzde 97'si yok oldu.

Araştırmanın zayıf noktası
Veriler kafeslerde tutulan işçi arı gruplarına dayanıyor. Bu küme genellikle stres faktörlerinin arılar üzerindeki etkilerini incelemek için kullanılıyor. Bu tür deneylerde araştırmacılar normalde kontrol gruplarını aynı zamanda ve aynı koşullar altında oluşturuyor.

Nearman ve van Engelsdorp, 1969'dan bu yana ABD'de yürütülen bu tür birçok çalışmada kontrol gruplarından elde edilen geçmiş verileri kullandı. Yazarların da kabul ettiği gibi, bu durum raporlarının zayıf noktasını oluşturuyor.

Laboratuvar koşullarının 1969'dan beri aynı kaldığını garanti edemezler. Belki de eski çalışmalarda ahşap kafesler, modern çalışmalarda ise plastik kafesler kullanılıyordu. Kafes boyutları küçülmüş ya da büyümüş olabilir. Modern inkübatörlerdeki hava akışı artık daha hızlı ya da daha yavaş olabilir. Bu tür ayrıntılar nadiren not ediliyor.

Bilim insanları için çalışmanın bulgularını çözmek kolay olmayacak. Ancak önceki on yıllara ait yabani balarısı uzun ömürlülüğüne ilişkin tarihsel verileri bulabilirsek, bunları günümüz dünyasındaki ölçümlerle karşılaştırmamız mümkün olabilir.

Hayati önem taşıyorlar
Arı ömrünün azalması tozlaşmanın azalması anlamına geliyor. Arılar ve diğer tozlaşmayı sağlayan böcekler, dünya çapında yetiştirdiğimiz ürünlerin yüzde 75'inin iyi bir şekilde hasat edilmesi için gerekli.

Tüm arı türleri bal arılarına benzer zorluklarla karşı karşıya, ancak yaşam sürelerinin değişip değişmediğini bilinmiyor. Eğer arılar vahşi doğada gerçekten daha kısa süre yaşıyorlarsa, bunun nedenini bulmak hayati bir önem taşıyor.

16/10/2022

Bal neden bozulmaz?
Şifa dağıtan balın sonsuz raf ömrünün arkasındaki bilim nedir?
15.10.2022 -


Eskiden evlerin kilerlerinden hiç eksik olmayan altın sarısı bal kavanozları olurdu. Hem yemek hem de sayısız hastalığın önüne geçmek ve şifalanmak için atalarımız dedelerimiz balı yediler ya da vücutlarına sürdüler. Şekerde olmayan ama balda olan sayısız fayda yüzünden.

Balın son kullanma tarihi belli değildir
Geçtiğimiz yıllarda Antik Mısır mezarlarında çalışma yapan arkeologlar binlerce yıl boyunca korunmış bal kapları buldular. Bu keşfin en çılgın kısmı binlerce yıldır korunan bu balı bugün yemenin hala güvenli olmasıydı. Günümüze kadar bozulmadan gelebilmiş bu bal kapları, balın sonsuz raf ömrünün açık bir kanıtıydı.

Peki bal binlerce yıl bozulmadan nasıl kalabiliyordu?

Balı tam olarak bu kadar özel yapan şey nedir?
Balın sonsuz raf ömrünün gizemine katkıda bulunan birkaç faktör var. İlk faktör baldaki düşük su aktivitesi. Balın sıvı bir yapısı varmış gibi görünse de, balın kimyasını konuşacak olursak, aslında düşük bir nem seviyesine sahiptir. İnsanlığın gıdalarını korumak amacıyla kullandığı en temel saklama yöntemi gıdanın içerisindeki serbest suyun düşürülmesidir. Bal bu özelliğe doğası gereği zaten sahip bir gıdadır. Su aktivitesi düştükçe, mikroorganizmaların yaşayabileceği bir ortam kalmaz. Bu nedenle balınız uygun şekilde kapatıldığı sürece bu bakteriler gelişemez.

Baldaki su aktivitesi nasıl düşer?
Arılar ilk olarak çiçekten nektarı topladığında nektarın içindeki su oranı %80 civarında olur. Arılar nektarın üzerinde kanatlarını hızla çırparak nektarın içerisindeki suyun uçmasını sağlar, böylelikle su aktivitesini düşürür.

Bal ağzı kapatılmazsa nemi emer
Burada anlamamız gereken en önemli nokta, doğru koşullarda ve ağzı kapalı olarak sakladığımız bala hiçbir şey olmayacağıdır. Yani balın ağzını sıkı kapatırsanız düşük nem içeriğinin korunmasına yardımcı olursunuz. Kapatmadan bırakılırsanız bal nemi kolayca emer. Eğer bal kavanozunda polen kalmışsa, bu partiküllerden dolayı bal kristalleşebilir. Ancak endişelenmeyin. Hava almayacak şekilde ağzı kapatılmışsa bozulmaz. Bir kavanoz balın mührü eğer doğru yapılmışsa, binlerce yıllık Mısır kazılarında bulunan örnekler gibi, raf ömrü uzar. Kapağı kapalı kaldığı ve üzerine su eklenmediği sürece bal bozulmaz. Balın buzdolabına ihtiyacı yoktır. Kiler dolabı yeterlidir. Tıpkı eskiden atalarımızın yaptığı gibi.

Arının midesindeki entiseptik: Hidrojen peroksit
Ayrıca arıların midelerinde çiçeklerden alınan nektarı bala dönüştürmeye yardımcı olan özel bir enzim bulunur. Bu dönüşüm sonrasında hidrojen peroksit ortaya çıkar. Hidrojen peroksit antiseptik özelliğe sahiptir ve bakterileri baldan uzak tutar. Antik mısırda yaralanmaların tedavisinde bal kullanılıyordu. Bakteri barındırmayan özelliği sayesinde yaraların üzerini kapatmak için kullanıldığı mısır tabletlerinde yazar. Balın tıbbi amaçlar için en erken kaydedilen kullanımı, reçetelerin yüzde 30'unda bal kullanıldığını belirten Sümer kil tabletlerinden gelmektedir. Bal yaraları, yanıkları, kesikleri kapatmak için kullanıldı, çünkü üzerinde hiçbir bakteri barınamıyordu.

Yüksek asidik seviye
Bal ayrıca oldukça düşük bir pH'a (3 ile 4.5 arasında) sahiptir, yani şekerli tatlı tadına rağmen asidiktir. İçeri girmenin bir yolunu bulabilecek tüm bakteriler asidik ortam nedeniyle hızla ölür. Düşük pH seviyesi birçok mikroorganizma için yaşanması imkansız bir ortam oluşturur. Böylelikle bal kendi kendisine antiseptik bir ortam yaratır.

10/07/2021
10/07/2021

Bal Arısı Anatomisi
Arılar hayvanlar aleminin en zengin olan böcekler sınıfının zar kanatlılar takımındandır. Zar kanatlıların özelliği; içinde enine ve boyuna damarcıklar bulunan ve sayısı 2 çift yani 4 adet, zar gibi ince saydam kanatlılardır. Karınca ve eşek arıları da bu takımdan olup, hepsi de sosyal düzene sahiptirler.

Arıların bütün vücudu kalınca bir katmanla örtülü olup, her tarafı sık tüylerle kaplıdır. Bir arının dış yapısı incelendiği zaman; baş, göğüs ve karın gibi üç bölümden meydana geldiği görülür.

1. Baş

Arının başında antenleri, gözleri ve ağzı vardır.

a.Antenler: 1 çift (2 tane olup), başın tam ortasındadır. Eklemlidirler ve bu eklemler işçi arılarda ve anada 12, erkek arıda 13 boğumludur. Bunlar arının duymak, koklamak ve uzaklığı tahmin etmesinde kullandığı hassas tüylerle örtülüdür. Bu tüylerin arasına dağılmış, çok önce zarlarla örtülü delikçikler sayesinde, gece karanlığında bile petekleri örüp, onlara en üstün geometrik biçimi verebilirler.

b.Gözler: Başın üst kısmında üç tane nokta göz vardır. Bunlar arının yakından görmesini sağlar. Bir de başın iki yanında petek gözü adi verilen, altıgenlerden meydana gelmiş, işçi arılarda 5000, erkek arılarda ise 7000 adet olan gözler vardır. Bu gözlerle arılar, çok uzaklardaki cisimleri 60 defa büyütülmüş olarak görürler.

c.Arının Ağız Yapısı: Ağzının en ilginç parçası, yaklaşık 80 boğumdan meydana gelmiş dillerdir. Ortasında çok küçük tüylerle kaplı derince bir kanal olup, besin maddelerini bu kanal yolu ile emerler. Asıl ve yardımcı çeneler, bal peteğinin meydana getirilmesine yardımcı olduğu gibi; balmumunu ezip yoğurmak, çiçeklerin ercik başlıklarını açmak, kovanı temizlemek ve düşmanını zararsız hale getirmek için kullanılır. Çenesi eşek arısındaki gibi tırtıllı olmayıp düz olduğundan, üzüm ve meyvelerin kabuklarını zedeleyemez. Tarıma zarar vermez. Eşek arılarının açıp deldiği yerlerden gerekirse tatlı sıvıyı emer. Ağızda ayrıca bezler olup bunların salgısı ile arı kurtçuklarını ve anayı besleyen arı sütünü yapar. Nektarı bala dönüştürür.

