Klinik Psikolog Batuhan Bilen

Klinik Psikolog Batuhan Bilen BİL Psikolojik Danışmanlık Merkezi

Yalnızlık hissi hepimize zaman zaman uğrar ancak kimilerimiz için kronikleşmiş bir haldedir. Ne yaparsa yapsın kendisini...
04/12/2025

Yalnızlık hissi hepimize zaman zaman uğrar ancak kimilerimiz için kronikleşmiş bir haldedir. Ne yaparsa yapsın kendisini bir türlü ait ve/ya bağ kurmuş hissedemeyenlerimiz vardır. Arzuladığı kalabalığa erişse dahi içten içe kendini yalnız hissetmeye devam eder. İçindeki boşluğu dolduramamaktan şikayetçidir. Yeteri kadar anlaşılmadığından, ilgi göremediğinden yakınır. İstediği yakınlığı bulduğundaysa kaybetme/yitirme endişeleri onu tedirgin eder. Mutlu olmaktan ürker çünkü mutluluk kaybedilecek olursa daha büyük bir mutsuzluk olasılığını taşımaktadır. Bu ikilem içerisinde ilişkilerinde nasıl konumlanacağını karıştırır. Çoğu zaman kendiliğindenliğin (spontanite) olmadığı bir tarzda ötekine yaklaşır. Bu içerisinde daha çok stratejik ve önceden programlanmış hamleleri içeren bir satranç oyununa benzetilebilir. Her bir hamlenin karşılığı adeta önceden tasarlanmış gibidir. Kişilerarası ilişkileri; hayal kırıklığı, mutsuzluk ve pişmanlık yaşamamak için kontrolü elinde tutmaya çalıştığı bir mücadeleye dönüşür.

Öznenin (bilinçdışı olarak), ilişkilerini bir mücadele alanına dönüştürmeye çalıştığını düşünecek olursak; kendi ihtiyaçlarını karşılamak adına kurguladığı bir senaryo içerisine ötekini dahil ediyor olmak bir noktadan sonra, ötekinin kendi sınırlarını korumak için kendini korumaya geçeceği ve nihayetinde ilişkiyi sonlandırabileceği bir şekilde seyreder. Bu bağlamda ilişiki, özne tarafından terk eden ve edilenin olduğu bir rekabet ortamı gibi algılanır.

Bu tehdit altında kendi olabilmek zorlaşır. Onun istediği gibi olabilmek öncelikli hedef haline gelir. Fakat yalnızlık hissini bu da bir noktaya kadar doyurur.

Daha fazlası için verecek bir şeyi kalmadığında, alabileceğinin de tükendiği gerçeği ile yüzleşir.

Devamını okumak için batuhanbilen.com sitesini ziyaret edebilirsiniz. Keyifli okumalar☺️

Yıkıcılık ve saldırganlığın ağır bastığı nesne ilişkilerinde ise, yeterince beslenmemiş olmaktan, gereken ilgi ve şefkat...
26/10/2025

Yıkıcılık ve saldırganlığın ağır bastığı nesne ilişkilerinde ise, yeterince beslenmemiş olmaktan, gereken ilgi ve şefkati alamadığını hissetmekten dolayı, haset dolu hissedilebilir. İlk nesne ile bu yönde kurulan bir ilişkiyi, bebeğin nezdinde “kötü meme” olarak adlandırabiliriz. (Klein,1957) “Kötü meme”, yeterince beslemeyen ve doyurmayandır. Arzu edileni ondan sakınır ve istediği hazza erişmesine engel olur. Bebek, memeye/anneye karşı hissedilen bu yıkıcılık ve saldırgan itkilerle nasıl baş edeceğini bilemez. Bu yüzden, sevilen ötekine (anne) zarar vermemek için ruhsallığında nesneyi “iyi meme” ve “kötü meme” olarak ikiye böler. Henüz ayrıştırma ve sentezleme becerileri gelişmediğinden, çifte değerliliği (ambivalence) ile bölme (split) savunma mekanizması ile baş etmeye çalışır. Bu sayede, sahip olduğu “iyi“ yi de tahrip etmekten kendini alıkoyar. Daha sonraları her şey yolunda giderse, iyi ve kötü olanın aynı kişiye ait olduğunu anlayacaktır. Zamanın da düşlediği yıkıcı/saldırgan fantezilerinden ötürüyse suçluluk duyacaktır. Bu gelişimsel süreç, onu, nihayetinde nesne bütünlüğünü sağladığı (iyi ve kötünün aynı kişi olduğu) ve gerçeklik algısını inşa ettiği bir noktaya taşıyacaktır.

Bunun sağlanamadığı koşullarda, çifte değerli duygularla baş edilmesi güçleşecek ve bir kendilik sürekliliğinden söz etmek zorlaşacaktır. Ötekine duyulan bağımlılık ve yapışma ihtiyacı artacak öte yandan, duyulan bağımlılıktan dolayı; öfke, nefret, hiddet, saldırganlık gibi yıkıcı, nesneyi tahrip edici olan birbirine karşıt ve yoğun duygular bir arada yaşanacaktır.

Bir yandan onun tarafından bakım görmek, ilgilenilmek isterken diğer yandan bu yakınlıktan dolayı işgal edilmiş hissedecektir. Benzer biçimde, yetişkin ilişkilerinde de nerede ve nasıl konumlanacağını kestirmekte güçlük çeker. Ne çok yakın, ne çok uzak. Fazla uzaklık boşluk ve yalnızlık duygularını tetiklerken; fazla yakınlık ötekinin egosu içinde erime ve ele geçirilme tehdidini içinde barındırır. Ötekine ne kadar uyumlanacağını ve ne kadar ayrışacağını bilemez. Bu bilinmezlik içinde şüpheye düşer ve yetkiyi ötekine devreder.
..
Devamı: batuhanbilen.com

̇lişkiler

Gerçek KendilikDelirme korkusu, herkes için endişe vericidir ancak bazı psikolojik zorlanmalardan mustarip bireyler için...
13/10/2025

Gerçek Kendilik

Delirme korkusu, herkes için endişe vericidir ancak bazı psikolojik zorlanmalardan mustarip bireyler için bu durum bir hayli karmaşık ve içinden çıkılamaz bir hal alır. Gerçekliği değerlendirme yetisi bozulabilir. Hangi düşünce ve duygularının bu çarptırmaların bir ürünü olarak deneyimlendiğini ayırt etmekte güçlük çekebilir. Hangisinin “gerçek” kendine ait olduğunu ve hangilerinin “sahte” kendiliğin ürünleri olduğunu ayırmakta zorlanır.

İkisini birbirinden ayırmak her zaman o kadar kolay değildir. Bazı durumlarda sahip olunan rahatsızlık ruhsallığa o denli sızmıştır ki benliğin bir parçası haline gelir. Egoya uyumlu (ego-syntonic) hale gelen bu tipte ki durumlar çoğunlukla kişinin kendisi için değil, çevresindekiler için bir problem haline gelir. Birey, kendinde olandan ötürü rahatsızlık duymaz. Onu, kendine (self) ait olmayan bir unsur olarak değerlendirmez. Ona göre problem kendinde değil, ötekilerdedir.

Diğer yandan, baştan beri bahsettiğimiz süreç daha çok egoya yabancı (ego-dystonic) durumlar için geçerlidir. Kişi, bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkındadır. Gözlemleyen egosu iş başında olup, belirli bir iç görüye hala sahiptir. Endişesinin, korkusunun, kuşkusunun, takıntılarının, zorlanmalarının gereğinden fazla olduğunun, tüm bunları yönetmekte güçlük çektiğinin az ya da çok bilincindedir. İşte bu gibi durumlarda “gerçek” ve “sahte” olan birbirine karışabilir. (bunu sahte olarak tanımlamayı tercih ediyorum çünkü bu durum ruhsallıkta gerçeğin, önceden var olanın çarptırılmış/bozulmuş bir hali olarak kendine şekil bulur.) bknz. tdk

Peki, “gerçek” ve “sahte” olanın ayırdına nasıl varılabilir?

Devamı için batuhanbilen.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

09/08/2025

Posted  •  VedaKimi zaman; veda etmek zor gelir. Veda edilemeyen her ‘son’, ‘yeni’ başlangıçlarında önünü tıkar. Tıkanık...
19/07/2025

Posted • Veda

Kimi zaman; veda etmek zor gelir. Veda edilemeyen her ‘son’, ‘yeni’ başlangıçlarında önünü tıkar. Tıkanıklık, içinde bulunulan an’a ve gerçekliğe sirayet eder. Kaybedilen şeyler çeşitlilik gösterir. Kayıp; fiziksel ve/ya manevi, bir ideal, gençlik (yaş alma), göç, taşınma, iş/okul değişimi gibi çeşitli alanlarda olabilir. Kaybedilen ne olursa olsun, her değişim – olumlu ya da olumsuz olmasından bağımsız olarak- içerisinde ‘’kayıp’’ temasını barındırır. Kaybedilene özlem duyulur. Hatırlanır. Belki başlarda inkar edilir. Keşkeler ve yapılan pazarlıklar artar. Öfke, pişmanlık, hüzün, mutluluk gibi duygular iç içe geçip, yoğun bir şekilde yaşanabilir. Bunlar belirli bir süre için makuldür. Veda ve yas sürecinin ‘sağlıklı’ işlediğinin de işaretleridir. Ancak yıllarca süren ve kişinin hayatını bozan durumlara nasıl bakarız?

Kaybedilenle yüzleşilmedikçe, ona veda da dilemez.
Geride kalanın yası tutulamaz.
İnkar etmek, bırakamamak, ayrılamamak… Bu savunmalar baskın olduğunda; yaşamla olan bağı yeniden kurmak güçleşir. Hayatın akışına ve kendiliğindenliğine ayak uydurmak, uyum sağlamak zorlaşır. Zaman yavaşlar ve hatta bazen donar. Çoğu şey, ”orada ve o zaman” da takılı kalır. Bu soluk ve donuk atmosfer varoluşun her alanına sinsice işler. Zamanla, kişi derin bir boşluk duygusu, kendine ve çevresine yabancılaşma, başkalarının çizdiği sınırlar içinde kaybolduğu ilişkiler içerisinde var olma, yalnızlık, değersizlik, mutsuzluk ve kaygı dolu hissetmek gibi deneyimler tecrübe eder. Önce tüm bunlara bir anlam veremez. Bunun için ya başkalarını suçlar ya da kendini içten içe daha da tüketir. Durum, genelde içinden çıkılamaz bir hal aldığında, birey profesyonel bir desteğin yollarını arar. Aslında şunu söyler:

‘’Kendimi yeniden bulmak istiyorum.’’
..

Devamı için batuhanbilen.com

Obsesif Kompülsif KarakterlerTitiz, düzenli, tutumlu, dakik, çalışkan, kurallara uyan kişiler tanımışızdır. Bu kişilik ö...
15/09/2024

Obsesif Kompülsif Karakterler

Titiz, düzenli, tutumlu, dakik, çalışkan, kurallara uyan kişiler tanımışızdır. Bu kişilik özellikleri belirli ölçülerde herkeste mevcuttur. Obsesif kompülsif karakterlerin bu bağlamda daha yoğun ve değişime dirençli olduğunu söyleyebiliriz. En önemlisi; sahip oldukları bu kişilik özellikleri egoya uyumludur (ego-syntonic) yani, bunu yabancılamaz ve bundan dolayı rahatsızlık duymazlar. Ta ki işler yönetilemez hale gelene kadar…

Obsesif kompülsif karakter yapılanmasında temel mesele tutma ve bırakma ekseninde şekillenir.
Bu bağlamda; para, zaman, kir gibi a**l meselelerle uğraş yoğundur. Düzen, temizlik gibi konularda hassastırlar. Ahlaki olarak sert, katı ve eleştirel bir tutuma sahiptirler. Kurallara uymak konusunda da aşırı titizdirler. Günlük meselelerde; karar vermede güçlük, şüphe, emin olamama gibi çatışmaları yoğun olarak yaşarlar.

Bilişsel uğraşları ve ilgileri fazladır. Genelde, akademik ve entellektüel alanlarda başarılıdırlar. Öte yandan, duyguların ifade edilmesi ve tanınması gibi konularda güçlük yaşarlar. Duygular ve duyguların ifade edilmesi zayıflık, güçsüzlük, karmaşa gibi hoş olmayan deneyimlerle eş değer tutulur. Bu yüzden obsesif bireylerin kullandığı hakim savunma mekanizması yalıtmadır. Duygular, düşünceler aracılığıyla bastırılıp ayrıştırılır. Bu sayede, olaya karşı hissedilen duygular bağlamından kopartılır. Bu yüzden bu kişilik yapılanmalarında duygusal ton genelde sönüktür. Yakın bağ kurmak ve derin ilişkiler geliştirmek konusunda güçlük yaşarlar. İlişkilerde mekanik ve savunmacı geri çekilen bir tarz hakimdir. Duygular sakınılması gereken bir alan olarak yaşantılandığı için bu tarz girişimler kaygı verici olabilir.

Devamı için bilpsikoloji.com sitesini ziyaret edebilirsiniz. 🌳

NEREDEYİM?Yolda yürürken izimi kaybettim...Zaman zaman farklı yollara saparız. Bazen ebeveynlerimizin, arkadaşlarımızın,...
26/07/2024

NEREDEYİM?

Yolda yürürken izimi kaybettim...

Zaman zaman farklı yollara saparız. Bazen ebeveynlerimizin, arkadaşlarımızın, çevremizdekilerin bizden beklediklerine ya da bizden beklediklerini düşündüklerimize kapılırız. Bu sayede sevgi, kabul ve takdir göreceğimize inanırız. Belki görürüz de... Bu ise kendimizi iyi ve ait hissetmemizi sağlar. Belli bir noktaya kadar buna ihtiyacımız vardır. Birey çevresinin bir parçasıdır. Onsuz varlığını sürdüremez. Ancak dengenin şaşmasının da bir bedeli vardır. Ağırlığı erken dönem ilişkilerinin içeriğine bağlı olarak değişen bu "fedakarlık" hali farkında olmaksızın kişinin yaşamının içine yayılır. Tercihler bize aittir ancak yaşadığımız hayat bize yabancıysa bir şeyler yolunda değildir.

İnsanın kendini gerçekleştirmesi onun ikinci doğumudur. Ve sancılıdır. Konfor alanından ayrılmak kimi zaman zor gelir. Korkulur. Bu, insanidir. Ancak geri çekilmek, cesaretin önüne geçtiğinde ruhsallığın ışıltısı gittikçe söner. Bu sefer insan, kendini var edemediği için ötekilere kızar. Çünkü bu daha kolaydır.
Kendi gibi olmakta mutlu olanlara katlanamaz. Sürekli bir şeylerden şikayet eder hale gelir.
Kendi ile arasındaki mesafe açıldıkça kızgınlığı da artar.
Sevilen ötekilerin beğeni ve kabulünü almak adına çıkılan bu yolda kimsesiz kalır.

"Kendi-siz"

Bu noktadan sonra ya ötekilere iyice yapışacak ve simbiyotik bir yaşam sürecek ya da inşaa edip, ardına sığındığı duvarları yıkıp yeniden ve daha güçlü bir biçimde yolunu bulmayı seçecektir.

Seçimler bize aittir.
Nelerden vazgeçtiklerimiz de...

Klinik Psikolog Batuhan Bilen


Ben İdealiSeçimlerimiz arasına sıkışmış hissettiğimiz zamanlar olmuştur. Başka türlüsünü arzuladığımız düşlemlerimiz de…...
24/06/2024

Ben İdeali

Seçimlerimiz arasına sıkışmış hissettiğimiz zamanlar olmuştur. Başka türlüsünü arzuladığımız düşlemlerimiz de… Bu düşünce ve duygular kimi zaman bizi ziyaret eder. Bu da bir çatışma alanı yaratır.

Olmak İstediğim ve Olduğum ‘Ben’ arasında ki bir çatışmadan söz ediyorum.

Bu ikilik, gelişimin ve mevcut kendiliği daha ‘olgun’ bir yere taşımanın itici gücü de olabilir. Öte yandan; sert, erişilmesi mümkün olmayan bir mükemmeliyetçiliğe, katı bir üst benliğe (superego) sahip ketleyici bir duraklama alanı da…

Ben’ in (kendilik-self) olduğu ve olmak istediği kişi arasındaki makas açıldıkça – ister ütopik ister gerçekçi hedeflere dayansın- başarısızlık, değersizlik, kendini küçük görme, mutsuzluk ve hayal kırıklığı gibi duygular yaşanabilir. Kişinin kendine koyduğu hedeflerle arasındaki mesafe açıldıkça, kendine verdiği değer de bundan olumsuz etkilenir. Öz saygısı ve şefkati zedelenir.

Peki, her hedef erişilebilir midir? Erişilebilir olmalı mıdır?
Neyin peşinden gideceğin ve/ya bırakacağın nasıl bilinir? Bunların ayırdına nasıl varılabilir?
..

Devamı için batuhanbilen.com ziyaret edebilirsiniz.

**liz

Duygular ve DüşüncelerDüşünceler hangi karşılanmamış ihtiyacın boşluğunu dolduruyor?Hepimiz farklı sıklık ve yoğunluklar...
27/05/2024

Duygular ve Düşünceler

Düşünceler hangi karşılanmamış ihtiyacın boşluğunu dolduruyor?

Hepimiz farklı sıklık ve yoğunluklarda kaygı (kaygı bir duygudur) duyarız. Bu endişe hali bizi kararsızlıklara, düşünsel çıkmaz ve uğraşlara yönlendirebilir. Bilinmezliğin ve belirsizliğin yaratmış olduğu hal başa çıkılmaz olduğunda bu uğraşlarımız artabilir. Ufak bir işin çokça zaman aldığı ya da dağ gibi büyüyüp içinden çıkılmaz bir hal aldığı anlar yaşamışızdır.

Günlük hayatın içerisinde bir sürü strest faktörü ile karşılaşıyoruz. Bunların kimi duygusal olarak bizi etkilesede bu hisleri öteliyor ya da farkına bile varmadan yaşayıp geçiyoruz. Çatışmaların, duygusal zorlukların duygu dünyamızda ne gibi etkileri olduğuna çoğu zaman bakmıyoruz. Olayları, durumları, ilişkileri, kendimizi sadece bilişsel dünyamızda değerlendirmeye aşina geldiğimiz bu zamanın ruhu (zeitgeist) içerisinde duyguların ve onların bedensel izdüşümlerine açtığımız alan sınırlı kalıyor. Hal böyle olunca da tanınmamış ve bir temsile kavuşamamış duygu parçacıkları işlevsel bir şekilde ka**lize edilemiyor. Adeta sahipsiz ve aidiyetsiz kalıyor. Tutunduğu ilk yerse genelde ‘’en zayıf’’ başa çıkma noktalarımız oluyor.

Devamına batuhanbilen.com' dan erişebilirsiniz.

Bipolar Bozukluk..Bipolar bozukluk farklı epizotlardan oluşur. Temel olarak bunları; depresyon dönemi, manik ve hipomani...
18/05/2024

Bipolar Bozukluk
..

Bipolar bozukluk farklı epizotlardan oluşur. Temel olarak bunları; depresyon dönemi, manik ve hipomanik dönemler olarak ayırabiliriz. Manik dönem içerisindeyken birey kendini aşırı enerji dolu, öforik (aşırı mutlu, neşeli) hisseder. Konuşma hızı ve çağrışımları artar. Amaca yönelik davranışta artış görülür. Yeni hedefler ve projeler geliştirir ve buna bağlı olarak, engellenmeye karşı olan tahammülsüzlüğünde artış görülür. Dürtüsellik ve riskli davranışlarda artış olabilir. Hızlı araba kullanma, alkol madde kullanımında artış, kontrolsüzce alışveriş yapma, kontrolsüz cinsel aktivite dürtüsel davranışlara örnek olarak verilebilir. Bu dönemde uyku ve yeme ihtiyacı da azalır. Hipomanik (hipo:az, altında) dönemi ise mani belirtilerinin daha hafif şiddet ve yoğunlukta seyrettiği bir evre olarak düşünebiliriz.

Depresyon (çökkünlük) dönemi ise manik dönemin diğer kutbudur. Bu dönem içerisindeyken kişinin hayattan aldığı keyif ciddi anlamda düşer (anhedoni). Hiç bir şey yapmak istemez. Kendini çoğunlukla yorgun hisseder. Unutkanlığı artabilir. Ağlama nöbetleri ve öfke patlamaları görülebilir. Suçluluk, pişmanlık, kendini değersiz hissetme gibi duygular yoğun olarak yaşanır. İştah kaybı veya artışı, öz bakım azalması, çok uyuma veya hiç uyuyamama görülür. İntihar ve ölüm düşünceleri olabilir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken nokta kişinin umudunun olup/olmadığını, intihar girişimine dair planları olup olmadığını değerlendirmektir. Kişinin içinde bulunduğu çökkünlük hali; nasihat etme, seyahat etme, alışveriş yapma, sohbet etme, azarlama vb. gibi eylemlerle ortadan kalkmaz. Depresyon içten gelen, hemen ortadan kalkmayan, sıklık ve şiddeti doğrultusunda kişinin hayat kalitesini ciddi manada etkileyen bir rahatsızlıktır. ..

Tamamına erişmek için ziyaret ediniz.
https://www.batuhanbilen.com/makaleler/bipolar-bozukluk/

Address

BİL Psikolojik Danışmanlık Merkezi, İstasyon Caddesi No:34 K:2 D:2 Yeşilköy Mah. Bakırköy
Istanbul
34149

Opening Hours

Monday 10:00 - 20:00
Tuesday 10:00 - 20:00
Wednesday 10:00 - 20:00
Thursday 10:00 - 21:00
Friday 10:00 - 20:00
Saturday 10:00 - 20:00
Sunday 10:00 - 20:00

Telephone

+905362850408

Website

http://bilpsikoloji.com/

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Klinik Psikolog Batuhan Bilen posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Klinik Psikolog Batuhan Bilen:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram