28/06/2022
T O P L U M S A L Ö Z E L E Ş T İ R İ
Bu metin toplumumuzun eski, geleneksel dayanışma ruhunu ve benzer uygarlık değerlerini baş tacı ederken hastalıklı yönlerini ön plana çıkararak bir farkındalık uyandırmayı hedefliyor. Bu uyandırma girişimi uygarlığımızı ileri götürmek amacını güdüyor.
Kültürümüzde hala kendi yağıyla kavrulmaya yatkın ve tutucu bir zihniyet bulunuyor. Bu zihniyet çocukken ana, babasından, çevresinden gördüğünü benimseyip ya da kabullenip bununla yaş alıyor, erişkinlikte zihinsel, ruhsal büyümesini durduruyor.
Varsa yoksa lök gibi oturup boş lakırdı etmek, yokluklarında diğer kişilerin arkasından ileri geri konuşmak, bireysel çıkarları gözetme kurnazlıkları, sorunlara kısa vadeli çözümler getirmek ve aslında kendi kuyusunu kazan ya da bindiği dalı kesen enayilikleri sahnelemek…
Geleneksel yemek kültürü sadece ağız tadı ve gırtlak üzerine. Vatandaşımızın büyük bir kısmı neredeyse her sorununu rakı ve balıkla çözüyor. Sağlık söz konusu olduğunda da durum aynı; uzun yaşayanlar için tek akla gelen soru, içip yedikleri. Oh! Ne rahat, sorunlarından yiyip içerek kurtulacağını sanmak! Gönder mideye, gerisini sindirim ve boşaltım sistemleri halletsin. Bir de, önerilen yiyeceğin tadı güzelse, değme keyfine! Ayrıca hiç kimse, hekimler bile beslenmenin ruhsallığından, vicdanî yönünden söz etmiyor. Bazıları için yemek yaşamın merkezi olmuş durumda, yaşam amaçları yemek ve başka bir şey değil.
Özetle, yaşam bakımı kültürü yerlerde sürünüyor.
Oysa yaşam sorumluluktur; etraflı araştırma, bilgilenme, gözlem, deneyim ve sorgulama ister, etkin katılım ister. Diğer kültürlerin yaşama yaklaşımlarını incelmeyi ve bununla yetinmeyip onlardan esinlenmeyi gerektirir. Uygarlık bir renk mozaiği gibidir; renk çeşitliliği uygarlığın düzeyini belirler. Sorumluluk yaşamın amacını bulma yolculuğuna çıkmak, inceliklerini öğrenmek ve bu bütünde zihin-bedensel sağlık konusuna da değerini ve hakkını vermek demektir. Nasıl olsa öleceğiz, atın ölümü arpadan olsun deyişleri büyük bir cehalettir; bu zihniyeti gösterenlere, madem ölecektin, niye doğdun diye sorarlar. Dünya yaşamı, yani bedenli yaşam hafife alınamayacak kadar değerlidir. İşte, yaşamın amacını bulma yolculuğuna çıkmak derken bunu kastediyorum. Niye doğdunuz, niye yaşıyorsunuz? Dünyada başınıza gelenlerin tümü ki, buna eski sözcükle hayat diyoruz, boş mu, boşuna mı? Her şeyin boş olduğu yönündeki arabesk zihniyeti çöpe atın. Yaşamın sığlıklarını terk edin, derinlerdeki değerleri önce bir merak etmeyi deneyin; oluşun halleri büyük yaşam sevinci ve kıvancı getirir, öğrenmeye girişin. Hatta belki de hatırlamış olacaksınız!
İşte, tıbbî ve ruhsal çigong tüm dünya insanlığına bu derinliklere ulaşmaları için sunulmuş pek değerli, kültürel bir hazinedir. Çigong, uygulamacılarına, canlılık ve bilinçlilikleri üzerinde beceriler geliştirme olanakları sunar. Çigong yetkinleşmedir, çigong bedensel, zihinsel yetkinleşmedir. İnsana, varlık kökenini, bağlarını, ilişkilerini vb. derin oluşsal unsurlarını açık eder. Çigong yaşam sevincidir, grupça uygulandığında büyük yaşam sevinci verir; ortak bir enerji alanından hem uygulayıcılar kat be kat yararlanır hem de toplumun gelişmesine pek güzel bir örnek oluşturur.
Erişkinlikte başlarsanız, ileri yaşlarınızı yaşayacağınız yıllarda kendinize pek değerli bir yatırım yapmış olduğunuzun idrakine varırsınız. Bu idrakle de çocuklarınıza bu kültürü erken yaşlarda öğretmeye başlarsınız. Düşünün ki, tıbbî çigong uygulamaları sağlık, esenlik alanındaki kaderinizi büyük ölçüde sizin ellerinize bırakıyor ve kültürel hazine denmesinin büyük bir nedeni de bu.
Kültürümüzde ayrıca batılı kültürlere, teknolojilere yönelim var. Batıdan gelen her yeni maddesel teknoloji sorgusuz sualsiz alınıp benimseniyor ve uygarlık, insan tasarımı maddesel teknolojinin düzeyi olarak görülüyor. Cep telefonlarını, mikrodalga fırınları, iklim kontrol sistemlerini ve benzeri ileri teknolojileri incelediyseniz, parıltılı sahnenin karanlık arka yüzünü görmeye başlamışsınızdır.
Maddesel teknoloji günümüzde artık insanların insanlıklarını ellerinden tümüyle almaya yeltenen yapay zekâ noktasına getirildi. Safça düşünüyorduk ki, maddesel teknoloji insanın hizmetinde, onun yaşamını kolaylaştıracak ve ileri uygarlık düzeyine taşıyacak. Ancak düş kırıklığı ile gördük ki, insanı yapay zekâ teknolojisi ile sistemin iyice kölesi haline getirmekmiş amacı. İnsanın, bilinci, ruhu, dünyaya ve doğaya her tür bağlılığı, diğer tüm türlerle kurduğu ilişkiler hiçe sayılmış. Çocukluk, gençlik ve erişkinliğimizde yıllarca tanıklık ettiğimiz maddesel teknolojik ilerlemeler, sonunda insanı makineleştirmeye kadar geldi. Sibernetik organizmalar, yani siborglar üzerine bilimsel kurgular yapıldı, insanın beynine çipler yerleştirilmesi önerildi ve büyük olasılıkla uygulandı, insanın böylece her sorununu çözeceği iddia edildi. Size bunun dijital bir sömürü biçimi olduğunu, gerçek teknolojinin bu ucubeler olmadığını hatırlatayım.
Gerçek teknoloji doğanın teknolojisidir. Dünyaya doğumla gelirken beraberimizde hangi doğal araçları getiririz? Zihnimizi, irademizi, vicdanımızı, sezgilerimizi, solumamızı ve bedenimizi, değil mi? Bu unsurlar biyolojik (yaşayan, soluyan, çevresiyle iletişim kuran ve varlığını sürdürmeye yönelen, açık sistem olma yetileri) varlığımızda bir arada, değil mi? Öyleyse, bizler fiziksel düzeyde, organizmayız, makine değil, çünkü insan tasarımı makineler bu donanımlarla tasarlanmadılar.
İşte, bu doğal unsurlarla çalışan ve insanı ileri bilinç düzeylerine, dolayısıyla ruhsal evrime taşıyan disiplinlerden birisi de çigongdur. Çigong bir yaşam bilimi ve teknolojisidir. Kullanmasını bilenlere evrimin yolunu açar. Makineler yaşamaz, ancak dünyaya organizma biçiminde bedenlerle gelen ruhsal varlıklar “gerçek anlamda” yaşarlar ve evrinirler. İddia ediyorum ki, bir gün yapay zekâ yaşam amacını araştırıp çıkmaza düşecek ve kendini feshedecektir, çünkü yaşam amacında bütüne en küçük bir bağlılık sezgisi olamayacaktır, çünkü kalbi yoktur.
Sizi yaşam bilimlerini ve uygulamaları olan ruh-bedensel bilim-sanatlarını incelemeye çağırıyorum, çünkü yaşamanızın amacı yemek, içmek, uyumak, üremek, para kazanıp çoluk çocuk, torun, torba sahibi olmak değildir. Bunu beşer ve diğer türler de yapıyor zaten, siz insanlık düzeyine çıkabiliyor musunuz? İnsanlık düzeyine çıkmak ve ötelere gitmek istiyorsanız, çigongu, yani can yetkinleştirme sanatının varlığını üyesi olduğum tüm vatandaşlarıma hatırlatırım.
İlgiyle, sevgiyle, iletişimle yol almak üzere
VADİ RUHU Çigong Okulu