2. Arının Göğsü

Ön, orta ve göğüs olarak üç parçadan teşekkül eder. Her parçada bir çift ayak olup 6 ayaklıdır. Öndeki bacaklarını, dilini ve antenlerini temizlemek, orta bacaklarını, yere dayamak ve arka bacaklarını ise, çiçek tozu ve propolis depolamakta kullanır. Arının 4 kanadı da göğüs bölümünde yer almıştır. Kanatları çok güçlü olup, bunların da üzeri tüylerle kaplıdır. Ön kanatları uçuş yapmaya, arka kanatları da uçuşta yön vermeye yarar. Kanatlarını saniyede 500 defa hareket ettirebilirler.

3. Arının Karnı

İnce bir boğumla göğüsün arkasında yer alıp 9 boğumludur. Bu dokuz halkadan işçi ve ana arıda 6 tane, erkek arıda da 7 tane görülür. İşçi arıların karınlarının son dört halkasında balmumum üretmeye yarayan mum keseleri bulunur. Ana ve işçi arının son halkasında ise zehir kesesine bağlı olarak iğneleri yer alır. Erkek arılarda bu iğne kesesi yoktur.

30/05/2020

Ayaz Aricilik
13 May ·
Varroa Hastalığı - Arı akarı - Parazit Akarlar
Varroa Hastalığı - Arı akarı - Parazit Akarlar
Varroa adı verilen parazit akar koyu kahve rengindedir ve uzunluğu 1.3 mm. civarı, eni ise 1.6 mm. civarındadır. Varroa’nın, vücudunun çevresinde 4 çift bacağı vardır. Varroalar, arılarının kanını emerek beslenirler.

Varroa� adı verilen bu parazitin dişi ve erkek bireyleri mevcuttur. Erkek bireyler, dişi ile çiftleşme sonrasında ölürler. Kışı yalnızca dişi erginler geçirir. Hastalığın bulaştığı kovanda; yavru arılar gelişemez, ergin arılar ise güçsüzdürler ve uçamazlar. Huzursuzdurlar, kurtulmaya çalışırlar ama kendi çabaları ile bunu gerçekleştiremezler. Arı kolonileri güçsüz kaldıkları için, çiftleşme yetenekleri azalır. Kovandaki arı sayısı gittikçe azalmaya başlar.

Varroa (Arı akarı), bal arılarının larva, pupa ve ergin bireyleri üzerinde yaşayan tehlikeli bir dış parazittir. Hastalık, dünyada arıcılık yapan her ülkede görülmektedir.

Ülkemizdeki arılarda ilk kez 1978 yılında görülen Varroa 4-5 yıl gibi kısa bir sürede tüm ülkeye yayılarak binlerce koloninin sönmesine neden olmuştur. Bu arı akarı bugün arıcılığımızın en önemli sorunlarından birisidir.

Varroa uzun zaman dikkati çekecek klinik bir semptom göstermez. Kısa zamanda çoğalarak kolonilerde ciddi zararlara yol açar. Arının hemolenfini (kanını) emerek çoğalır ve beslenir. Parazitin üremesi petek gözleri içerisinde olur. Ana arı petek gözlerine ilkbaharda yumurta bırakmaya başladıktan sonra dişi akarlar da faaliyete geçer. Bunlar gelişmekte olan 5-6 günlük larvalı petek gözleri içine gözler kapatılmadan 1-2 gün önce girerler. Larvalar üzerinde bir hafta kadar hemolenf emerek beslenir. Bunların yalnız dişileri arıların hemolenfini emerler.

Erkek akarlar, çiftleştikten sonra kapalı petek gözleri içerisinde öldükleri için, ergin arılar üzerinde pek görülmez.

Dişi akarlar kışı petek gözleri arasında geçirirler. 8 ay kadar yaşayabilirler. Yazın ise ömürleri en çok 2-3 aydır. Olgun arı veya larva yoksa parazitlerin ömrü 2-3 güne kadar inebilir.

Varroa ile mücadele gerçekten zordur. Varroa ile fiziksel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemleri mevcuttur.

Varroa'nın Başlıca Yayılma ve Bulaşma Nedenleri :

a. Bulaşık kolonilerden sağlıklı kolonilere yavru ve genç işçi arı verilmesi.
b. Kolonilerin kontrolsüz birleştirilmeleri veya yeni oğul kovanlarının oluşturulması
c. Bulaşık arıların kovanlarını şaşırarak diğer kovanlara girmeleri, özellikle erkek arıların kovanlarını şaşırmaları.
d. Oğul kontrolü için gerekli önlemlerin yeterince alınmaması ve başı boş çıkan oğulların kaçması.
e. Arılık içerisinde ve arılık arasında zayıf koloniler nedeniyle sık sık yağmacılık yapıl-ması.
f. Etkili olamayan yöntemlerle zararlıya karşı yapılan mücadeleden iyi sonuç alınama-ması.
g. Zararlının bulaşık olduğu yerlerden kontrolsüz ana arı ve arı kolonisi satın alınması.
h. Gezginci arıcılığın denetimsiz bir şekilde yapılması.
i. Bulaşık arılıklarda ve bölgelerde iç karantina önlemlerinin alınmaması ve sağlık kural-larına uyulmaması.
Yılın başında parazit sayısı düşüktür. Arıların yumurtlama (kuluçka ) faaliyetleri arttıkça özellikle erkek arı beslenme döneminde parazit sayısı düzenli olarak artar. En yüksek sevi-yeye yaz sonu ve sonbaharda ulaşır. Yazın bir arı ortalama 30-35 gün yaşar, halbuki bir arı gelişme döneminde iki adet Varroa paraziti ile bulaşmış ise ömrü sadece 9 gündür.

Belirtiler :

Varroa parazitinin hem ergin arıların ve hem de larvaların kanını emerek beslendiğinden, larva ve ergin arılara zarar verir. Arılardan hemolenf emdiği için arılar güçsüz düşerler.Arı ailesindeki erkek arı sayısının belirli bir şekilde azalmış olması dikkati çeker. Erkek arıların cinsel aktiveleri zayıflar. Mühürlenmiş gözlerdeki parazitli larvalar rahatsızdır. Çok hareket
etmeleri nedeniyle petek gözünden dışarıya, kovan dip tahtasına düşerler. Üzerinde 4-6 pa-razit bulunan larvalar gelişme devrelerini tamamlarlar. Fakat daha fazla parazitli olanlar gelişemezler. Gelişebilenlerde kanatsızlık, tek kanatlılık, gelişmemiş kanatlar, eksik bacak veya kısa karın gibi anomaliler görülür. Petek gözlerinde ölü larva sayısı fazla ise, arılar bunları dışarı atamazlar. Gözlerde kuruyarak Avrupa Yavru Çürüklüğüne benzer belirtiler görülür. Yalnızca koku yoktur. Aşırı yiyecek tüketimi dizanteriye yol açar. Arılar huzursuz oldukları için kış salkımı oluşturmakta güçlük çekerler. Ana arının yumurtlama yeteneği azalır. İlk parazitin girişinden itibaren tedavi edilmezse arı kolonisi birkaç yıl sonra söner.

Varroa ile bulaşık kolonilerde hastalığın gelişmesinde genellikle 3 dönem görülür. Birinci dönemde kolonide herhangi bir hastalık belirtisi görülmez. Bu dönem 1-3 yıl sürer ve para-zitler az sayıda olmaları nedeniyle kolonide Varroa'ya pek rastlanmaz. Dolayısıyla bu dönem-de koloninin ilaçlanarak hastalığın durdurulması büyük önem taşır. İkinci dönem ise yaklaşık 1 yıl sürer kolonideki parazit sayısı biraz artmıştır. Koloniler zayıflamış ve verimleri fark edilir bir şekilde düşmüştür. Üçüncü dönemde ise şiddetli bir bulaşma vardır. Gerek kovanda gerekse arılar üzerinde çok sayıda Varroa bulunur. Arıların ve larvaların ölümü yüksektir. Eğer tedavi edilmezlerse böyle koloniler genellikle söner.

Teşhis :

Teşhis için, kovanın dip tahtası temizlenerek beyaz bir karton ile kaplanır. Kovanda bal bulunmadığı dönemde, etkili bir ilaç uygulanır. İlaçlama akşam tarlacı arılar kovana döndükten sonra yapılmalıdır. Bir gün sonra dip tahtası üzerine konan kâğıt üstüne düşen akarlar toplana-rak incelenir.
Bulaşmanın en yoğun olduğu yaz döneminde kapanmamış petek gözleri üzerinden 200–250 arı toplanarak boş bir kavanoza konur. Kavanozun içine biraz eter püskürtülür ve kavanoz 5–10 dk çalkalanır. Arılarda bulunan parazitler ayrılırlar ve bir kısmı kavanozun iç yüzeyine yapışır. Ölen arılar beyaz kağıt üzerine çıkarılır. Arılar ve varroa'lar sayılarak arı başına düşen akar sayısı hesaplanır.
Diğer bir yöntemde, 150-200 adet arı, içinde sıcak su (50 oC) bulunan kavanoza konur, arada bir çalkalanır. Yaklaşık 10 dk. sonra arılar kavanozdan alınır. Kalan tortu paraziter yönünden kontrol edilir.
Larvanın incelenmesinde ise metot olarak erkek arı larvası, yoksa işçi arı larvası incelenir. Petek gözleri ince uçlu bir pensle kaldırılarak varroa'nın yaygınlık derecesi gözlenebilir. Petek gözleri kaldırıldığında varroa yumurtaları beyaz noktalar halinde görülür. Parazitin yumurta-ları petek gözlerinin duvarında bulunur. Aksi taktirde petek alt tabanı yada larvaların üzerinde parazit aranmalıdır. Gerektiği durumlarda Veteriner Hekim tarafından laboratuvara numune gönderilir.

