Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız

Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde Akademik Başarı Bursu alarak eğitim görmüştür. Prof.

Psikoloji bölümünden “Yüksek Onur Öğrencisi” olarak derece ile 3 yılda mezun olmuştur. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Çocuk Gelişimi Lisans Bölümü’nden “Onur Öğrencisi” olarak mezun olmuştur. Uzmanlık eğitimine Haliç Üniversitesi Klinik Psikoloji Master Programı’nda Başarı Burslu olarak başlayarak dereceyle bitirmiştir. Uzmanlık Tezini "Erken dönem uyumsuz şemaların somatizasyon ve dissosiyasyonla ilişkisi" adlı tez ile tamamlamıştır. Master eğitim sürecinde Şema Terapi, Bilişsel Davranışçı Terapi, Psikanalitik Çocuk-Ergen Psikoterapisi eğitimleri ve Süpervizyonları almıştır. Dr. Doğan Şahin ve Prof. Dr. Zümra Atalay gibi yetkin birçok eğitmenden eğitimler almıştır. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi gibi Türkiye’nin en köklü iki hastanesinde klinik çalışmalarda bulunarak çalışmıştır. Aktif olarak Şema Terapi Derneği (ŞTD) ve Çift ve Aile Terapileri Derneğinde (ÇATED) komite üyesi olarak çalışmalar yürütmektedir. Yüz yüze ve Online Psikoterapi seansları gerçekleştirmektedir. Başlıca Çalıştığı Kurumlar: Klinik ve sivil toplum stajları
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Psikalpark Psikolojik ve Eğitim Danışmanlık Merkezi (Nişantaşı)
Aktarım Psikoloji (Bağdat Caddesi)
Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV)
Şema Terapi Derneği ve Çift ve Aile Terapileri Derneğinde (ÇATED) komite üyesi olarak çalışmalarına devam etmektedir. Aldığı Kurs ve Sertifikalar:
Dinamik Psikoterapi Temel Eğitimi – Prof. Dr. Doğan ŞAHİN
Aktarım Odaklı Psikoterapi- Prof. Dr. Doğan ŞAHİN
Cinsel Terapi Seminerleri- Prof. Dr. Doğan ŞAHİN
Rorschach & TAT – Doç. Dr. İrem Erdem Atak (Rorschach ve Projektif Testler Derneği)
Temel Mindfulness Eğitimi – Prof. Dr. Zümra Atalay
Şema Terapi - Dr. Psk. Bahar Köse Karaca (Devam Etmekte)
Çocuk-Ergen Bilişsel Davranışçı Terapi – Doç. Dr. Dursun KARAMAN
Bilişsel Davranışçı Terapi – Doç. Dr. Cemil ÇELİK
Terapötik Kartlar – Doç. Dr. Durmuş ÜMMET
Ölüm ve Yas Terapisi – Psk. Dr. Hakan ERTUFAN
Çocuk-Ergen BDT Uygulamaları – Psk. Dr. Nevin DÖLEK
Çözüm Odaklı Terapi – Psk. Dr. Nevin DÖLEK
Kişilik Bozukluklarında Psikoterapi Eğitimi – Psk. Dr. Ferah DAYI
Bağlanma Temelli Aile ve Çift Terapisi – Psk. Dr. Suzanne LEVY
Varoluşçu Psikoterapiye Giriş – Kl. Psk. Bilal AKYÜZ
Çocuk – Ergen Bilişsel Davranışçı Terapi – Uzm. Psk. İrem Bengü AKSEKİLİ
Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi – Uzm. Psk. İrem Bengü AKSEKİLİ
Çocuk Merkezli Oyun Terapisi – Uzm. Pınar HOCAOĞLU
MMPI- Psk. Dr. Sinem DURUSAL
Sanat Terapisi- Dr. Volkan DEMİR

Toksik ilişkiler dışarıdan bakıldığında normal görünebilir, ancak içinde yaşayan kişi için sürekli stres, kaygı, değersi...
03/11/2025

Toksik ilişkiler dışarıdan bakıldığında normal görünebilir, ancak içinde yaşayan kişi için sürekli stres, kaygı, değersizlik veya yıpranmışlık hissi yaratır. Partnerinizle geçirdiğiniz zaman sizi besliyor mu, yoksa tüketiyor mu? Bu sorunun cevabı, ilişkinin sağlıklı olup olmadığını anlamanın ilk adımıdır.

📖 Psikolojide Bağlanma Teorisi (John Bowlby) ilişkilerdeki bağların kökenini açıklayan önemli bir yaklaşım. Çocuklukta bakım verenlerle kurulan bağlanma biçimi, yetişkin ilişkilerinde tekrar edebilir. Kaygılı bağlanmada kişi sürekli onay bekler, terk edilme korkusu yaşar. Kaçınan bağlanmada ise fazla mesafe ve duygusal uzaklık vardır. Toksik ilişkilerde bu bağlanma biçimleri birbirini tetikleyerek “dram döngüsü” oluşturabilir.

🧠 Nörobiyoloji açısından, aşk ve bağlanmada dopamin (ödül) ve oksitosin (yakınlık) hormonları önemli rol oynar. Toksik bağlarda, beyin bazen zararlı deneyimleri bile “ödül” olarak kodlayabilir çünkü kısa vadeli bağlanma hissi, uzun vadeli zararların önüne geçer. Bu durum, madde bağımlılığına benzer şekilde beynin ödül devrelerini aktif tutar.

💬 “Alışkanlık mı, aşk mı?” sorusunun yanıtı için şu ölçüt işe yarar: İlişki size güven, huzur ve gelişim sağlıyorsa sağlıklıdır; sürekli kaygı, yetersizlik ve tükenmişlik hissettiriyorsa bağımlılık veya toksik bağ olabilir. Sağlıklı bağ güçlendirir; toksik bağ tüketir.

🌱 Çıkış süreci farkındalıkla başlar. İlişkideki dinamikleri net görmek, kişisel sınırlar koymak ve gerekirse terapi desteği almak, bu döngüden kurtulmanın en etkili yollarındandır. Sağlıklı bir ilişki, iki tarafın da bireysel değerini koruduğu ve geliştirdiği ilişkidir.

30/10/2025

Dijital bağımlılık artık yalnızca “ekranda geçirilen saat” ile ölçülmüyor. Hepimiz farkındayız ki bugün bağlandığımız şey, yalnızca cihaz değil; kimliğimizin bir parçası haline gelen dijital dünyalar. Özellikle gençler, sosyal medyada kurdukları profiller, topluluklar, oyun içi kimlikler üzerinden hem aidiyet hem de değer algısı oluşturuyorlar.

🌿Nörobilim araştırmaları, bildirim sesinin veya ekran ışığının beynin ödül sistemi üzerinde güçlü bir dopamin etkisi yarattığını gösteriyor. Bu da “refleks tıklama” ve “bildirim geldi mi?” merakı ile bir tür koşullanma yaratıyor. Modern dünyada dopamin bağımlılığı, fiziksel bağımlılıklar kadar güçlü bir etki yapabiliyor. Bu bağımlılık, sınırsız uyarıcı akışın beynin dikkat sistemini zorlaması ve odaklanma becerilerini zayıflatmasıyla da sonuçlanabiliyor.

🌿Psikolojide bu durum, “davranışsal bağımlılık” kategorisinde değerlendiriliyor. Yani madde kullanılmadan, sadece davranışın tekrarıyla beyinde bağımlılık devreleri aktifleşiyor. Ergenlerde bu, akademik başarıdan uyku düzenine, sosyal ilişkilerden zihinsel sağlığa kadar geniş bir yelpazeyi etkileyebiliyor.

🌿Dijital bağımlılıkla mücadelede tek çözüm “tamamen bırakmak” değil. Asıl mesele, dijital dünyayla sağlıklı sınırlar koyabilmek. Dijital detoks, bildirim ayarlarını kapatmak, belirli zaman dilimlerinde çevrim dışı kalmak ve gerçek sosyal etkileşimleri artırmak, sinir sistemini dengede tutmak için etkili yöntemlerden.

Unutmayalım, teknoloji bizim kontrolümüzde olduğunda güçlü bir araçtır. Ama kontrolü kaybettiğimizde, zihnimiz için görünmez bir zincire dönüşebilir.

Nöroçeşitlilik akımı bize şunu hatırlatıyor: İnsan beyninin işleme biçimleri, tıpkı parmak izlerimiz gibi, birbirinden f...
27/10/2025

Nöroçeşitlilik akımı bize şunu hatırlatıyor: İnsan beyninin işleme biçimleri, tıpkı parmak izlerimiz gibi, birbirinden farklıdır. Bu farklılık; otizm spektrum bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), disleksi, yüksek duyarlılık gibi durumları da kapsar. Geleneksel bakış açısında bu tür nörolojik çeşitlilikler genellikle “düzeltilecek kusur” olarak görülürdü. Oysa 2000’li yılların başından itibaren gelişen Neurodiversity Movement, bu durumların beyne ait alternatif çalışma modları olduğunu savunuyor.

🌟Bilimsel olarak bakarsak, nöroçeşitlilik; beynin yapısal ve işlevsel farklılıklarının, zekâ, yaratıcılık, empati, problem çözme gibi alanlarda benzersiz avantajlar sağlayabileceğini öne çıkarıyor. Örneğin ADHD’li bir beyin hızlı fikir üretme ve kriz anında pratik çözümler bulma konusunda çok güçlü olabilir. Yüksek duyarlılığa sahip biri, ayrıntılara odaklanma ve insan ilişkilerine derinlik katma gibi özellikleriyle sisteme katkı sağlar.

🌟2025’te bu akım klinik dünyada olduğu kadar sosyal medyada da ses getiriyor. “Neurodivergent Pride” yani nöroçeşitlilik gururu, insanlara “farklı olmak yanlış değil, farklı olmak bir güç” mesajını veriyor. Psikolojik açıdan bu bakış açısı, özsaygı ve kimlik gelişimi üzerinde çok koruyucu bir etki yaratıyor. Özellikle ergenlerde, kendini olduğu gibi kabul etme sürecini hızlandırıyor.

🌟Eksiklik odaklı değil, potansiyel odaklı konuşmak; nörolojik farklılık yaşayan bireylerin kendi değerlerini fark etmelerine yardımcı olur. Ve bu değişim sadece birey için değil, toplumsal yaratıcılık ve inovasyon için de ciddi bir kazançtır.

Hayalini kurduğunuz şey tam da gerçekleşmek üzereyken, siz farkında olmadan onu bozacak bir davranış yapıyorsunuz. Ya er...
13/10/2025

Hayalini kurduğunuz şey tam da gerçekleşmek üzereyken, siz farkında olmadan onu bozacak bir davranış yapıyorsunuz. Ya erteleyerek, ya fazla mükemmeliyetçilikle, ya da başka bahanelerle…
İşte buna kendini sabote etmek diyoruz.

🌱 Psikolojik olarak bu durum, çoğunlukla iki kaynaktan beslenir:

Başarısızlık korkusu: “Ya yapamazsam” düşüncesiyle adım atmamak.
Başarı korkusu: “Ya yaparsam ve hayatım değişirse” kaygısı. Değişimin getireceği yeni sorumluluklar, bilinçdışında tehdit olarak algılanabilir.

📌 Sabotaj davranışları bazen çok ince detaylarda gizlidir:

Sunuma hazırlanırken son geceye bırakmak
İyi giden bir ilişkinin gereksiz tartışmalarla bozulmasına neden olmak
Önünüzdeki fırsatı küçümseyerek geri çevirmek

💡 Kırılma noktası: Farkındalık. “Şu an yaptığım şey, beni hedefime yaklaştırıyor mu yoksa uzaklaştırıyor mu?” sorusunu kendinize sorun.
Psikoterapi ise, bu davranışı doğuran inançları keşfetmenize ve yeniden yapılandırmanıza yardımcı olur.

✨ Bazen hayat önünüze açılır, ama siz kapıyı kapatıyorsanız, bu kapıyı neden kapattığınızı anlamak değişimin ilk adımıdır.

Her ilişkide bağlanma vardır; bağlanmak, birine güvenmek ve yakınlık hissetmektir.Ama bağımlı olmak, “Onsuz yapamam, o o...
06/10/2025

Her ilişkide bağlanma vardır; bağlanmak, birine güvenmek ve yakınlık hissetmektir.
Ama bağımlı olmak, “Onsuz yapamam, o olmadan ben kimim bilmiyorum” noktasına gelmektir.
Yani bağ sağlıklı olduğunda destekleyicidir, bağımlılık ise kısıtlayıcı ve tüketicidir.

🌿 Sağlıklı bağlanmada:

Hem kendinizi hem partnerinizi ayrı bireyler olarak görürsünüz
İlişki, hayatınızı zenginleştirir ama tanımınız olmaz
Ayrı alanlarınız vardır, buna rağmen yakınlık korunur

⚠️ Duygusal bağımlılıkta:

Partnerinizi kaybetme ihtimali yoğun kaygı yaratır
Kendi ihtiyaçlarınızı, tamamen karşı tarafın ihtiyaçlarının gerisine atarsınız
Yalnız kalma korkusu, hatalı ilişkilere bile tutunmanıza neden olabilir
💡 Hayati fark şurada: Bağ sizi güçlendirir, bağımlılık ise sizi küçültür.
Kendi varlığınızı ilişkinin varlığına endekslediğinizde, kendinizi kaybetmek kaçınılmaz olur.

✨ Sağlıklı bağ kurmanın yolu, önce kendinizle güçlü bir bağ geliştirmekten geçer.

Kendini sevmek, bencillik veya narsisizm değildir; sağlıklı özsaygı ve iyileşmenin bir göstergesidir.🧠 Psikoloji araştır...
16/09/2025

Kendini sevmek, bencillik veya narsisizm değildir; sağlıklı özsaygı ve iyileşmenin bir göstergesidir.
🧠 Psikoloji araştırmaları, öz sevgi ve öz şefkatin depresyon, kaygı ve travma sonrası iyileşme süreçlerinde kritik rol oynadığını gösterir (Neff, 2003).
💬 Kendini yargılamayı bırakmak, hataları kabul etmek ve kendi ihtiyaçlarına değer vermek, iyileşmenin temel adımlarıdır.
🌿 Öz sevgi, başkalarıyla sağlıklı bağ kurmanın ve güvenli ilişkiler geliştirmenin ön koşuludur.
💡 Terapiler, öz şefkat ve mindfulness teknikleriyle kendini kabul etmeyi ve içsel eleştirmeni dönüştürmeyi öğretir.
🫂 Kendinize nazik olmak, travmaların ve duygusal yaraların iyileşmesini hızlandırır.
⚖ Kendini sevme pratiği, başkalarını da daha sağlıklı ve dengeli sevmeyi sağlar.
✨ İyileşme, kusurları kabullenmek ve kendi değerinizi tanımakla başlar.
💌 Kendini sevmek, hem ruhsal hem de duygusal olarak özgürleşmenin en güçlü adımıdır.

📖 “Kendini sevmek, hayat boyu süren bir yolculuktur ve iyileşmenin kapısını açar” – Louise Hay.

Tekrarlayan ilişkilerde aynı acıları yaşamak, çoğu zaman bilinçdışı öğrenilmiş kalıpların ve travmaların sonucudur.🧠 Psi...
09/09/2025

Tekrarlayan ilişkilerde aynı acıları yaşamak, çoğu zaman bilinçdışı öğrenilmiş kalıpların ve travmaların sonucudur.
🧠 Psikoloji araştırmaları, “bağlanma stilleri” ile bu döngüleri açıklamaktadır (Bowlby, Ainsworth).
💬 Kaçan, kontrol eden ya da eleştirel partnerlerle tekrar karşılaşmak, çocuklukta edinilen güven eksikliği ve bağlanma ihtiyacının bir yansıması olabilir.
🌿 Farkındalık ve kendi ilişki kalıplarını tanımak, bu döngüyü kırmanın ilk adımıdır.
💡 Terapiler, ilişkilerde sınır koymayı, sağlıklı iletişim kurmayı ve kendi değerini bilerek seçim yapmayı öğretir.
🫂 Geçmiş deneyimlerle yüzleşmek, travmaları iyileştirir ve gelecekte daha sağlıklı bağlar kurmanıza olanak sağlar.
⚖ Kendini gözlemlemek ve bilinçli seçimler yapmak, ilişkilerde tekrar eden yaralanmaları önler.
✨ Tesadüf yoktur; farkındalık ve bilinçli adımlar değişimin başlangıcıdır.
💌 Kendinize ve geçmişinize nazik olmak, gelecekteki ilişkilerinizi dönüştürür.

📖 “Kendini tanımayan, ilişkilerinde sürekli aynı dersleri tekrarlar”
– Carl Jung.

Sürekli başkalarını memnun etme ihtiyacı, çocuklukta sevgi ve onay için öğrenilmiş bir davranış olabilir.👶 Çocuklukta “i...
02/09/2025

Sürekli başkalarını memnun etme ihtiyacı, çocuklukta sevgi ve onay için öğrenilmiş bir davranış olabilir.
👶 Çocuklukta “iyi çocuk” rolüyle sevilmek için gösterilen çabalar, yetişkinlikte mükemmeliyetçilik ve aşırı uyum davranışına dönüşebilir.
🧠 Psikoloji literatüründe bu durum, “Bağımlı Kişilik Özellikleri” ve “Narsistik Travma” bağlamında incelenir.
💬 Kendinizi sürekli başkalarının beklentilerine göre şekillendiriyorsanız, kendi ihtiyaçlarınızın farkında olmayabilirsiniz.
🌿 Farkındalık ve bilinçli fark, memnuniyet döngüsünü kırmak için ilk adımdır.
🫂 Terapilerde, sınır koyma ve öz değer geliştirme teknikleri kullanılarak, “kendin için” yaşamayı öğrenmek hedeflenir (Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapisi).
⚖ Kendi istek ve ihtiyaçlarınıza öncelik vermek, hem ilişkilerde hem de ruhsal sağlıkta denge sağlar.
✨ Memnuniyet baskısını bırakmak, özgüvenin ve iç huzurun temelidir.
💌 Kendinizi onaylamak, başkalarına verdiğiniz değerin kalitesini de artırır.

📖 “Başkalarını mutlu etmek için kendini kaybetme; önce kendini sev”
– Carl Rogers.

İçinizde sürekli suçluluk duyan bir “küçük çocuk” olabilir; bu, çocuklukta öğrenilen içsel eleştirmenin bir yansımasıdır...
26/08/2025

İçinizde sürekli suçluluk duyan bir “küçük çocuk” olabilir; bu, çocuklukta öğrenilen içsel eleştirmenin bir yansımasıdır.
🧠 Psikoloji araştırmaları, kronik suçluluk hissinin genellikle aile içi ilişkilerde çocuklukta edinilen değerler ve beklentilerle bağlantılı olduğunu gösteriyor.
💬 Kendinizi sürekli suçluyor olmanız, başkalarının beklentilerine uyum sağlama ve kendini cezalandırma biçimiyle şekillenmiş olabilir.
🌿 Bu küçük çocukla tanışmak, kendi duygularınızı fark etmek ve onu güvenli bir şekilde anlamak için kritik bir adımdır.
💡 Terapötik yaklaşımlar, içsel eleştirmenle yüzleşmeyi ve onu şefkatle dönüştürmeyi önerir (Öz-Şefkat Terapisi, Kristin Neff).
🫂 Kendinize izin vermek, hatalarınız için kendinizi cezalandırmayı bırakmak, iyileşmenin başlangıcıdır.
⚖ Suçluluk hissinin kaynağını anlamak, sağlıklı sınırlar koymayı ve özgüven geliştirmeyi sağlar.
✨ Bilinçli farkındalık ve kendine şefkat, suçluluk döngüsünü kırmanın en etkili yoludur.
💌 İçinizdeki küçük çocukla barışmak, kendinizi özgürleştirir ve ruhsal iyileşmeye kapı açar.

📖 “İçimizdeki çocuk, hayat boyu bize rehberlik eder; onu dinlemek cesaret ister”
– John Bradshaw.

“Seni seviyorum” demekten çok, “Beni kurtar” diye bağıran ilişkiler var. Sevilmek, kabul görmek isteriz ama bazen karşı ...
19/08/2025

“Seni seviyorum” demekten çok, “Beni kurtar” diye bağıran ilişkiler var. Sevilmek, kabul görmek isteriz ama bazen karşı tarafın kurtarıcı rolüne bürünmesini beklemek daha ağır basar.

🧩 Bu durum, psikolojide “kurtarıcı kompleksi” olarak bilinir. Freudyen kuramda narsisizme paralel olarak, kişinin kendisini değersiz hissetmesi, sevgiyi değil, kurtarılmayı aramasına neden olabilir.

🌊 Özellikle travma geçmişi olan bireylerde, iyileşmekten çok, birinin gelip onları “tamamlamasını” beklemek yaygındır. Bu da ilişkide sağlıksız bağımlılıkların temelini oluşturur.

🔗 İlişkilerde bu kurtarıcı-kurtarılma dinamiği, “codependency” yani karşılıklı bağımlılık modeline işaret eder. Bu kalıp, hem karşıdaki kişiye ağır yük bindirir hem de özgürleşmeyi zorlaştırır.

🌱 Terapötik yaklaşımlarda amaç, bireyin kendi değerini keşfetmesi ve kendi içsel kaynaklarıyla güçlenmesidir. Carl Rogers’ın “koşulsuz kabul” teorisi burada büyük rol oynar.

💡 Unutmayalım ki, gerçek sevgi “kurtarma” değil, “yanında durma”dır. Bizi tamamlayan başkası değil, kendimizin en iyi versiyonuyuz.

🛑 “Ben böyleyim” cümlesi, çoğu zaman değişime karşı bir savunmadır. Bu direnç, hem kendimizi koruma hem de alışkanlıklar...
05/08/2025

🛑 “Ben böyleyim” cümlesi, çoğu zaman değişime karşı bir savunmadır. Bu direnç, hem kendimizi koruma hem de alışkanlıklarımızın rahatlığıyla ilgilidir.

🧱 Psikolojide bu durumu, Carl Rogers’ın “kendini gerçekleştirme” sürecinde “direnç” olarak tanımlarız. İnsanlar konfor alanlarından çıkmakta zorlanır çünkü bilinmeyen riskli ve korkutucudur.

🔄 Alışkanlıklar, nöral devrelerde derin izler bırakır. Bu yüzden davranışları değiştirmek, sadece istek değil, nörobiyolojik bir süreçtir.

🧠 Ayrıca, psikodinamik açıdan, “ben böyleyim” demek, genellikle çocuklukta edinilen kimliklerle ilişkilidir. Freud’un “ego savunma mekanizmaları” bu direnci anlamamıza yardımcı olur.

💡 Değişim, küçük adımlarla, şefkatli farkındalıkla başlar. Tara Brach’ın mindfulness yaklaşımı, kendimize yargısız ve sabırlı bakmamızı öğütler.

🌈 “Ben böyleyim” demek, aynı zamanda “ben değişemem” anlamına gelmez. İnsan sürekli gelişen, dönüşen bir varlıktır.

savunma

“Neden hep aynı hatayı yapıyorum?” diye sormak, romantik ilişkilerde tekrar eden desenlerin en net yansımasıdır. Bu döng...
31/07/2025

“Neden hep aynı hatayı yapıyorum?” diye sormak, romantik ilişkilerde tekrar eden desenlerin en net yansımasıdır. Bu döngüler, aslında içsel dünyamızın dışa yansımasıdır.

🧩 Psikodinamik teoride, Freud’un “tekrar zorunluluğu” kavramı bu durumu çok iyi özetler. Kişi, bilinçdışı çatışmalarını ve eski yaralarını, benzer ilişkilerde tekrar tekrar yaşar.

🔄 Attachment (Bağlanma) teorisinde ise, güvenli ya da güvensiz bağlanma stilleri bu tekrar eden kalıpları besler. Örneğin kaçınan bağlanma stili, yakınlık kurmaya çalışırken geri çekilme döngüsüne yol açar.

🔍 Aynı zamanda, partner seçimlerimiz bilinçdışında çocukluk deneyimlerimizle şekillenir. John Bowlby’nin bağlanma çalışmaları, çocuklukta yaşanan güvensizliklerin yetişkin ilişkilerine etkisini vurgular.

💡 Tekrar eden desenlerin farkına varmak, bu döngüyü kırmanın ilk adımıdır. Farkındalık ve terapi ile sağlıklı ilişki modelleri öğrenilebilir.

🌻 Brené Brown’un dediği gibi, “Bağ kurmak için önce kendinle barışmalısın.” Kendimizi anlamak, o eski kalıplardan kurtulmanın anahtarıdır.

Address

Sultan Selim, Sultan Selim Caddesi No:57 D:4, Kâğıthane/Istanbul
Istanbul
34415

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram