17/11/2025
“İlişkilerde neden hep aynı hissi yaşıyorum?”
Belki de cevap, çocuklukta öğrendiğin bağlanma stilinde saklıdır.
Hepimiz dünyaya geldiğimiz andan itibaren birine tutunarak büyürüz. Annemizin, babamızın ya da bakım verenimizin bize nasıl yaklaştığı; duygularımıza nasıl cevap verdiği; ihtiyaçlarımız karşılanırken ne hissettiğimiz… Bunların hepsi, yetişkinlikte nasıl seveceğimizi, nasıl yakınlık kuracağımızı, nasıl güveneceğimizi şekillendirir.
Kimi insan için yakınlık doğal ve güvenlidir. Partneri yaklaşınca rahatlar, uzaklaşınca panik olmaz. Bu, güvenli bağlanmanın sağladığı iç huzurdur.
Kimi için ise ilişkide en ufak bir mesafe bile tehdit gibi gelir. “Beni gerçekten istiyor mu?” “Bir şey mi oluyor?” gibi sorular zihni hiç susturmaz. Bu, kaygılı bağlanmanın yarattığı o iç sıkışmadır.
Bazıları ise tam tersi… Yakınlık arttığında duvarlar yükselir, mesafe bir savunma mekanizmasına dönüşür. Duygularını göstermek zordur çünkü yakınlık boğucu hissettirebilir. Bu da kaçınan bağlanmanın bir yansımasıdır.
Ve bir grup vardır ki hem yakınlık ister hem de ondan korkar. Yaklaşır, sonra geri çekilir… İçinde bitmeyen bir çelişki yaşar. Bu, dağınık/korkulu bağlanmanın izidir.
Ama bilmen gereken bir şey var:
Bağlanma stilin bir etiket değildir. Değişmez bir kader hiç değildir.
İlişkilerde yaşadığın döngüler, hissettiğin kaygılar, kurduğun mesafe, tekrar tekrar yaşanan benzer hikâyeler… tümü farkındalıkla dönüşebilir. Güvenli bağlanma öğrenilebilen bir beceridir. Duygularını düzenlemeyi, ihtiyaçlarını ifade etmeyi, sınır koymayı, sağlıklı ilişkiler kurmayı öğrenebilirsin. Ve bu süreç çoğu zaman, kendinle şefkatli bir yüzleşmeyle başlar.
Bu içerik belki sana şu soruyu sordurabilir:
“Ben nasıl seviyorum? Yakınlık beni nasıl hissettiriyor?”
Cevaplar rahatsız edici olsa bile, iyi haber şu:
Fark etmek bile iyileşmenin ilk adımıdır.