Birinci dönem; Kolonide çok az sayıda parazit vardır ve herhangi bir hastalık belirtisi görülmez.

İkinci dönem; Nispeten daha kısa sürelidir ve bu dönemde tek tük Varroa'lar görülmeye başlar, ancak bu durum kovanda çok sayıda parazit olabileceğini gösterir. Kolonide huzursuzluk, verimde düşüklük, kanatlarda atrofi, karında siyahlaşma gibi belirtiler dikkati çekmeye başlar.

Üçüncü dönem; Artık ileri bir enfestasyon ve hastalık tablosu söz konusudur. Hemen hemen her arıda bir veya daha fazla sayıda parazit mevcuttur. Yavru ve erginlerde ölüm yüksek oranda görülür. Bu durumdaki koloniler genellikle sönerler.

Mücadele ve Korunma Yolları :

Kovandaki ergin arıların üzerinde veya kapalı yavru gözlerinin içinde bulunan Varroa'nın tamamen yok edilmesi, günümüzde uygulanmakta olan metotlarla mümkün olmamaktadır. Azalan Varroa yoğunluğu için sürekli tedavi uygulamak gerekmektedir. Asıl amaç kolonideki mevcut Varroa'nın sayısını zarar vermeyecek düzeye indirmek olmakta, bunun için fiziksel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemlerinin uyum içinde bir arada kullanılması gerekmek-tedir.

Biyolojik Mücadele:

Bilindiği gibi dişi varroalar ilkbahar döneminde yumurta atmak için erkek arı gözlerini tercih ederler. Bu dönemde kolonilere üzerinde erkek arı gözü bulunan petekler verilerek dişi varroaların erkek arı gözlerinde toplanması sağlanır. Bu gözler kapandıktan sonra kovandan çıkartılarak imha edilir. Böylece dişi varroanın bu dönemde attığı yumurtalar ve kendisi erkek arı pupaları ile birlikte yok edilmiş olur. Bu dönemde koloniye yarısı kesilmiş petekli çerçeve verildiğinde, arılar peteğin alt kısmına erkek arı gözlü yeni petek örerek tamamlarlar. Varroalar erkek arı gözlerinde çoğalmayı tercih ettiklerinden gözlerin kapanmasından hemen önce bu gözlere girerler. Bu gözlerin kapanmasından sonra erkek arı gözlü petek kesilerek imha edilir. Bu yöntemle kolonideki varroa miktarını azaltmak mümkündür. Ancak aynı zamanda işçi arı gözlerinde de çoğalan varroalar etkinliğini sürdürür.

Bir başka mücadele yöntemi, nektar akımı döneminde işçi arı gözleri içerisine bırakılan varroa yumurtalarını yok etmeye yönelik çalışmadır. Bu yöntemde, koloninin ana arısı ana arı ızgarası kullanılarak bir çerçeveye hapsedilir ve böylelikle bütün varroa yumurtalarının bir petekte toplanması sağlanır. Bu petek kapalı yavru döneminde kovandan çıkartılarak imha edildiğinde kovandaki varroa yumurtalarının tamamı yok edilmiş olur. Bu yöntemin dezavantajı her dönemde uygulanamaması ve koloni gelişimini kısmen engellemesidir.

Varroa'nın erkek yavru gözlerini tercih etme özelliği dikkate alınarak, uygulanan bir yöntemdir. Bu metot yavrulu çerçevelerin kovanlardan çıkarılması yolu ile Varroa'nın birlikte yok edilmesi olarak açıklanabilir. Bu amaçla, bulaşık koloninin ortasına, üst kısmından 5-6 cm. kadar petek parçası bırakılmış yarısı boş 1 veya 2 çerçeve yerleştirilir. Bu yarım çerçevelere işçi arılar hemen erkek yavru gözü örmeğe başlarlar. Ana arı buralara döllenmemiş yumurta yumurtlar. Aynı gözlere dişi Varroa'lar 6-25 arasında yumurta bırakır. Gözler içine bırakılan yumurtalardan çıkan arı larvaları 6 günlük olup, petek gözleri kapatıldığında, bu sonradan konan iki çerçeve alınarak ortadan kaldırılır. Petekler olduğu gibi yakılır veya 1000 C sıcaklıkta eritilerek, elde edilen balmumu değerlendirilir. Boş çerçeveler, tekrar aynı şekilde kovan ortasına yerleştirilir. Bu uygulamanın, aynı mevsimde, 3-4 kez yapılması halinde Varroa sayısı kovanda önemli oranda azaltılmış olur.

Fiziksel Mücadele :

Varroa'nın içinde yaşadığı uygun çevre koşulları belirli bir süre ortadan kaldırılarak parazitin bu ortamdan uzaklaşması sağlanır. Bazı özel kovanlarda kovan sıcaklığı yapay şekilde kontrollü olarak 46-48 0C'ye yükseltildiğinde ergin arılar üzerinde bulunan akarlar arıları terk
etmektedir. Ancak bu yöntem uygulamasının zor ve riskli olması ayrıca özel kovana ihtiyaç göstermesi nedeniyle fazla tercih edilmemektedir.
Diğer bir fiziksel korunma yöntemi de kovanların yerden 15-20 cm yükseklikte sehpalar üzerine yerleştirilmesidir. Böylece kovan önünde ölen arılar üzerindeki Varroa'ların tekrar kovana dönmeleri önlenir.

Kimyasal mücadele :

Kimyasal mücadeleye başlama zamanı ile arı ailesindeki gelişim, çiçeklenme ve bal üretim periyodu arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle kolonilere ilaç uygulanması kolonideki yavru faaliyetlerinin en az olduğu aylarda yapılmalıdır. Arılığın bulunduğu coğrafi bölgenin iklim durumuna göre arı kolonisindeki larva ve pupa sayısı Şubat, Mart ve Nisan aylarında hızla artar. Çiçeklenme sona ererken azalmaya başlar, kış aylarında ise en düşük seviyeye iner veya hiç bulunmaz. Varroa'ya karşı en uygun ilaçlama zamanı kovanda yavru faaliyetlerinin en az olduğu erken ilkbaharda ve geç sonbaharda yapılmalıdır.
Varroa parazitine karşı Türkiye'de yaygın olarak kullanılan başlıca kimyasallar Coumaphos, Amitraz, Fluvalinate, Formik asit, Flumethrin, Bromopropylat'dır.

Hastalığın Tedavisinde Dikkat Edilecek Hususlar :

-İlaçlamalar hava sıcaklığının 140 C' den fazla olduğu günlerde bütün arıların kovana dönmelerinden sora veya güneş batımında akşam üzeri uygulanmalıdır.
-Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından varroa'ya karşı arıcılıkta kullanılmak için ruhsat verilmiş ilaçlar Veteriner Hekim reçetesi ile ve tarife uygun şekilde kullanılmalıdır.
-Bal hasadı döneminde kesinlikle ilaçlama yapılmamalı, erken ilkbahar ve geç sonbaharda ilaçlama yapılmalıdır.Bu dönemler dışında yapılan ilaçlar balda kalıntıya neden olmakta ve insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. -Varroa paraziti ilaçlara karşı dayanıklılığının kullanılan ilaç miktarı ve bölgeye göre değiştiği bilinmektedir.Varroa ile mücadele tüm kolonilerde ve çevre arıcılarla birlikte aynı anda yapılmalıdır.
-Münavebeli (dönüşümlü) olarak farklı ilaç kullanımının sağlanması, Varroa'nın bu kimyasallara direnç kazanmasının önlenmesi açısından çok önemlidir. Çünkü az sayıdaki akarın dirençliliği bile dirençli parazit soylarının oluşmasına neden olabilmektedir.
..

Varroa Hastalığı - Arı akarı - Parazit Akarlar
Varroa Hastalığı - Arı akarı - Parazit Akarlar
Varroa adı verilen parazit akar koyu kahve rengindedir ve uzunluğu 1.3 mm. civarı, eni ise 1.6 mm. civarındadır. Varroa’nın, vücudunun çevresinde 4 çift bacağı vardır. Varroalar, arılarının kanını emerek beslenirler.

Varroa� adı verilen bu parazitin dişi ve erkek bireyleri mevcuttur. Erkek bireyler, dişi ile çiftleşme sonrasında ölürler. Kışı yalnızca dişi erginler geçirir. Hastalığın bulaştığı kovanda; yavru arılar gelişemez, ergin arılar ise güçsüzdürler ve uçamazlar. Huzursuzdurlar, kurtulmaya çalışırlar ama kendi çabaları ile bunu gerçekleştiremezler. Arı kolonileri güçsüz kaldıkları için, çiftleşme yetenekleri azalır. Kovandaki arı sayısı gittikçe azalmaya başlar.

Varroa (Arı akarı), bal arılarının larva, pupa ve ergin bireyleri üzerinde yaşayan tehlikeli bir dış parazittir. Hastalık, dünyada arıcılık yapan her ülkede görülmektedir.

Ülkemizdeki arılarda ilk kez 1978 yılında görülen Varroa 4-5 yıl gibi kısa bir sürede tüm ülkeye yayılarak binlerce koloninin sönmesine neden olmuştur. Bu arı akarı bugün arıcılığımızın en önemli sorunlarından birisidir.

Varroa uzun zaman dikkati çekecek klinik bir semptom göstermez. Kısa zamanda çoğalarak kolonilerde ciddi zararlara yol açar. Arının hemolenfini (kanını) emerek çoğalır ve beslenir. Parazitin üremesi petek gözleri içerisinde olur. Ana arı petek gözlerine ilkbaharda yumurta bırakmaya başladıktan sonra dişi akarlar da faaliyete geçer. Bunlar gelişmekte olan 5-6 günlük larvalı petek gözleri içine gözler kapatılmadan 1-2 gün önce girerler. Larvalar üzerinde bir hafta kadar hemolenf emerek beslenir. Bunların yalnız dişileri arıların hemolenfini emerler.

Erkek akarlar, çiftleştikten sonra kapalı petek gözleri içerisinde öldükleri için, ergin arılar üzerinde pek görülmez.

Dişi akarlar kışı petek gözleri arasında geçirirler. 8 ay kadar yaşayabilirler. Yazın ise ömürleri en çok 2-3 aydır. Olgun arı veya larva yoksa parazitlerin ömrü 2-3 güne kadar inebilir.

Varroa ile mücadele gerçekten zordur. Varroa ile fiziksel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemleri mevcuttur.

Varroa'nın Başlıca Yayılma ve Bulaşma Nedenleri :

a. Bulaşık kolonilerden sağlıklı kolonilere yavru ve genç işçi arı verilmesi.
b. Kolonilerin kontrolsüz birleştirilmeleri veya yeni oğul kovanlarının oluşturulması
c. Bulaşık arıların kovanlarını şaşırarak diğer kovanlara girmeleri, özellikle erkek arıların kovanlarını şaşırmaları.
d. Oğul kontrolü için gerekli önlemlerin yeterince alınmaması ve başı boş çıkan oğulların kaçması.
e. Arılık içerisinde ve arılık arasında zayıf koloniler nedeniyle sık sık yağmacılık yapıl-ması.
f. Etkili olamayan yöntemlerle zararlıya karşı yapılan mücadeleden iyi sonuç alınama-ması.
g. Zararlının bulaşık olduğu yerlerden kontrolsüz ana arı ve arı kolonisi satın alınması.
h. Gezginci arıcılığın denetimsiz bir şekilde yapılması.
i. Bulaşık arılıklarda ve bölgelerde iç karantina önlemlerinin alınmaması ve sağlık kural-larına uyulmaması.
Yılın başında parazit sayısı düşüktür. Arıların yumurtlama (kuluçka ) faaliyetleri arttıkça özellikle erkek arı beslenme döneminde parazit sayısı düzenli olarak artar. En yüksek sevi-yeye yaz sonu ve sonbaharda ulaşır. Yazın bir arı ortalama 30-35 gün yaşar, halbuki bir arı gelişme döneminde iki adet Varroa paraziti ile bulaşmış ise ömrü sadece 9 gündür.

Belirtiler :

Varroa parazitinin hem ergin arıların ve hem de larvaların kanını emerek beslendiğinden, larva ve ergin arılara zarar verir. Arılardan hemolenf emdiği için arılar güçsüz düşerler.Arı ailesindeki erkek arı sayısının belirli bir şekilde azalmış olması dikkati çeker. Erkek arıların cinsel aktiveleri zayıflar. Mühürlenmiş gözlerdeki parazitli larvalar rahatsızdır. Çok hareket
etmeleri nedeniyle petek gözünden dışarıya, kovan dip tahtasına düşerler. Üzerinde 4-6 pa-razit bulunan larvalar gelişme devrelerini tamamlarlar. Fakat daha fazla parazitli olanlar gelişemezler. Gelişebilenlerde kanatsızlık, tek kanatlılık, gelişmemiş kanatlar, eksik bacak veya kısa karın gibi anomaliler görülür. Petek gözlerinde ölü larva sayısı fazla ise, arılar bunları dışarı atamazlar. Gözlerde kuruyarak Avrupa Yavru Çürüklüğüne benzer belirtiler görülür. Yalnızca koku yoktur. Aşırı yiyecek tüketimi dizanteriye yol açar. Arılar huzursuz oldukları için kış salkımı oluşturmakta güçlük çekerler. Ana arının yumurtlama yeteneği azalır. İlk parazitin girişinden itibaren tedavi edilmezse arı kolonisi birkaç yıl sonra söner.

Varroa ile bulaşık kolonilerde hastalığın gelişmesinde genellikle 3 dönem görülür. Birinci dönemde kolonide herhangi bir hastalık belirtisi görülmez. Bu dönem 1-3 yıl sürer ve para-zitler az sayıda olmaları nedeniyle kolonide Varroa'ya pek rastlanmaz. Dolayısıyla bu dönem-de koloninin ilaçlanarak hastalığın durdurulması büyük önem taşır. İkinci dönem ise yaklaşık 1 yıl sürer kolonideki parazit sayısı biraz artmıştır. Koloniler zayıflamış ve verimleri fark edilir bir şekilde düşmüştür. Üçüncü dönemde ise şiddetli bir bulaşma vardır. Gerek kovanda gerekse arılar üzerinde çok sayıda Varroa bulunur. Arıların ve larvaların ölümü yüksektir. Eğer tedavi edilmezlerse böyle koloniler genellikle söner.

Teşhis :

Teşhis için, kovanın dip tahtası temizlenerek beyaz bir karton ile kaplanır. Kovanda bal bulunmadığı dönemde, etkili bir ilaç uygulanır. İlaçlama akşam tarlacı arılar kovana döndükten sonra yapılmalıdır. Bir gün sonra dip tahtası üzerine konan kâğıt üstüne düşen akarlar toplana-rak incelenir.
Bulaşmanın en yoğun olduğu yaz döneminde kapanmamış petek gözleri üzerinden 200–250 arı toplanarak boş bir kavanoza konur. Kavanozun içine biraz eter püskürtülür ve kavanoz 5–10 dk çalkalanır. Arılarda bulunan parazitler ayrılırlar ve bir kısmı kavanozun iç yüzeyine yapışır. Ölen arılar beyaz kağıt üzerine çıkarılır. Arılar ve varroa'lar sayılarak arı başına düşen akar sayısı hesaplanır.
Diğer bir yöntemde, 150-200 adet arı, içinde sıcak su (50 oC) bulunan kavanoza konur, arada bir çalkalanır. Yaklaşık 10 dk. sonra arılar kavanozdan alınır. Kalan tortu paraziter yönünden kontrol edilir.
Larvanın incelenmesinde ise metot olarak erkek arı larvası, yoksa işçi arı larvası incelenir. Petek gözleri ince uçlu bir pensle kaldırılarak varroa'nın yaygınlık derecesi gözlenebilir. Petek gözleri kaldırıldığında varroa yumurtaları beyaz noktalar halinde görülür. Parazitin yumurta-ları petek gözlerinin duvarında bulunur. Aksi taktirde petek alt tabanı yada larvaların üzerinde parazit aranmalıdır. Gerektiği durumlarda Veteriner Hekim tarafından laboratuvara numune gönderilir.

Birinci dönem; Kolonide çok az sayıda parazit vardır ve herhangi bir hastalık belirtisi görülmez.

İkinci dönem; Nispeten daha kısa sürelidir ve bu dönemde tek tük Varroa'lar görülmeye başlar, ancak bu durum kovanda çok sayıda parazit olabileceğini gösterir. Kolonide huzursuzluk, verimde düşüklük, kanatlarda atrofi, karında siyahlaşma gibi belirtiler dikkati çekmeye başlar.

Üçüncü dönem; Artık ileri bir enfestasyon ve hastalık tablosu söz konusudur. Hemen hemen her arıda bir veya daha fazla sayıda parazit mevcuttur. Yavru ve erginlerde ölüm yüksek oranda görülür. Bu durumdaki koloniler genellikle sönerler.

Mücadele ve Korunma Yolları :

Kovandaki ergin arıların üzerinde veya kapalı yavru gözlerinin içinde bulunan Varroa'nın tamamen yok edilmesi, günümüzde uygulanmakta olan metotlarla mümkün olmamaktadır. Azalan Varroa yoğunluğu için sürekli tedavi uygulamak gerekmektedir. Asıl amaç kolonideki mevcut Varroa'nın sayısını zarar vermeyecek düzeye indirmek olmakta, bunun için fiziksel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemlerinin uyum içinde bir arada kullanılması gerekmek-tedir.

Biyolojik Mücadele:

Bilindiği gibi dişi varroalar ilkbahar döneminde yumurta atmak için erkek arı gözlerini tercih ederler. Bu dönemde kolonilere üzerinde erkek arı gözü bulunan petekler verilerek dişi varroaların erkek arı gözlerinde toplanması sağlanır. Bu gözler kapandıktan sonra kovandan çıkartılarak imha edilir. Böylece dişi varroanın bu dönemde attığı yumurtalar ve kendisi erkek arı pupaları ile birlikte yok edilmiş olur. Bu dönemde koloniye yarısı kesilmiş petekli çerçeve verildiğinde, arılar peteğin alt kısmına erkek arı gözlü yeni petek örerek tamamlarlar. Varroalar erkek arı gözlerinde çoğalmayı tercih ettiklerinden gözlerin kapanmasından hemen önce bu gözlere girerler. Bu gözlerin kapanmasından sonra erkek arı gözlü petek kesilerek imha edilir. Bu yöntemle kolonideki varroa miktarını azaltmak mümkündür. Ancak aynı zamanda işçi arı gözlerinde de çoğalan varroalar etkinliğini sürdürür.

