Dr. Levent Eminoğlu

Dr. Levent Eminoğlu Genel cerrahi uzmanı Dr. Levent Eminoğlu, Kadıköy Şifa Hastanesi - http://www.leventeminoglu.net

24/05/2013

Süreğen reflüde oluşan Barrett ösofagus içerdiği hücresel değişim nedeni ile yemek borusu kanseri riski taşıyor. Barrett'e bağlı yemek borusu kanseri her yıl ABD'de 10 bin insanı etkiliyor ve en hızlı artış gösteren kanser türü. Alınabilecek bazı önlemler bu riski azaltabiliyor.

01/11/2012

22 Ekim'de Las Vegas'da düzenlenen 77. Amerikan Gastroenteroloji Birliği bilimsel toplantısında refleks tedavisinde yeni bir yöntem tanıtıldı. "Gastroösofageal bileşke" olarak adlandırılan, yemek borusu ve midenin birleştiği bölgede çalışan ve mide içeriğinin geri kaçmasına engel olan mide kapağı zayıf olduğunda ya da mide fıtığı olduğunda refleks hastalığı oluşuyor. İlaç tedavisi bu durumda rahatlama sağlarken kalıcı tedavi olmuyor.

Geliştirilen yeni yöntem bu kapak düzeneğinin elektriksel uyarı ile güçlendirilerek reflünün engellenmesini amaçlıyor. Mayo Kliniği ve Güney Kaliforniya Üniversitesi'nden araştırmacıların yaptığı çalışmada 25 kişilik bir hasta grubunda, hastaların yüzde 77'sinde reflü yakınmalarında yok olma ya da ilaç kullanma gereksiniminde yüzde 50 azalma bildirilmiş. Etkilerin aletin kullanılmaya başlamasından 12 ay sonra da devam ettiği saptanmış. Hollanda'da yapılan başka bir araştırma ise aletin yerleştirildiği 11 hastadan 10'unun ilacı tamamen bıraktığını belirtiyor.

19/10/2012

Uyku sağlık için vazgeçilmez. Az uyumak kalp hastalığı, inme, yüksek tansiyon, diabet ve daha birçok hastalık riskini artırıyor. Josiane Broussard ve arkadaşları tarafından "Annals of Internal Medicine" dergisinde yayınlanan çalışmada az uyumanın diabet üzerine etkileri araştırılmış.

8.5 ve 4.5 saat uyuyan iki grup arasında yapılan çalışmada, genç sağlıklı erişkinlerden az uyuyan grupta insülin direncinin çok arttığını ve diabet benzeri bir durum oluştuğunu saptanmış. Az uyuyan grupta insülin (kan şekerini düzenleyen hormon) yanıtı yüzde 30 azalmış.

Grubun çalışması, yeterli uykunun öneminin anlaşılmaya başlandığı günümüzde bu önemi çarpıcı bir şekide ortaya koyan başka bir çalışma oldu.

19/10/2012

11. Amerikan Kanser Araştırmaları Birliği Konferansı'nda sunulan yeni çalışmada multivitamin (çoklu vitamin) kullanımının erkeklerde kanser riskini azalttığı bildirildi. Boston'da Harvard Tıp Fakültesi
"Brigham and Womens" Hastanesi kanser merkezinden Dr. Gaziano, 11 yıldır devam eden çalışma sonucunda düzenli şekilde multivitamin kullanan 50 yaş üstü erkeklerde kanser görülme sıklığında yüzde 8
azalma gördüklerini belirtiyor.

Toplamda 14 bin 641 erkek ve 50 yaş üstü doktorun katıldığı araştırmada kansere bağlı ölümlerde de yüzde 12'ye varan azalma saptanmış. Bu 14 bin 641 doktorun yüzde 40'ı eski sigara içicisi, yüzde 4'ü halen sigaraya devam ediyor. Yüzde 77'si ise günlük aspirin kullanıyor. Katılımcı doktorların yaklaşık 3'te 2'si düzenli spor yapıyormuş. Dr. Gaziano daha öncesinde vitamin kullanımı ile ilgili çelişkili sonuçlar bildirilmesine rağmen ilk kez bu kadar büyük ve plasebo kontrollü bir çalışma yapıldığını ve sonuçların multivitamin kullanımı ile çok iyimser olduğunu belirtiyor.

17/10/2012

Georgia Sağlık Bilimleri Üniversitesi (GSBÜ) Kanser Araştırmaları Merkezi'nde yapılan çalışma erken dönem endometrium (rahim) kanserinde yeni bir tedavi yolu ortaya koydu. Rahmin iç yüzeyini kaplayan hücrelerin kanseri olan endometrium kanseri ABD'de en sık rastlanan 3. kadın kanseri ve yılda yaklaşık 47 bin kadını etkiliyor.

Standart tedavi bazen lenf bezleri ile birlikte rahmin tamamının alınması. Ancak çok şişman ve yandaş hastalığı nedeni ile anestezi riski yüksek olan bazı hastalarda cerrahi tedavi riskli hale gelebiliyor.

GSBÜ Kanser Araştırmaları Merkezi'nden Dr. Şarad Ghamande, yaklaşık 10 yıldır doğum kontrol yöntemi olarak kullanılan ve progesteron salgılayan rahim içi araçların, ameliyat için yüksek risk grubunda olan erken dönem kanseri ya da atipik endometrial hiperplazili (kanser öncülü) hastalarda tedavi amaçlı kullanılabileceğini belirtiyor. 2 yıl boyunca izlenen hastaların hepsinde kontrol biopsilerde kanser öncülü değişimlerde düzelme görüldüğü belirtiliyor.

02/10/2012

Barrett ösofagus (yemek borusunda süreğen reflüye bağlı hücresel değişim) sağaltımı (tedavisi) yemek borusu kanseri riskini azaltıyor.

30/09/2012

Uyku apnesi (uykuda geçici nefes durması) hastalarında mide barsak sistemi ile ilgili hastalıkların çok sık olduğu açıklandı. Uyku apnesi olan hastaların yüzde 83.3'ünde gastroskopide ek hastalığa rastlandı.

29/09/2012

Kahve tiryakileri yakında reflü yakınmaları ve yanma olmadan kahve içebilecek gibi görünüyor. Kahve içmek midedeki asit salınımını artırdığından sonrasında ciddi yanma ve ekşime yaratabiliyor ancak bugüne kadar kahvenin hangi mekanizma ile asit salınımını artırdığı net bilinmiyordu. Avrupa'da üretim yapan büyük bir gıda firması Avrupa Patent Enstitüsü'ne yaptığı başvuruda bu soruya yanıt bulduğunu ve reflüye yol açmayan kahve üreteceğini öne sürüyor.

Yapılan çalışmada kahvenin içeriğinde bulunan Malik asitin midede asit salınımını tetiklediği ve yanmaya yol açtığı belirtiliyor. Firma, bakteri kültürleri ya da iyon değişim reçinesi kullanılarak, dondurularak kurutulmuş kahveden malik asiti ayrıştırabileceklerini iddia ediyor. Kafein ile ilgili işlemler sonrasında yapılabiliyor.

Üretilen kahvenin, kahve verildiğinde mideleri, insana benzer şekilde asit üreten kedilerde denendiği ve malik asitten yoksun kahve verilen kedilerde asit salınımının normal kahve verilenlere göre düşük olduğu belirtiliyor.

29/09/2012

Yeni geliştirilen bir ses kayıt sistemi öksürük ve reflü atakları arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyor. Kuru öksürük ya da gıcık öksürüğü olarak adlandırılan öksürüğün reflü ile ilintisi uzun süredir biliniyor. Ancak yaygın kullanılan asit ölçüm testlerinde öksürük atakları kayıt edilemiyor ya da hastalardan, öksürük olduğunda kendilerinin kayıt yapması isteniyordu. Bu durum ise çoğu kez olduğundan az bildirime ve yetersiz incelemeye yol açıyordu. Manchester Üniversitesi bilim insanlarının yaptığı çalışmada ses kayıt sistemi ile birlikte yapılan asit ölçümlerinde öksürük ataklarından önce reflü olduğunun belgelendirilmesi neden-sonuç ilişkisini net olarak ortaya koydu.

Araştırma ayrıca eğer reflü ve buna bağlı öksürük çok uzun süre devam ederse öksürük ataklarının asit kaçışından bağımsız olarak süreklilik kazanabileceğini ortaya koyuyor. Bu bulgu ise cerrahi onarım yapılmayan reflü hastalarında ilaç tedavisinin öksürüğü kesmedeki başarısızlığını açıklıyor.

26/09/2012

Gece reflüsü uyku kalitesini belirgin şekilde bozabiliyor. 72. Amerikan Gastroenteroloji Birliği bilimsel toplantısında sunulan çalışmalar uyku bozukluklarının reflüsü olmayan insanlarda yüzde 19.4 düzeyindeyken, gece reflüsü olan hastalarda yüzde 41.9'a çıktığını gösteriyor.

Bu uyku bozuklukları gece uyanma, uykuya dalamama ve genel olarak dinlenmemiş olarak uyanma şeklinde görülüyor.

Reflü hastaları içinde ise özellikle atipik bulguları (kuru öksürük, boğaz ağrısı, horlama, nefes durması, göğüs ağrısı vb.) ön planda olan grupta uyku bozuklukları, yanma ekşime gibi tipik bulguları ön planda olan reflü hastalarına göre ortalama yüzde 20 daha fazla görülüyor.

25/09/2012

Pittsburg Üniversitesi tarafından yapılan ve Archives of Surgery dergisinde yayınlanan çalışma ilaç tedavisi kullanan ve reflü belirtilerini çok az ya da hiç hissetmeyen reflü hastalarında yemek borusu kanseri riskinin en yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

Tipik olarak reflü yakınmaları olan hastalar sıklıkla gastroskopi yapılarak takip ediliyor ve eğer kanser öncülü Barrett gelişimi varsa bu erken evrede yakalanabiliyor. Ancak sürekli ilaç kullanan ve yakınma hissetmeyen hastalarda gastroskopi kontrolü daha az ya da hiç yapılmıyor. 769 reflü hastası üzerinde yapılan çalışma ilaç kullandığı için yakınması olmayan ancak reflüye bağlı yemek borusu hasarı devam eden hastalarda Barrett yemek borusu ve kanser oluşma riskinin yüzde 61 daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

25/09/2012

"Annals of Surgery" cerrahi dergisinde yayınlanan yeni çalışma süreğen reflüde korkulan bir komplikasyon olan Barrett yemek borusu (yemek borusunda hücresel değişim sonucu kanser öncülü gelişim) gelişiminde asıl etkili nedenin asit değil safra reflüsü olduğunu ortaya koyuyor.

ABD'de en çok satan ilaçlar arasında olan PPI (proton p***a inhibitörleri) olarak adlandırılan asit baskılayıcılar reflüde görülen yanma ve ekşime sorunlarını çoğu hastada çok azaltıyor ya da yok ediyor. Bu yüzden de çok yaygın olarak kullanılıyor. Ancak bu ilaçlar yalnızca asidi etkilediğinden vekronik reflüsü olan insanlarda safra koruması sağlamadığından tam tersine yemek borusunda hücresel değişim ve kanser riskini artırabiliyorlar.

Yemek borusu hücreleri sürekli safra ile karşılaşınca kendilerini barsak hücresine benzer hale getirmeye başlayabiliyor ve bu süreç uzun dönemde kanser riskini artırıyor. Rochester Üniversitesi Tıp Merkezi Genel cerrahi bölümünün çalışmasında günümüzde safra kaçışında etkili tek reflü tedavisinin cerrahi tedavi olduğu belirtiliyor.

Address

Istanbul

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Dr. Levent Eminoğlu posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram

Category