21/11/2022
Saldırganlık aslında hepimizin sahip olduğu, yaşamsal öneme sahip bir dürtüdür. Ancak ne yazık ki; çocuğun öfkesi ve saldırganlığını hemen sonlandırmaya çalışmak, onu suçlamak, cezalandırmak veya bu yoğun duygu ve davranışlarını görmezden gelmek en sık yapılan hatalardandır. Oysa ki, öfke de saldırganlık da fantezi yani düşlemsel boyutta ise yapıcı; kendine, birilerine veya çevreye zarar vermek gibi davranışsal boyutta ise yıkıcıdır. Örneğin; her şeye “hayır” diyen, anne babaya vuran, ısıran inatlaşan iki yaşlarındaki çocuk, bireyselleşme sürecindedir ve agresyonu artık dışa vuruyordur. Bu ilk bireyselleşme sürecini yıllar sonra ergenlik ve o döneme özgü agresyonla birlikte bağımsızlaşma, bireyleşme çabaları bize tekrar hatırlatır. Evet, bu çatışmalar doğaldır, yapıcıdır ve bazı gelişimsel dönemlerde daha da fazla kendini gösterir.
Peki ya çocuk yıkıcı ve saldırgan davranışlara başvurduğunda ne yapmalı?
•Çocuğun oyun, hayal, rüya gibi yollarla ifade ettiği bütün istek ve duygulanımlarını kabullenici olarak çocuğun yaratıcılığına ve bağımsız olmasına müsaade edin. Ancak, eylem olarak ortaya çıkan gerçekten yıkıcı davranışlara sınır getirin ve izin vermeyin.
•Çocuk ağlayarak, vurarak, bağırarak veya küserek öfkesini gösterebilir. Böyle durumlarda kesinlikle görmezden gelmeyin veya odasına göndermeyin. Bu; çocuğun zaten baş edemediği yoğun duygularla yalnız kalmasına, kaybetme korkusunun tetiklenmesine ve sahte bir uyum ile özgün benlik gelişiminin tehdit edilmesine sebep olabilir.
•Çocuğunuzu hissettiği ve ortaya koyduğu duygularla ilgili suçlamayın. Olumlu ve olumsuz tüm duyguların kabul gördüğünü ve insan olmanın bir parçası olduğunu anlamasına yardımcı olun.
•Çocuğu suçlayıcı ve cezalandırıcı olmayın. Öğretici ve koyulan sınırların net olduğu bir dil kullanın.
Belki de en önemlisi, onun hala bir çocuk olduğunu ve henüz kendini tanıma, anlama sürecinde olduğunu unutmayın.
Profesyonel destek ve bilgi için;
📞0552 695 8131
🌐www.yolgelisim.com
•
•
•
•
•