Bir başka mücadele yöntemi, nektar akımı döneminde işçi arı gözleri içerisine bırakılan varroa yumurtalarını yok etmeye yönelik çalışmadır. Bu yöntemde, koloninin ana arısı ana arı ızgarası kullanılarak bir çerçeveye hapsedilir ve böylelikle bütün varroa yumurtalarının bir petekte toplanması sağlanır. Bu petek kapalı yavru döneminde kovandan çıkartılarak imha edildiğinde kovandaki varroa yumurtalarının tamamı yok edilmiş olur. Bu yöntemin dezavantajı her dönemde uygulanamaması ve koloni gelişimini kısmen engellemesidir.

Varroa'nın erkek yavru gözlerini tercih etme özelliği dikkate alınarak, uygulanan bir yöntemdir. Bu metot yavrulu çerçevelerin kovanlardan çıkarılması yolu ile Varroa'nın birlikte yok edilmesi olarak açıklanabilir. Bu amaçla, bulaşık koloninin ortasına, üst kısmından 5-6 cm. kadar petek parçası bırakılmış yarısı boş 1 veya 2 çerçeve yerleştirilir. Bu yarım çerçevelere işçi arılar hemen erkek yavru gözü örmeğe başlarlar. Ana arı buralara döllenmemiş yumurta yumurtlar. Aynı gözlere dişi Varroa'lar 6-25 arasında yumurta bırakır. Gözler içine bırakılan yumurtalardan çıkan arı larvaları 6 günlük olup, petek gözleri kapatıldığında, bu sonradan konan iki çerçeve alınarak ortadan kaldırılır. Petekler olduğu gibi yakılır veya 1000 C sıcaklıkta eritilerek, elde edilen balmumu değerlendirilir. Boş çerçeveler, tekrar aynı şekilde kovan ortasına yerleştirilir. Bu uygulamanın, aynı mevsimde, 3-4 kez yapılması halinde Varroa sayısı kovanda önemli oranda azaltılmış olur.

Fiziksel Mücadele :

Varroa'nın içinde yaşadığı uygun çevre koşulları belirli bir süre ortadan kaldırılarak parazitin bu ortamdan uzaklaşması sağlanır. Bazı özel kovanlarda kovan sıcaklığı yapay şekilde kontrollü olarak 46-48 0C'ye yükseltildiğinde ergin arılar üzerinde bulunan akarlar arıları terk
etmektedir. Ancak bu yöntem uygulamasının zor ve riskli olması ayrıca özel kovana ihtiyaç göstermesi nedeniyle fazla tercih edilmemektedir.
Diğer bir fiziksel korunma yöntemi de kovanların yerden 15-20 cm yükseklikte sehpalar üzerine yerleştirilmesidir. Böylece kovan önünde ölen arılar üzerindeki Varroa'ların tekrar kovana dönmeleri önlenir.

Kimyasal mücadele :

Kimyasal mücadeleye başlama zamanı ile arı ailesindeki gelişim, çiçeklenme ve bal üretim periyodu arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle kolonilere ilaç uygulanması kolonideki yavru faaliyetlerinin en az olduğu aylarda yapılmalıdır. Arılığın bulunduğu coğrafi bölgenin iklim durumuna göre arı kolonisindeki larva ve pupa sayısı Şubat, Mart ve Nisan aylarında hızla artar. Çiçeklenme sona ererken azalmaya başlar, kış aylarında ise en düşük seviyeye iner veya hiç bulunmaz. Varroa'ya karşı en uygun ilaçlama zamanı kovanda yavru faaliyetlerinin en az olduğu erken ilkbaharda ve geç sonbaharda yapılmalıdır.
Varroa parazitine karşı Türkiye'de yaygın olarak kullanılan başlıca kimyasallar Coumaphos, Amitraz, Fluvalinate, Formik asit, Flumethrin, Bromopropylat'dır.

Hastalığın Tedavisinde Dikkat Edilecek Hususlar :

-İlaçlamalar hava sıcaklığının 140 C' den fazla olduğu günlerde bütün arıların kovana dönmelerinden sora veya güneş batımında akşam üzeri uygulanmalıdır.
-Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından varroa'ya karşı arıcılıkta kullanılmak için ruhsat verilmiş ilaçlar Veteriner Hekim reçetesi ile ve tarife uygun şekilde kullanılmalıdır.
-Bal hasadı döneminde kesinlikle ilaçlama yapılmamalı, erken ilkbahar ve geç sonbaharda ilaçlama yapılmalıdır.Bu dönemler dışında yapılan ilaçlar balda kalıntıya neden olmakta ve insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. -Varroa paraziti ilaçlara karşı dayanıklılığının kullanılan ilaç miktarı ve bölgeye göre değiştiği bilinmektedir.Varroa ile mücadele tüm kolonilerde ve çevre arıcılarla birlikte aynı anda yapılmalıdır.
-Münavebeli (dönüşümlü) olarak farklı ilaç kullanımının sağlanması, Varroa'nın bu kimyasallara direnç kazanmasının önlenmesi açısından çok önemlidir. Çünkü az sayıdaki akarın dirençliliği bile dirençli parazit soylarının oluşmasına neden olabilmektedir.
..Varroa Hastalığı - Arı akarı - Parazit Akarlar
Varroa Hastalığı - Arı akarı - Parazit Akarlar
Varroa adı verilen parazit akar koyu kahve rengindedir ve uzunluğu 1.3 mm. civarı, eni ise 1.6 mm. civarındadır. Varroa’nın, vücudunun çevresinde 4 çift bacağı vardır. Varroalar, arılarının kanını emerek beslenirler.

Varroa� adı verilen bu parazitin dişi ve erkek bireyleri mevcuttur. Erkek bireyler, dişi ile çiftleşme sonrasında ölürler. Kışı yalnızca dişi erginler geçirir. Hastalığın bulaştığı kovanda; yavru arılar gelişemez, ergin arılar ise güçsüzdürler ve uçamazlar. Huzursuzdurlar, kurtulmaya çalışırlar ama kendi çabaları ile bunu gerçekleştiremezler. Arı kolonileri güçsüz kaldıkları için, çiftleşme yetenekleri azalır. Kovandaki arı sayısı gittikçe azalmaya başlar.

Varroa (Arı akarı), bal arılarının larva, pupa ve ergin bireyleri üzerinde yaşayan tehlikeli bir dış parazittir. Hastalık, dünyada arıcılık yapan her ülkede görülmektedir.

Ülkemizdeki arılarda ilk kez 1978 yılında görülen Varroa 4-5 yıl gibi kısa bir sürede tüm ülkeye yayılarak binlerce koloninin sönmesine neden olmuştur. Bu arı akarı bugün arıcılığımızın en önemli sorunlarından birisidir.

Varroa uzun zaman dikkati çekecek klinik bir semptom göstermez. Kısa zamanda çoğalarak kolonilerde ciddi zararlara yol açar. Arının hemolenfini (kanını) emerek çoğalır ve beslenir. Parazitin üremesi petek gözleri içerisinde olur. Ana arı petek gözlerine ilkbaharda yumurta bırakmaya başladıktan sonra dişi akarlar da faaliyete geçer. Bunlar gelişmekte olan 5-6 günlük larvalı petek gözleri içine gözler kapatılmadan 1-2 gün önce girerler. Larvalar üzerinde bir hafta kadar hemolenf emerek beslenir. Bunların yalnız dişileri arıların hemolenfini emerler.

Erkek akarlar, çiftleştikten sonra kapalı petek gözleri içerisinde öldükleri için, ergin arılar üzerinde pek görülmez.

Dişi akarlar kışı petek gözleri arasında geçirirler. 8 ay kadar yaşayabilirler. Yazın ise ömürleri en çok 2-3 aydır. Olgun arı veya larva yoksa parazitlerin ömrü 2-3 güne kadar inebilir.

Varroa ile mücadele gerçekten zordur. Varroa ile fiziksel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemleri mevcuttur.

Varroa'nın Başlıca Yayılma ve Bulaşma Nedenleri :

a. Bulaşık kolonilerden sağlıklı kolonilere yavru ve genç işçi arı verilmesi.
b. Kolonilerin kontrolsüz birleştirilmeleri veya yeni oğul kovanlarının oluşturulması
c. Bulaşık arıların kovanlarını şaşırarak diğer kovanlara girmeleri, özellikle erkek arıların kovanlarını şaşırmaları.
d. Oğul kontrolü için gerekli önlemlerin yeterince alınmaması ve başı boş çıkan oğulların kaçması.
e. Arılık içerisinde ve arılık arasında zayıf koloniler nedeniyle sık sık yağmacılık yapıl-ması.
f. Etkili olamayan yöntemlerle zararlıya karşı yapılan mücadeleden iyi sonuç alınama-ması.
g. Zararlının bulaşık olduğu yerlerden kontrolsüz ana arı ve arı kolonisi satın alınması.
h. Gezginci arıcılığın denetimsiz bir şekilde yapılması.
i. Bulaşık arılıklarda ve bölgelerde iç karantina önlemlerinin alınmaması ve sağlık kural-larına uyulmaması.
Yılın başında parazit sayısı düşüktür. Arıların yumurtlama (kuluçka ) faaliyetleri arttıkça özellikle erkek arı beslenme döneminde parazit sayısı düzenli olarak artar. En yüksek sevi-yeye yaz sonu ve sonbaharda ulaşır. Yazın bir arı ortalama 30-35 gün yaşar, halbuki bir arı gelişme döneminde iki adet Varroa paraziti ile bulaşmış ise ömrü sadece 9 gündür.

Belirtiler :

Varroa parazitinin hem ergin arıların ve hem de larvaların kanını emerek beslendiğinden, larva ve ergin arılara zarar verir. Arılardan hemolenf emdiği için arılar güçsüz düşerler.Arı ailesindeki erkek arı sayısının belirli bir şekilde azalmış olması dikkati çeker. Erkek arıların cinsel aktiveleri zayıflar. Mühürlenmiş gözlerdeki parazitli larvalar rahatsızdır. Çok hareket
etmeleri nedeniyle petek gözünden dışarıya, kovan dip tahtasına düşerler. Üzerinde 4-6 pa-razit bulunan larvalar gelişme devrelerini tamamlarlar. Fakat daha fazla parazitli olanlar gelişemezler. Gelişebilenlerde kanatsızlık, tek kanatlılık, gelişmemiş kanatlar, eksik bacak veya kısa karın gibi anomaliler görülür. Petek gözlerinde ölü larva sayısı fazla ise, arılar bunları dışarı atamazlar. Gözlerde kuruyarak Avrupa Yavru Çürüklüğüne benzer belirtiler görülür. Yalnızca koku yoktur. Aşırı yiyecek tüketimi dizanteriye yol açar. Arılar huzursuz oldukları için kış salkımı oluşturmakta güçlük çekerler. Ana arının yumurtlama yeteneği azalır. İlk parazitin girişinden itibaren tedavi edilmezse arı kolonisi birkaç yıl sonra söner.

Varroa ile bulaşık kolonilerde hastalığın gelişmesinde genellikle 3 dönem görülür. Birinci dönemde kolonide herhangi bir hastalık belirtisi görülmez. Bu dönem 1-3 yıl sürer ve para-zitler az sayıda olmaları nedeniyle kolonide Varroa'ya pek rastlanmaz. Dolayısıyla bu dönem-de koloninin ilaçlanarak hastalığın durdurulması büyük önem taşır. İkinci dönem ise yaklaşık 1 yıl sürer kolonideki parazit sayısı biraz artmıştır. Koloniler zayıflamış ve verimleri fark edilir bir şekilde düşmüştür. Üçüncü dönemde ise şiddetli bir bulaşma vardır. Gerek kovanda gerekse arılar üzerinde çok sayıda Varroa bulunur. Arıların ve larvaların ölümü yüksektir. Eğer tedavi edilmezlerse böyle koloniler genellikle söner.

Teşhis :

Teşhis için, kovanın dip tahtası temizlenerek beyaz bir karton ile kaplanır. Kovanda bal bulunmadığı dönemde, etkili bir ilaç uygulanır. İlaçlama akşam tarlacı arılar kovana döndükten sonra yapılmalıdır. Bir gün sonra dip tahtası üzerine konan kâğıt üstüne düşen akarlar toplana-rak incelenir.
Bulaşmanın en yoğun olduğu yaz döneminde kapanmamış petek gözleri üzerinden 200–250 arı toplanarak boş bir kavanoza konur. Kavanozun içine biraz eter püskürtülür ve kavanoz 5–10 dk çalkalanır. Arılarda bulunan parazitler ayrılırlar ve bir kısmı kavanozun iç yüzeyine yapışır. Ölen arılar beyaz kağıt üzerine çıkarılır. Arılar ve varroa'lar sayılarak arı başına düşen akar sayısı hesaplanır.
Diğer bir yöntemde, 150-200 adet arı, içinde sıcak su (50 oC) bulunan kavanoza konur, arada bir çalkalanır. Yaklaşık 10 dk. sonra arılar kavanozdan alınır. Kalan tortu paraziter yönünden kontrol edilir.
Larvanın incelenmesinde ise metot olarak erkek arı larvası, yoksa işçi arı larvası incelenir. Petek gözleri ince uçlu bir pensle kaldırılarak varroa'nın yaygınlık derecesi gözlenebilir. Petek gözleri kaldırıldığında varroa yumurtaları beyaz noktalar halinde görülür. Parazitin yumurta-ları petek gözlerinin duvarında bulunur. Aksi taktirde petek alt tabanı yada larvaların üzerinde parazit aranmalıdır. Gerektiği durumlarda Veteriner Hekim tarafından laboratuvara numune gönderilir.

Birinci dönem; Kolonide çok az sayıda parazit vardır ve herhangi bir hastalık belirtisi görülmez.

İkinci dönem; Nispeten daha kısa sürelidir ve bu dönemde tek tük Varroa'lar görülmeye başlar, ancak bu durum kovanda çok sayıda parazit olabileceğini gösterir. Kolonide huzursuzluk, verimde düşüklük, kanatlarda atrofi, karında siyahlaşma gibi belirtiler dikkati çekmeye başlar.

Üçüncü dönem; Artık ileri bir enfestasyon ve hastalık tablosu söz konusudur. Hemen hemen her arıda bir veya daha fazla sayıda parazit mevcuttur. Yavru ve erginlerde ölüm yüksek oranda görülür. Bu durumdaki koloniler genellikle sönerler.

Mücadele ve Korunma Yolları :

Kovandaki ergin arıların üzerinde veya kapalı yavru gözlerinin içinde bulunan Varroa'nın tamamen yok edilmesi, günümüzde uygulanmakta olan metotlarla mümkün olmamaktadır. Azalan Varroa yoğunluğu için sürekli tedavi uygulamak gerekmektedir. Asıl amaç kolonideki mevcut Varroa'nın sayısını zarar vermeyecek düzeye indirmek olmakta, bunun için fiziksel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemlerinin uyum içinde bir arada kullanılması gerekmek-tedir.

Biyolojik Mücadele:

Bilindiği gibi dişi varroalar ilkbahar döneminde yumurta atmak için erkek arı gözlerini tercih ederler. Bu dönemde kolonilere üzerinde erkek arı gözü bulunan petekler verilerek dişi varroaların erkek arı gözlerinde toplanması sağlanır. Bu gözler kapandıktan sonra kovandan çıkartılarak imha edilir. Böylece dişi varroanın bu dönemde attığı yumurtalar ve kendisi erkek arı pupaları ile birlikte yok edilmiş olur. Bu dönemde koloniye yarısı kesilmiş petekli çerçeve verildiğinde, arılar peteğin alt kısmına erkek arı gözlü yeni petek örerek tamamlarlar. Varroalar erkek arı gözlerinde çoğalmayı tercih ettiklerinden gözlerin kapanmasından hemen önce bu gözlere girerler. Bu gözlerin kapanmasından sonra erkek arı gözlü petek kesilerek imha edilir. Bu yöntemle kolonideki varroa miktarını azaltmak mümkündür. Ancak aynı zamanda işçi arı gözlerinde de çoğalan varroalar etkinliğini sürdürür.

Bir başka mücadele yöntemi, nektar akımı döneminde işçi arı gözleri içerisine bırakılan varroa yumurtalarını yok etmeye yönelik çalışmadır. Bu yöntemde, koloninin ana arısı ana arı ızgarası kullanılarak bir çerçeveye hapsedilir ve böylelikle bütün varroa yumurtalarının bir petekte toplanması sağlanır. Bu petek kapalı yavru döneminde kovandan çıkartılarak imha edildiğinde kovandaki varroa yumurtalarının tamamı yok edilmiş olur. Bu yöntemin dezavantajı her dönemde uygulanamaması ve koloni gelişimini kısmen engellemesidir.

Varroa'nın erkek yavru gözlerini tercih etme özelliği dikkate alınarak, uygulanan bir yöntemdir. Bu metot yavrulu çerçevelerin kovanlardan çıkarılması yolu ile Varroa'nın birlikte yok edilmesi olarak açıklanabilir. Bu amaçla, bulaşık koloninin ortasına, üst kısmından 5-6 cm. kadar petek parçası bırakılmış yarısı boş 1 veya 2 çerçeve yerleştirilir. Bu yarım çerçevelere işçi arılar hemen erkek yavru gözü örmeğe başlarlar. Ana arı buralara döllenmemiş yumurta yumurtlar. Aynı gözlere dişi Varroa'lar 6-25 arasında yumurta bırakır. Gözler içine bırakılan yumurtalardan çıkan arı larvaları 6 günlük olup, petek gözleri kapatıldığında, bu sonradan konan iki çerçeve alınarak ortadan kaldırılır. Petekler olduğu gibi yakılır veya 1000 C sıcaklıkta eritilerek, elde edilen balmumu değerlendirilir. Boş çerçeveler, tekrar aynı şekilde kovan ortasına yerleştirilir. Bu uygulamanın, aynı mevsimde, 3-4 kez yapılması halinde Varroa sayısı kovanda önemli oranda azaltılmış olur.

Fiziksel Mücadele :

Varroa'nın içinde yaşadığı uygun çevre koşulları belirli bir süre ortadan kaldırılarak parazitin bu ortamdan uzaklaşması sağlanır. Bazı özel kovanlarda kovan sıcaklığı yapay şekilde kontrollü olarak 46-48 0C'ye yükseltildiğinde ergin arılar üzerinde bulunan akarlar arıları terk
etmektedir. Ancak bu yöntem uygulamasının zor ve riskli olması ayrıca özel kovana ihtiyaç göstermesi nedeniyle fazla tercih edilmemektedir.
Diğer bir fiziksel korunma yöntemi de kovanların yerden 15-20 cm yükseklikte sehpalar üzerine yerleştirilmesidir. Böylece kovan önünde ölen arılar üzerindeki Varroa'ların tekrar kovana dönmeleri önlenir.

Kimyasal mücadele :

Kimyasal mücadeleye başlama zamanı ile arı ailesindeki gelişim, çiçeklenme ve bal üretim periyodu arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle kolonilere ilaç uygulanması kolonideki yavru faaliyetlerinin en az olduğu aylarda yapılmalıdır. Arılığın bulunduğu coğrafi bölgenin iklim durumuna göre arı kolonisindeki larva ve pupa sayısı Şubat, Mart ve Nisan aylarında hızla artar. Çiçeklenme sona ererken azalmaya başlar, kış aylarında ise en düşük seviyeye iner veya hiç bulunmaz. Varroa'ya karşı en uygun ilaçlama zamanı kovanda yavru faaliyetlerinin en az olduğu erken ilkbaharda ve geç sonbaharda yapılmalıdır.
Varroa parazitine karşı Türkiye'de yaygın olarak kullanılan başlıca kimyasallar Coumaphos, Amitraz, Fluvalinate, Formik asit, Flumethrin, Bromopropylat'dır.

Hastalığın Tedavisinde Dikkat Edilecek Hususlar :

-İlaçlamalar hava sıcaklığının 140 C' den fazla olduğu günlerde bütün arıların kovana dönmelerinden sora veya güneş batımında akşam üzeri uygulanmalıdır.
-Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından varroa'ya karşı arıcılıkta kullanılmak için ruhsat verilmiş ilaçlar Veteriner Hekim reçetesi ile ve tarife uygun şekilde kullanılmalıdır.
-Bal hasadı döneminde kesinlikle ilaçlama yapılmamalı, erken ilkbahar ve geç sonbaharda ilaçlama yapılmalıdır.Bu dönemler dışında yapılan ilaçlar balda kalıntıya neden olmakta ve insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. -Varroa paraziti ilaçlara karşı dayanıklılığının kullanılan ilaç miktarı ve bölgeye göre değiştiği bilinmektedir.Varroa ile mücadele tüm kolonilerde ve çevre arıcılarla birlikte aynı anda yapılmalıdır.
-Münavebeli (dönüşümlü) olarak farklı ilaç kullanımının sağlanması, Varroa'nın bu kimyasallara direnç kazanmasının önlenmesi açısından çok önemlidir. Çünkü az sayıdaki akarın dirençliliği bile dirençli parazit soylarının oluşmasına neden olabilmektedir.
..

Varroa Hastalığı - Arı akarı - Parazit Akarlar
Varroa Hastalığı - Arı akarı - Parazit Akarlar
Varroa adı verilen parazit akar koyu kahve rengindedir ve uzunluğu 1.3 mm. civarı, eni ise 1.6 mm. civarındadır. Varroa’nın, vücudunun çevresinde 4 çift bacağı vardır. Varroalar, arılarının kanını emerek beslenirler.

Varroa� adı verilen bu parazitin dişi ve erkek bireyleri mevcuttur. Erkek bireyler, dişi ile çiftleşme sonrasında ölürler. Kışı yalnızca dişi erginler geçirir. Hastalığın bulaştığı kovanda; yavru arılar gelişemez, ergin arılar ise güçsüzdürler ve uçamazlar. Huzursuzdurlar, kurtulmaya çalışırlar ama kendi çabaları ile bunu gerçekleştiremezler. Arı kolonileri güçsüz kaldıkları için, çiftleşme yetenekleri azalır. Kovandaki arı sayısı gittikçe azalmaya başlar.

Varroa (Arı akarı), bal arılarının larva, pupa ve ergin bireyleri üzerinde yaşayan tehlikeli bir dış parazittir. Hastalık, dünyada arıcılık yapan her ülkede görülmektedir.

Ülkemizdeki arılarda ilk kez 1978 yılında görülen Varroa 4-5 yıl gibi kısa bir sürede tüm ülkeye yayılarak binlerce koloninin sönmesine neden olmuştur. Bu arı akarı bugün arıcılığımızın en önemli sorunlarından birisidir.

Varroa uzun zaman dikkati çekecek klinik bir semptom göstermez. Kısa zamanda çoğalarak kolonilerde ciddi zararlara yol açar. Arının hemolenfini (kanını) emerek çoğalır ve beslenir. Parazitin üremesi petek gözleri içerisinde olur. Ana arı petek gözlerine ilkbaharda yumurta bırakmaya başladıktan sonra dişi akarlar da faaliyete geçer. Bunlar gelişmekte olan 5-6 günlük larvalı petek gözleri içine gözler kapatılmadan 1-2 gün önce girerler. Larvalar üzerinde bir hafta kadar hemolenf emerek beslenir. Bunların yalnız dişileri arıların hemolenfini emerler.

Erkek akarlar, çiftleştikten sonra kapalı petek gözleri içerisinde öldükleri için, ergin arılar üzerinde pek görülmez.

Dişi akarlar kışı petek gözleri arasında geçirirler. 8 ay kadar yaşayabilirler. Yazın ise ömürleri en çok 2-3 aydır. Olgun arı veya larva yoksa parazitlerin ömrü 2-3 güne kadar inebilir.

Varroa ile mücadele gerçekten zordur. Varroa ile fiziksel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemleri mevcuttur.

Varroa'nın Başlıca Yayılma ve Bulaşma Nedenleri :

a. Bulaşık kolonilerden sağlıklı kolonilere yavru ve genç işçi arı verilmesi.
b. Kolonilerin kontrolsüz birleştirilmeleri veya yeni oğul kovanlarının oluşturulması
c. Bulaşık arıların kovanlarını şaşırarak diğer kovanlara girmeleri, özellikle erkek arıların kovanlarını şaşırmaları.
d. Oğul kontrolü için gerekli önlemlerin yeterince alınmaması ve başı boş çıkan oğulların kaçması.
e. Arılık içerisinde ve arılık arasında zayıf koloniler nedeniyle sık sık yağmacılık yapıl-ması.
f. Etkili olamayan yöntemlerle zararlıya karşı yapılan mücadeleden iyi sonuç alınama-ması.
g. Zararlının bulaşık olduğu yerlerden kontrolsüz ana arı ve arı kolonisi satın alınması.
h. Gezginci arıcılığın denetimsiz bir şekilde yapılması.
i. Bulaşık arılıklarda ve bölgelerde iç karantina önlemlerinin alınmaması ve sağlık kural-larına uyulmaması.
Yılın başında parazit sayısı düşüktür. Arıların yumurtlama (kuluçka ) faaliyetleri arttıkça özellikle erkek arı beslenme döneminde parazit sayısı düzenli olarak artar. En yüksek sevi-yeye yaz sonu ve sonbaharda ulaşır. Yazın bir arı ortalama 30-35 gün yaşar, halbuki bir arı gelişme döneminde iki adet Varroa paraziti ile bulaşmış ise ömrü sadece 9 gündür.

Belirtiler :

Varroa parazitinin hem ergin arıların ve hem de larvaların kanını emerek beslendiğinden, larva ve ergin arılara zarar verir. Arılardan hemolenf emdiği için arılar güçsüz düşerler.Arı ailesindeki erkek arı sayısının belirli bir şekilde azalmış olması dikkati çeker. Erkek arıların cinsel aktiveleri zayıflar. Mühürlenmiş gözlerdeki parazitli larvalar rahatsızdır. Çok hareket
etmeleri nedeniyle petek gözünden dışarıya, kovan dip tahtasına düşerler. Üzerinde 4-6 pa-razit bulunan larvalar gelişme devrelerini tamamlarlar. Fakat daha fazla parazitli olanlar gelişemezler. Gelişebilenlerde kanatsızlık, tek kanatlılık, gelişmemiş kanatlar, eksik bacak veya kısa karın gibi anomaliler görülür. Petek gözlerinde ölü larva sayısı fazla ise, arılar bunları dışarı atamazlar. Gözlerde kuruyarak Avrupa Yavru Çürüklüğüne benzer belirtiler görülür. Yalnızca koku yoktur. Aşırı yiyecek tüketimi dizanteriye yol açar. Arılar huzursuz oldukları için kış salkımı oluşturmakta güçlük çekerler. Ana arının yumurtlama yeteneği azalır. İlk parazitin girişinden itibaren tedavi edilmezse arı kolonisi birkaç yıl sonra söner.

Varroa ile bulaşık kolonilerde hastalığın gelişmesinde genellikle 3 dönem görülür. Birinci dönemde kolonide herhangi bir hastalık belirtisi görülmez. Bu dönem 1-3 yıl sürer ve para-zitler az sayıda olmaları nedeniyle kolonide Varroa'ya pek rastlanmaz. Dolayısıyla bu dönem-de koloninin ilaçlanarak hastalığın durdurulması büyük önem taşır. İkinci dönem ise yaklaşık 1 yıl sürer kolonideki parazit sayısı biraz artmıştır. Koloniler zayıflamış ve verimleri fark edilir bir şekilde düşmüştür. Üçüncü dönemde ise şiddetli bir bulaşma vardır. Gerek kovanda gerekse arılar üzerinde çok sayıda Varroa bulunur. Arıların ve larvaların ölümü yüksektir. Eğer tedavi edilmezlerse böyle koloniler genellikle söner.

Teşhis :

Teşhis için, kovanın dip tahtası temizlenerek beyaz bir karton ile kaplanır. Kovanda bal bulunmadığı dönemde, etkili bir ilaç uygulanır. İlaçlama akşam tarlacı arılar kovana döndükten sonra yapılmalıdır. Bir gün sonra dip tahtası üzerine konan kâğıt üstüne düşen akarlar toplana-rak incelenir.
Bulaşmanın en yoğun olduğu yaz döneminde kapanmamış petek gözleri üzerinden 200–250 arı toplanarak boş bir kavanoza konur. Kavanozun içine biraz eter püskürtülür ve kavanoz 5–10 dk çalkalanır. Arılarda bulunan parazitler ayrılırlar ve bir kısmı kavanozun iç yüzeyine yapışır. Ölen arılar beyaz kağıt üzerine çıkarılır. Arılar ve varroa'lar sayılarak arı başına düşen akar sayısı hesaplanır.
Diğer bir yöntemde, 150-200 adet arı, içinde sıcak su (50 oC) bulunan kavanoza konur, arada bir çalkalanır. Yaklaşık 10 dk. sonra arılar kavanozdan alınır. Kalan tortu paraziter yönünden kontrol edilir.
Larvanın incelenmesinde ise metot olarak erkek arı larvası, yoksa işçi arı larvası incelenir. Petek gözleri ince uçlu bir pensle kaldırılarak varroa'nın yaygınlık derecesi gözlenebilir. Petek gözleri kaldırıldığında varroa yumurtaları beyaz noktalar halinde görülür. Parazitin yumurta-ları petek gözlerinin duvarında bulunur. Aksi taktirde petek alt tabanı yada larvaların üzerinde parazit aranmalıdır. Gerektiği durumlarda Veteriner Hekim tarafından laboratuvara numune gönderilir.

Birinci dönem; Kolonide çok az sayıda parazit vardır ve herhangi bir hastalık belirtisi görülmez.

İkinci dönem; Nispeten daha kısa sürelidir ve bu dönemde tek tük Varroa'lar görülmeye başlar, ancak bu durum kovanda çok sayıda parazit olabileceğini gösterir. Kolonide huzursuzluk, verimde düşüklük, kanatlarda atrofi, karında siyahlaşma gibi belirtiler dikkati çekmeye başlar.

Üçüncü dönem; Artık ileri bir enfestasyon ve hastalık tablosu söz konusudur. Hemen hemen her arıda bir veya daha fazla sayıda parazit mevcuttur. Yavru ve erginlerde ölüm yüksek oranda görülür. Bu durumdaki koloniler genellikle sönerler.

Mücadele ve Korunma Yolları :

Kovandaki ergin arıların üzerinde veya kapalı yavru gözlerinin içinde bulunan Varroa'nın tamamen yok edilmesi, günümüzde uygulanmakta olan metotlarla mümkün olmamaktadır. Azalan Varroa yoğunluğu için sürekli tedavi uygulamak gerekmektedir. Asıl amaç kolonideki mevcut Varroa'nın sayısını zarar vermeyecek düzeye indirmek olmakta, bunun için fiziksel, biyolojik ve kimyasal mücadele yöntemlerinin uyum içinde bir arada kullanılması gerekmek-tedir.

Biyolojik Mücadele:

Bilindiği gibi dişi varroalar ilkbahar döneminde yumurta atmak için erkek arı gözlerini tercih ederler. Bu dönemde kolonilere üzerinde erkek arı gözü bulunan petekler verilerek dişi varroaların erkek arı gözlerinde toplanması sağlanır. Bu gözler kapandıktan sonra kovandan çıkartılarak imha edilir. Böylece dişi varroanın bu dönemde attığı yumurtalar ve kendisi erkek arı pupaları ile birlikte yok edilmiş olur. Bu dönemde koloniye yarısı kesilmiş petekli çerçeve verildiğinde, arılar peteğin alt kısmına erkek arı gözlü yeni petek örerek tamamlarlar. Varroalar erkek arı gözlerinde çoğalmayı tercih ettiklerinden gözlerin kapanmasından hemen önce bu gözlere girerler. Bu gözlerin kapanmasından sonra erkek arı gözlü petek kesilerek imha edilir. Bu yöntemle kolonideki varroa miktarını azaltmak mümkündür. Ancak aynı zamanda işçi arı gözlerinde de çoğalan varroalar etkinliğini sürdürür.

Bir başka mücadele yöntemi, nektar akımı döneminde işçi arı gözleri içerisine bırakılan varroa yumurtalarını yok etmeye yönelik çalışmadır. Bu yöntemde, koloninin ana arısı ana arı ızgarası kullanılarak bir çerçeveye hapsedilir ve böylelikle bütün varroa yumurtalarının bir petekte toplanması sağlanır. Bu petek kapalı yavru döneminde kovandan çıkartılarak imha edildiğinde kovandaki varroa yumurtalarının tamamı yok edilmiş olur. Bu yöntemin dezavantajı her dönemde uygulanamaması ve koloni gelişimini kısmen engellemesidir.

Varroa'nın erkek yavru gözlerini tercih etme özelliği dikkate alınarak, uygulanan bir yöntemdir. Bu metot yavrulu çerçevelerin kovanlardan çıkarılması yolu ile Varroa'nın birlikte yok edilmesi olarak açıklanabilir. Bu amaçla, bulaşık koloninin ortasına, üst kısmından 5-6 cm. kadar petek parçası bırakılmış yarısı boş 1 veya 2 çerçeve yerleştirilir. Bu yarım çerçevelere işçi arılar hemen erkek yavru gözü örmeğe başlarlar. Ana arı buralara döllenmemiş yumurta yumurtlar. Aynı gözlere dişi Varroa'lar 6-25 arasında yumurta bırakır. Gözler içine bırakılan yumurtalardan çıkan arı larvaları 6 günlük olup, petek gözleri kapatıldığında, bu sonradan konan iki çerçeve alınarak ortadan kaldırılır. Petekler olduğu gibi yakılır veya 1000 C sıcaklıkta eritilerek, elde edilen balmumu değerlendirilir. Boş çerçeveler, tekrar aynı şekilde kovan ortasına yerleştirilir. Bu uygulamanın, aynı mevsimde, 3-4 kez yapılması halinde Varroa sayısı kovanda önemli oranda azaltılmış olur.

Fiziksel Mücadele :

Varroa'nın içinde yaşadığı uygun çevre koşulları belirli bir süre ortadan kaldırılarak parazitin bu ortamdan uzaklaşması sağlanır. Bazı özel kovanlarda kovan sıcaklığı yapay şekilde kontrollü olarak 46-48 0C'ye yükseltildiğinde ergin arılar üzerinde bulunan akarlar arıları terk
etmektedir. Ancak bu yöntem uygulamasının zor ve riskli olması ayrıca özel kovana ihtiyaç göstermesi nedeniyle fazla tercih edilmemektedir.
Diğer bir fiziksel korunma yöntemi de kovanların yerden 15-20 cm yükseklikte sehpalar üzerine yerleştirilmesidir. Böylece kovan önünde ölen arılar üzerindeki Varroa'ların tekrar kovana dönmeleri önlenir.

Kimyasal mücadele :

Kimyasal mücadeleye başlama zamanı ile arı ailesindeki gelişim, çiçeklenme ve bal üretim periyodu arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle kolonilere ilaç uygulanması kolonideki yavru faaliyetlerinin en az olduğu aylarda yapılmalıdır. Arılığın bulunduğu coğrafi bölgenin iklim durumuna göre arı kolonisindeki larva ve pupa sayısı Şubat, Mart ve Nisan aylarında hızla artar. Çiçeklenme sona ererken azalmaya başlar, kış aylarında ise en düşük seviyeye iner veya hiç bulunmaz. Varroa'ya karşı en uygun ilaçlama zamanı kovanda yavru faaliyetlerinin en az olduğu erken ilkbaharda ve geç sonbaharda yapılmalıdır.
Varroa parazitine karşı Türkiye'de yaygın olarak kullanılan başlıca kimyasallar Coumaphos, Amitraz, Fluvalinate, Formik asit, Flumethrin, Bromopropylat'dır.

Hastalığın Tedavisinde Dikkat Edilecek Hususlar :

-İlaçlamalar hava sıcaklığının 140 C' den fazla olduğu günlerde bütün arıların kovana dönmelerinden sora veya güneş batımında akşam üzeri uygulanmalıdır.
-Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından varroa'ya karşı arıcılıkta kullanılmak için ruhsat verilmiş ilaçlar Veteriner Hekim reçetesi ile ve tarife uygun şekilde

Address

Bursa/mustafakemalpaşa AYAZ MAHALLESİ
Bursa
16500

Opening Hours

Monday 19:00 - 23:00
Tuesday 19:00 - 23:00
Wednesday 19:00 - 23:00
Thursday 19:00 - 23:00
Friday 19:00 - 23:00
Saturday 19:00 - 23:00
Sunday 19:00 - 23:00

Telephone

05437133490

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Ayaz Aricilik posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Ayaz Aricilik:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram