Gebeloji

Gebeloji Doğum Destekçisi DOĞUM KOÇLUĞU (DOULA)
Doulalık nedir? Anne olmak şüphesiz ki her kadının hayalidir. Acaba doğum nasıl gerçekleşecek, kolay bir doğum olacak mı?

Hamilelik süreci anne ile bedeninde hissettiği bebeğinin en güzel ve en önemli anlarını barındırır içerisinde. Doğum anı ise anne ile bebeğinin yaşama karşı verdiği ilk ''yaşam savaşı''dır. Bebeğin anne adayının bedeninde varlığını hissettirmeye başladığı andan itibaren, kadınlık hormonları daha hızlı çalışmaya başlar ve bu süreç ''hastalık''mış gibi algılanır. Oysaki hamilelik
bir hastalık değil aksine her saniyesinin mutluluk vereceği, doğal ve mucizevi bir süreçtir. Hamilelik sürecinde bir çok anne adayı, hormonların ve dış çevre faktörlerinin hızlı bir şekilde
devreye girmesiyle fiziksel ve ruhsal olarak köklü değişiklikler yaşar. Sinirlenmek artık daha kolaydır, strese davetiye çıkarmak endişe/kaygı ve korkuları da beraberinde getirir.
Çocuğumu kucağıma alabilecek miyim? Acı çekecek miyim? vb. sorularla sürekli beyinlerini meşgul ederler. ''Doğum Koçu'' yani Eski Yunanca'da ''Doula'' da bu esnada devreye girer.

Korkma!Sonmez bu safaklarda yuzen al sancak..Cumhuriyet Bayrami'miz kutlu olsun!Ne mutlu Türküm diyene!!!
28/10/2014

Korkma!Sonmez bu safaklarda yuzen al sancak..
Cumhuriyet Bayrami'miz kutlu olsun!
Ne mutlu Türküm diyene!!!

Anne-Baba olmaya karar vermek te mukkemmellige giden yola adim atmaktir.. Bizi instagram'da da takip edebilirsiniz..
24/10/2014

Anne-Baba olmaya karar vermek te mukkemmellige giden yola adim atmaktir.. Bizi instagram'da da takip edebilirsiniz..

07/02/2014

Doula kimdir?
Annenin doğumdaki destekçisi...
Doulalık hakkında bilmediklerinizi Dr Hakan Çoker ve Neşe Karabekir anlatıyor...

:) 2'den fazla kişilik aşk, nasıl ki sizin için??
07/02/2014

:) 2'den fazla kişilik aşk, nasıl ki sizin için??

İÇİNİZDEKİ AŞKI PAYLAŞIN!

TARİFSİZ, KEŞKESİZ, EN BÜYÜK AŞK SİZİN İÇİNİZDE.

14 ŞUBAT'A KADAR YAŞADIĞINIZ AŞKI EN İYİ İFADE EDEN FOTOĞRAFLARINIZI BURADA BİZİMLE PAYLAŞIN, EN GÜZEL FOTOĞRAFIN SAHİBİ OLARAK,

MART AYINDA "KEŞKESİZ DOĞUMA HAZIRLIK PROGRAMI"NA EŞİNİZLE BERABER BEDAVA KATILMA HAKKI YAKALAYIN!

Birden fazla fotoğrafla katılabilir, yakınlarınızı teşvik edebilir, kazanan siz olabilirsiniz. Fotoğraflarınızı paylaşırken isim ve soyadınızı yazmayı unutmayın!

Kazanan görsel 10 kişilik İDA ekibi tarafından yapılacak oylama ile belirlenecek olup, Şubat sonuna kadar sayfamızda duyurulacaktır.

EN DUYGUSAL, EN RENKLİ, EN İÇTEN ANLARINIZI BEKLİYORUZ:)

03/02/2014

Anne Karnında Başlayan Öğrenilmiş Korkular -Bölüm 1-

Her insanın belli bir hayat kalitesi vardır. Bu hayat kalitesinin oranı ise; yaşadığınız hayattan ne kadar keyif aldığınız ve bu hayatın ne kadarını içinize sindirerek yaşadığınızla alakalıdır. . Her anını keyifle, huzurla, kendine güven içerisinde, sevgiyle, her türlü isteğini yerine getirerek yaşayan, kendisiyle ve dolayısıyla çevresiyle barışık, sosyal, aktif bir hayat geçiren bir bireyin hayat kalitesi çok yüksektir. Ama tam aksiyse; her an öfkeli, korku dolu, kendine güvensiz, sevgiyi yaşayamayan ve yaşatamayan bir bireyin ise, hayat kalitesi de bir o kadar düşüktür. İşte bu hayat kalitemizin düşmesine sebep olan ise egolardır.

Ego deyince aklımıza kalıplaşmış bir açıklama gelir. Kendini beğenmiş, ukala insanlara bizler egolu damgasını yapıştırıveririz. Bu da bizim doğru bildiğimiz yanlışlardan biridir. Ego terimi oldukça geniştir ama bir tanesinin varlığı bile insanın mutsuz olmasına büyük bir nedendir. Bunlardan bazıları; kıskançlık, öfke, kırılganlık, saldırganlık, korkular (ölüm korkusu, terk edilme korkusu, yükseklik korkusu, yalnızlık korkusu, kaza yapma korkusu, hastalanma korkusu, başarısızlık korkusu, hırsız korkusu, hayvan korkusu…), güvensizlik, sevgisizlik (kendini sevmeme, sevilmediğini ya da sevilemeyeceğini düşünme), acılarla beslenme, kendine değer vermeme, yargılama, aşağılamadır. Ama tüm bunları tek bir başlıkta toplayacak olursak, tüm egoların kaynağı sevgisizliktir.

Sevginin yeşermediği, daha doğrusu sevgiyle yeşermeyen her birey; kendine güvensiz olur, kendine güveni olmayan birey korkularını oluşturur. Korkularıyla yaşayan birey, kıskanç olur, çabuk kırılır ve incinir. Kırılan, incinen kıskanç bir birey ise saldırganlaşmaya ve ani öfke patlamaları yaşamaya başlar. Eğer ki birey, bu egoların farkında değilse ve böyle davranmayı bir yaşam biçimi haline getirmişse, kendinden oluşan kuşaklara yani çocuklarına da bunları bilinçli ya da bilinçsiz olarak öğretmeye başlar. “öğretmek” kelimesini özellikle, üstüne basa basa vurgulamak istiyorum çünkü egolar sonradan öğrenilmiş olan duygu karmaşalarıdır. Hiçbir birey anne karnına, egolara sahip olarak gelmez. Bu yüzden daha anne karnında başlar tanışıklığımız, sevgisizlikten doğan korkularla, yani egolarla.

Çoğunlukla, ilk, bebeğini dünyaya getirmeye hazırlanan bir anne adayı, kendine olan sevgisinden ödün vermeye başlar. Vücudu değişir, hareketleri kısıtlanır, kendini güzel bulmamaya yani artık aynaya baktığı zaman kendini sevmemeye başlar. Bu sevgisizlik içinde kendine olan güvenini kaybeder ve türlü korkular üretmeye başlar. “Ben bu bebeğe nasıl bakacağım, ya sakat doğarsa, ay niye bugün kıpırdamadı bir sorun mu var, ya düşük yaparsam, ya doğuramazsam, ya eşim artık beğenmezse” gibi düşüncelerden oluşan korkularla, huzursuz geçecek bir hamileliğin temelleri atılmış olur. Bu hamilelik döneminin ilk aylarında, zaten geldiği yeri anlama ve alışma telaşında olan bebeğin karmaşık duygularına, bir de annenin, mutsuz ruh hali eklenince, bebek tümüyle rahatsız olur ve bunu da annesini rahatsız ederek göstermeye başlar.

Anne adayı ise, bebek tarafından verilen bu tepkileri fiziksel problemler olarak hisseder. Anne tüm duygu yoğunluklarını tek başına yaşadığını düşünürken, aslında onunla beraber yol alan, her yiyip içtiğinden olduğu kadar her yaşadığı duygudan da beslenen bebek, tüm bunlardan etkilenir ve anneye sinyaller göndermeye başlar. Anne, ne kadar bu sinyalleri algılayamazsa, bebeğin bu dünya da kalma isteği de aynı oranda azalır. İşte ilk korkular bu devrede oluşur çünkü bebek, annenin mutsuzluğunun kendisinden kaynaklandığını düşünerek, anneyi üzüyor olmaktan korkmaya başlar. Bu da bebekte geldiği yere geri dönme isteği uyandırır ve sağlıksal olarak zayıflar ve bundan doğal olarak etkilenen anne adayı, sorunlar yaşamaya başlar. Ben tüm hamileliği boyunca, karın ağrıları, kramplar, kusmalar, yaşayan hatta doğuma kadar ki olan tüm zamanını hiç hareket etmeden yatarak geçirmek zorunda olan birçok anne adayı tanıdım. Eğer ki anne; bu bebeği tam anlamıyla kabul eder ve o nu hayatına müdahale etme potansiyeli olan bir varlık olarak görmeyi bırakırsa, bebek rahatlar, sevildiğini hisseder ve hayata sıkı sıkı tutunduğu için bu korkusunu atlatır ve anneyi de rahat bırakır.

Zaman ilerledikçe, anneyi olduğu kadar çevresindeki tüm olan biteni ve hatta konuşulanları bile iyice anlamaya başlayan anne karnındaki bebek, annenin hangi durumlardan iyi ya da kötü etkilendiğini, bu durumların ne olduğunu ve annenin bunlara nasıl bir tepki verdiğini ezberler. Fiziksel olarak gelişen bebek, duygularını da oluşturmaya başladığından, annenin tüm mutlu ve mutsuz olduğu durumları kendine mal etmeye, yani, bunu kendine bir yaşam biçimi olarak seçmeye başlar ve bunu kaydeder. Dolayısıyla, ne zaman aynı tip bir olayla karşılaşsa, otomatik olarak öğrendikleri devreye girer, bunları kendi yaşıyormuş gibi algılamaya ve anneden bağımsız olarak, kendine has tepkiler vermeye başlar.

Örneğin; eğer ki bir anne adayının düşük yapma gibi bir korkusu varsa ve başına gelen her olayda bebeğini kaybetme korkusu yaşıyorsa, bebek bunu kaydeder, saklar ve anne adayının başına gelen en ufak bir kazada kendisi düşme korkusu yani ölüm korkusu yaşamaya başlar. İşte bu kaydettiği korkuyla hayata merhaba der ve eğer bunun farkına varmazsa, hayatı boyunca kaza geçirme ya da ölme korkusuyla yaşar. Bir başka örnek daha. Eğer ki anne adayı, hamileliği boyunca kendisiyle yüksek sesle konuşulmasına tepki veriyor ve bundan hoşlanmıyorsa, hatta bundan korkuyorsa; bunu algılayan bebek, duyduğu her yüksek sesten etkilenmeye yani korkmaya başlıyor, bunu kaydediyor ve bu korkuyla dünyaya merhaba diyor. Yine bu bunun farkına varmazsa, kendisiyle yüksek sesle konuşulmasından hoşlanmıyor, biri yüksek sesle konuştuğu zaman da korkup, bir kenara siniyor. Çünkü tüm bunları anne karnındayken öğrendi, kaydetti, kendine mal etti ve yaşamaya başladı.

Anne karnında öğrenilen tüm duygular gelecekteki yaşam kalitemizi belirleyen ana kıstaslardır. Sevgisizlikten doğan korkular başka korkuları da kendine çeker ve yeni korkular oluşturur. Anne adaylarının öğrettiği tüm korkular, bilinçsizce, çocuğuna aktardıklarıdır. Serinin ikinci bölümünde ise, doğumdan sonraki yaşantımızda bize bilinçli olarak öğretilmiş olan egoları paylaşacağız.

Hepimizin yolu sevgiyle açık olsun.

Yazar: Burcu Akar

http://arsiv.indigodergisi.com/arsiv/burcu_20.htm

03/02/2014

“Sezaryen mi, normal doğum mu?” Bu anlamlı bir soru mu?AuthorSemra ÖzerPublished on01/02/2014CategoriesUncategorized0Sezaryen, gelişmiş tekniği ile çok güvenli hale gelmiş bir major abdominal cerrahidir. Varlığı sayesinde kadınlar artık doğumlarını güvenle yapabilirler, “tarlalarda doğuran” nineler...

27/01/2014
23/01/2014
22/01/2014

22/01/2014

Doğumu Kolaylaştıran 10 Yöntem

1-BİLGİLENİN
Doğurmaktan korkuyoruz çünkü, beynimiz doğuran kadın ile ilgili yanlış bilgi yükleriyle dolu. İzlediğimiz filmlerden, dizilerden tutun, son yıllarda duyduğumuz çoğu doğum hikayesi korkunç. Bilgi korkunun düşmanıdır.Peki nasıl bilgineceğiz?
Doğum ile ilgili kitaplar okuyabilir, doğuma hazırlık kurslarına katılabilir, doğal doğum hikayeleri okuyabilir, konu hakkında doğru film ve videoları izleyebilirsiniz.Tabi eşiniz yada doğumda size destek olacak kişininde bu konularda bilgilenmesi, size daha kolay destek olması için oldukça gereklidir.
2-GEVŞEME EGZERSİZLERİ
Rahat doğurmak için gevşemeyi öğrenmelisiniz. Gergin bir ruh, gergin bir bedeni peşinden sürükler.Yoga yapın, youtube da kolayca bulabileceğiniz meditasyonlar var,onları deneyin.Gözlerinizi kapatın,ellerinizi karnınızın üzerine koyun ve tam bebeğinize kocaman bir nefes yollayın. Nefesinizi burnunuzdan alın ve ağzınızdan sanki kocaman bir pastanın mumlarını üflüyormuşsunuz gibi verin. Nefesiniz karnınıza dolsun,karnınızda sanki balon şişiyormuş gibi hayal edin. Nefes aldığınızda bebeğinizin gülümsediğini, onu tertemiz oksijenle beslediğinizi hayal edin. Bu nefes egzersizini yaklaşık 1 dak ya da 10 nefes kadar yapın, gevşemenin ne kadar kolay olduğunu görün.
Kendi yönteminizi de oluşturabilirsiniz.Dua etmek, tespih çekmek, mantra tekrarlamak, şarkı söylemek, masaj yaptırmak...
Gevşemek için pek çok yöntem bulabilirsiniz.
3-NEFES VE İLAÇ DIŞI AĞRI KESİCİ YÖNTEMLER
Doğumda nefes kullanımı konusunda eminim pek çok şey duymuşsunuzdur. Eğer bir doğuma hazırlık kursuna giderseniz, çeşitli nefes tekniklerini öğrenebilirsiniz. Bu tür çalışmaları ücretsiz alabileceğiniz kurslar da var, ama en önemlisi öğrendiğiniz bu teknikleri doğumunuza kadar sık sık çalışmak,hayatınıza geçirmek.
Pam England'ın "İçgüdüsel Doğum" isimli kitabında da, ilaç dışı ağrı kesici yöntemlerle ilgili açıklayıcı bilgiler bulabilir, kendi yöntemlerinizi de oluşturabilirsiniz.
4-KESİNTİSİZ DESTEK
Anne adaylarının doğumda en çok ihtiyaçları olan şey kesintisiz destektir. Doğumda yalnız olmadığını bilen ve doğru desteklenen annelerin doğumları çok daha kolay geçer.
Doğuran kadın ne ister, nasıl davranmalı, sancı sırasında ne yapmalı, ne demeli...Anne adayına destek olan kişi bunların hepsini ve daha çoğunu öğrenmesi gerek.
Profesyonel destek almakta bir seçenek. Doğumunuzdan önce bir doula ile tanışabilir, beraber çalışmalarınızı yapabilir, doğum sürecinizde doulanızdan kesintisiz destek alabilirsiniz.
5-UFAK ATIŞTIRMALAR VE SU İÇMEK
Doğumunuzun başladığını fark ettiğinizde, hastaneye gitmeden karnınızı doyurun. Aç aç doğum gibi bedeninizi oldukça zorlayacak bir eylemi yapmanız çoooook daha zordur. Zaten doğum ilerledikçe, sancılar sıklaşıp, rahim ağzının açılması arttıkça canınız hiçbir şey yemek istemeyecek.
Doğum, kocaman bir dağa saatler boyu tırmanmak kadar zorlu, güç gerektiren bir mucize. Doğum öncesi yediğiniz yemek size güç verecek,unutmayın.
Su içmekte çok önemli, tüm doğum sürecinizde su için.Unutursanız yanınızdaki destekçi ara ara size su vermeli.Azıcık ta olsa, sadece ağzınızı ıslatacak kadar da olsa su için. Eğer susuz kalmamanız için serum takılmak istenirse, zaten su içtiğinizi hatırlatıp serumu taktırmayabilirsiniz.
6-HAREKET EDİN,YATMAYIN
Doğum sürecinde kendi haline bırakılan, içgüdülerini takip etmesi sağlanan hiçbir kadın sürekli olarak yatakta yatmaz. Ara arada olsa, ayağa kalkıp yürümek, sallanmak, dans etmek, çömelmek isteyebilirsiniz.
Bedenini özgür bırakan kadın, doğum sancılarını daha kolay karşılar, onlara uyum sağlar.
Bebek doğmak için optimum pozisyonunu daha kolay bulur, pelvisten daha kolay geçer.
7-DOĞUM PLANINIZ OLSUN
Unutmayın doğuran kadın hasta değildir, dolayısıyla hastane prosedürlerinin çoğu onlar için geçerli olmayabilir. Doktorlar doğum yapacak her anneye gereksiz olarak rutin müdahalelerde bulunmamalılar.
Sizde bir doğum planı hazırlayabilir (internette bir dolu örnek bulabilirsiniz), doğum tercihlerinizi bu listeye ekleyebilirsiniz.Tabi unutmamak gerekir ki,doğum planlanabilen bir süreç değildir. Sizin listenize yazmadığınız, hiç istemediğiniz müdahaleleri doktorunuz yapmak zorunda kalabilir. Sonuçta önemli olan sizi ve bebeğinizin sağlığı...
8-DOKTORUNUZLA NET KONUŞUN
30. haftalara gelmeden doktorunuzla doğum hakkında konuşun. Onun genel olarak doğuma bakış açısını anlayabileceğiniz genel sorular sorun. Doğum planınızı mutlaka doktorunuzla paylaşın, bir örneğini ona bırakın. Kafanıza takılan her soruyu sorun. En önemlisi doktorunuzdan çekinmeyin.
9-DOĞUMA KALABALIK GİTMEYİN
Doğum sürecinde yanınızda ne kadar az kişi varsa o kadar iyidir. Mümkünse size acıyan gözlerle bakmayacak, size güç verecek, doğru kelimeleri seçerek size yardımcı olacak bir ya da iki kişi yeterlidir. Emin olun sancı sırasında odada yüksek sesle konuşan, tıkır tıkır dolaşan, telefonu çalan, birşeyler atıştıran, kendi doğumlarından övgüyle bahseden hiç kimseyi yanınızda istemeyeceksiniz.
10-KENDİNİZE, BEBEĞİNİZE, DOĞAYA GÜVENİN
Her şeyden önemlisi bedeninize güvenin. Minicik bir spermin yumurtanızı döllemesiyle oluşan mucize bebeğiniz, sağlıkla bedeninizde büyüdü ve kolaylıkla doğacak. Bedeniniz nasıl doğuracağını biliyor. Sizin yapmanız gereken gevşeyip bebeğinizin geçtiği yolları rahatlatmak. Akışa bırakın ve nasıl adlandırıyorsanız Allah'a,Tanrı'ya,Doğa'ya,Toprak Ana'ya güvenin.
Mucizeleri uzaklarda aramayın...

Address

Istanbul

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Gebeloji posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Gebeloji:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram