01/02/2025
Teğmenlerin ihracından birkaç gün önce bu kitapta denk geldiğim Maalouf’un Atatürk üzerine yazdığı satırları paylaşmak isterim. ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sözü meşruiyetini nereden alır? Bunu açıklamayı Maalouf’a bırakıyorum:. ‘yurtsever meşruiyet’ kavramını biraz daha belirginleştirmek istiyorum. Özel, hem de çok özel, hatta belki de İslam aleminde bir eşine daha rastlanmamış bir örnekten, halkını yıkımdan kurtarmayı başarmış, bu yüzden de savaşçı meşruiyetini hak etmiş, böylesi bir kozun ne kadar güçlü olabileceğini ve ondan nasıl yararlanabileceğini açıkça göstermiş bir önderden hareketle yapacağım bunu. Atatürk’ten söz etmek istiyorum.
Birinci Dünya Savaşı’nın ertesinde, bugünkü Türkiye toprakları çeşitli İtilaf orduları arasında paylaşılırken ve Versailles’da ya da Sevres’de toplanan Batılı güçler duygusuz biçimde insanlara ve topraklara sahip olurken, Osmanlı ordusunun bu subayı galiplere hayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden yabancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır.
Bu ender rastlanan tutum onun meşruiyet kazanmasına yol açmıştır. Kısa süre içinde ulusun kurucusu haline gelen eski subayın Türkiye’yi ve Türkleri istediği gibi yeniden biçimlendirmek için uzun süreli bir gücü vardır artık. Azimle işe koyulur.
Halkı da onu izlemiştir. Çok da şikayet etmeden, gelenekler ve inanışları altüst etmesine izin vermiştir. Neden? Çünkü halkını tekrar gururlandırmıştır. Halka haysiyetini geri veren kişi ona pek çok şeyi kabul ettirebilir... meşruiyet en inançlı olana değil, mücadelesi halkınkiyle aynı olana verilir.. O herhangi bir tarafa karşı savaş vermemiştir, bir yerli olarak değil, diğer herkesle eşit bir insan olarak saygı görmek adına mücadele etmiştir; Mustafa Kemal ve halkı haysiyetlerini kurtardıktan sonra, modernlik yolunda çok ilerilere gitmeye hazırdırlar artık.