07/03/2019
Az önce okuduğum bir araştırmada, ailesinin akademik başarıya büyük önem verdiğini söyleyen yedinci sınıf öğrencilerinin yoğun iç sıkıntısı belirtileri gösterdiği saptanmış.
Son günlerde bu iç sıkıntısını yaşayan çocuklarla görüşmeler yaptığımdan o sıkıntının ağırlığını çok yoğun hissettim.
Kalplerinden katbekat büyük dertleri var.
Ve işin en trajik yanı da, aileler bu derdi içlerine salarak, çocuklarının hayatlarını kurtarmalarını amaçlarken, aslında hayatlarında en çok ihtiyaç duyacakları şeyden onları mahrum bırakıyorlar.
İçe huzur veren bir güven duygusu... Kendini güvende hissetmeyen çocukların çok iyi meslek sahibi olduklarını görebiliriz yıllar sonra, ama bu onları mutlu kılmaya yeter mi sizce? Ya da toplum huzuruna katkı sağlar mı?
Diyeceğim şu ki; çocuklar eve gelince sınavdan, ödevden önce "nasılsın yavrum" diyerek sarılsak, "sınav yine kötü geçti" dediğinde "olsun varsın yavrum, önce dinlenelim, konuşuruz o konuyu sonra" diyebilsek... Güvendesin, herşey yoluna girer, herşeyi hallederiz mesajını koşulsuzca sunabilsek.
Ne kaybederiz ki?
Şımarır mı? Tepemize mi çıkar, herşeyi bırakır toparlaması mı zor olur?
Araştırmalar böyle söylemiyor. Duygusal ihtiyaçları giderilmiş çocukların dengesiz davranışlar sergilemediği ve ebeveynleriyle daha uyumlu bir hayat sürdüğünü söylüyor.
Asıl çocukların tepesine çıkan ve ihtiyaç duyduğu ilgiyi bile koşullara bağlayan biz büyükler inelim ordan aşağıya. Çocuklar azıcık nefes alsın. Hafiflesinler, rahatlasınlar. Okul, ders, sınav, başarı... Hepsini adım adım birlikte çözebiliriz.
Ve bunları çözecek kadar geniş zaman ve enerjiyi ancak kendini mutlu hisseden çocuklar bulabilir🍃
Gonca Anıl