04/12/2025
Yalnızlık hissi hepimize zaman zaman uğrar ancak kimilerimiz için kronikleşmiş bir haldedir. Ne yaparsa yapsın kendisini bir türlü ait ve/ya bağ kurmuş hissedemeyenlerimiz vardır. Arzuladığı kalabalığa erişse dahi içten içe kendini yalnız hissetmeye devam eder. İçindeki boşluğu dolduramamaktan şikayetçidir. Yeteri kadar anlaşılmadığından, ilgi göremediğinden yakınır. İstediği yakınlığı bulduğundaysa kaybetme/yitirme endişeleri onu tedirgin eder. Mutlu olmaktan ürker çünkü mutluluk kaybedilecek olursa daha büyük bir mutsuzluk olasılığını taşımaktadır. Bu ikilem içerisinde ilişkilerinde nasıl konumlanacağını karıştırır. Çoğu zaman kendiliğindenliğin (spontanite) olmadığı bir tarzda ötekine yaklaşır. Bu içerisinde daha çok stratejik ve önceden programlanmış hamleleri içeren bir satranç oyununa benzetilebilir. Her bir hamlenin karşılığı adeta önceden tasarlanmış gibidir. Kişilerarası ilişkileri; hayal kırıklığı, mutsuzluk ve pişmanlık yaşamamak için kontrolü elinde tutmaya çalıştığı bir mücadeleye dönüşür.
Öznenin (bilinçdışı olarak), ilişkilerini bir mücadele alanına dönüştürmeye çalıştığını düşünecek olursak; kendi ihtiyaçlarını karşılamak adına kurguladığı bir senaryo içerisine ötekini dahil ediyor olmak bir noktadan sonra, ötekinin kendi sınırlarını korumak için kendini korumaya geçeceği ve nihayetinde ilişkiyi sonlandırabileceği bir şekilde seyreder. Bu bağlamda ilişiki, özne tarafından terk eden ve edilenin olduğu bir rekabet ortamı gibi algılanır.
Bu tehdit altında kendi olabilmek zorlaşır. Onun istediği gibi olabilmek öncelikli hedef haline gelir. Fakat yalnızlık hissini bu da bir noktaya kadar doyurur.
Daha fazlası için verecek bir şeyi kalmadığında, alabileceğinin de tükendiği gerçeği ile yüzleşir.
Devamını okumak için batuhanbilen.com sitesini ziyaret edebilirsiniz. Keyifli okumalar☺️