Fonksiyonel Tıp İzmir

Fonksiyonel Tıp İzmir Fonksiyonel Tıp kronik hastalıklara bütüncül bakış açısı ile yaklaşılan bir sistematiktir. Bilgilendirme amaçlıdır,
tanı&tedavi için kullanılmaz.

Karaciğer yağlanması, sadece fazla kilolu bireylerde değil; zayıf ama yanlış beslenen kişilerde de görülebilir. Fonksiyo...
20/10/2025

Karaciğer yağlanması, sadece fazla kilolu bireylerde değil; zayıf ama yanlış beslenen kişilerde de görülebilir. Fonksiyonel tıpta bu duruma "metabolik kaosun sessiz yansıması" diyebiliriz. Çünkü genellikle sinsidir, belirti vermez ama hücresel düzeyde ciddi hasar yaratabilir.

Peki, bu yağlanmayı başlatan ya da tetikleyen besinler nelerdir?

✔️İlk sırada yüksek fruktoz içeren gıdalar yer alır. Özellikle mısır şurubu ile tatlandırılmış gazlı içecekler, paketli atıştırmalıklar ve hazır tatlılar bu açıdan çok risklidir. Fruktoz, doğrudan karaciğerde metabolize olur ve fazlası trigliseride dönüşerek yağlanmayı başlatabilir. Bu nedenle sadece "şekeri azaltmak" değil, özellikle fruktoz tüketimini sınırlamak çok önemlidir.

✔️İkinci sırada rafine karbonhidratlar ve beyaz un içeren gıdalar gelir. Poğaça, beyaz ekmek, makarna, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek yiyecekler insülin düzeylerini yükselterek yağlanmayı tetikler. İnsülin direnci geliştikçe karaciğer bu fazla glikozu yağa dönüştürmeye başlar. Bu süreç inflamasyonu da artırır.

✔️Üçüncü grup ise trans yağlar ve işlenmiş yağlardır. Margarin, fast food ürünleri, paketli kraker ve gofretler gibi gıdalarda bulunan bu yağ türleri hücre zarına zarar vererek hem inflamasyon düzeyini yükseltir hem de karaciğerde yağ birikimini hızlandırır.

❗❗Ayrıca birçok kişi farkında olmasa da alkolsüz bira, aromalı kahveler, meyveli yoğurtlar, hatta bazı “fit” ürünler içeriklerinde yüksek şeker ve katkı maddeleri barındırabilir. Bu ürünler “sağlıklı gibi” görünse de uzun vadede karaciğer metabolizmasını bozabilir.

•••
👩‍⚕️Prof. Dr. S. Deniz Özzeybek
🌐www.denizozzeybek.com
📞0 (532) 054 04 32
☎️0 (232) 202 69 46
📩bilgi@denizozzeybek.com
📍Alsancak/Konak/İZMİR
•••

D vitaminimiz, demirimiz eksik olduğunda eksiği tamamlıyoruz değil mi? Peki zamanla miktarı azalan ve menopozla yok olan...
18/10/2025

D vitaminimiz, demirimiz eksik olduğunda eksiği tamamlıyoruz değil mi? Peki zamanla miktarı azalan ve menopozla yok olan hormonlarımızı neden tamamlamayalım?

Ergenlikle birlikte kadının hayatına giren östrojen ve progesteron hormonları menopoza yaklaştıkça giderek azalır ve sonrasında da çok düşük düzeylere iner. İşte sorun bundan sonra başlar. Bu hormonların azalmasıyla kemik erimesi, beyin fonksiyonlarında azalma, kalp damar hastalıklarında artma, bir diğer deyişle yaşlanma başlar.

Hormon takviyesi pek çok kişinin sandığı gibi menopoza girişte (sonrasında değil!) yaşanan ateş basması, terleme gibi vazomotor semptomların azaltılması için verilmez. HORMON REPLASMANININ ESAS AMACI BEYNİMİZİ, KALBİMİZİ, KEMİĞİMİZİ KORUMAK.

Yıllardır vücudumuzda çok yüksek dozlarda bulunan ve o dozlarıyla birlikte yaşadığımız biyoeşdeğer hormon replasmanı tedavisi (BHRT)’nin bir risk artışı oluşturmadığını biliyoruz.

Eğer menopoz öncesi/sırası/sonrası dönemdeyseniz doktorunuzdan “Biyoeşdeğer Hormon Replasmanı Tedavisi” talep etmemeniz için hiç neden yok.

14/10/2025

Perimenopoz nedir? Doktora başvurmak için menopoza girmeyi mi beklemeliyiz?

•••
👩‍⚕️Prof. Dr. S. Deniz Özzeybek
🌐www.denizozzeybek.com
📞0 (532) 054 04 32
☎️0 (232) 202 69 46
📩bilgi@denizozzeybek.com
📍Alsancak/Konak/İZMİR
•••

13/10/2025

D vitamini takviyesi kullandığınız halde hala yorgunsanız, sık hastalanıyorsanız ya da ağrılarınız geçmiyorsa “Acaba gerçekten yeterli geliyor mu?” sorusunu sormanın zamanı gelmiş olabilir.

🌞D vitamini, sadece kemik sağlığıyla sınırlı kalmaz. Bağışıklık sisteminden hormon dengesine, inflamasyon kontrolünden ruh haline kadar pek çok sistemde görev alır. Ama birçok hastamda görüyorum ki dışarıdan takviye alınmasına rağmen düzey hala fonksiyonel aralığın altında kalabiliyor. Bunun birkaç sebebi olabilir.

🔹Öncelikle herkesin gereksinimi aynı değildir. Kimi kişi 1000 IU D vitaminiyle yeterli düzeye ulaşırken bir başkası 5000 IU alsa bile hala eksiği kapatamayabilir. Emilim sorunları, genetik yatkınlıklar, inflamasyon düzeyi, vücut yağı oranı ve eşlik eden magnezyum eksikliği gibi faktörler D vitamininin aktif hale geçmesini engelleyebilir.

D vitamini düzeyi, magnezyum ve K2 vitamini gibi destekleyici elementlerle birlikte değerlendirilmelidir. Çünkü D vitamini bir takım oyuncusudur; tek başına değil, doğru ortamda etkili olur.

👉Ayrıca, referans aralığında olmak da tek başına yeterli değildir. Birçok laboratuvar 30 ng/mL üzerini “normal” kabul eder ama fonksiyonel tıpta ideal düzey genellikle 50–80 ng/mL arasında kabul edilir. Özellikle otoimmün hastalık öyküsü olan ya da bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde bu düzeye ulaşmak, uzun vadeli sağlık için çok daha koruyucu olabilir.

•••
👩‍⚕️Prof. Dr. S. Deniz Özzeybek
🌐www.denizozzeybek.com
📞0 (532) 054 04 32
☎️0 (232) 202 69 46
📩bilgi@denizozzeybek.com
📍Alsancak/Konak/İZMİR
•••

Kan tahlilinizde ferritin değerinizin “normal aralıkta” olduğunu görmek içiniz rahatlatabilir. Peki bu gerçekten normal ...
10/10/2025

Kan tahlilinizde ferritin değerinizin “normal aralıkta” olduğunu görmek içiniz rahatlatabilir. Peki bu gerçekten normal değer mi? Fonksiyonel tıp bakış açısına göre laboratuvarın normal dediği her değerin, sizin için ideal olduğu anlamına gelmez. Çünkü biz sadece hastalıkları değil, sağlık düzeyini ve doku gereksinimlerini de değerlendiririz.

🔶Ferritin, vücudun demir depolama proteinidir. Eksikliği demir yetersizliğine, fazlalığı ise inflamasyona ya da kronik hastalıklara yol açabilir. Ancak referans aralıkları oldukça geniştir. Örneğin birçok laboratuvarda ferritin için “10–291 ng/mL” gibi bir aralık verilir. Bu aralığın alt sınırında olmak, teknik olarak “normal” sayılır ama çoğu kişide ciddi halsizlik, saç dökülmesi, tırnak kırılması, odaklanma sorunu gibi belirtiler görülebilir.

❗❗Fonksiyonel tıpta ferritin düzeyi kadınlar için genellikle 50–100 ng/mL, erkekler içinse 75–125 ng/mL aralığında tutulmaya çalışılır. Özellikle gebelik planlayan, kronik yorgunluk yaşayan ya da otoimmün hastalıklarla uğraşan bireylerde bu değerlerin daha dikkatli takip edilmesi gerekir.

🔻Öte yandan yüksek ferritin düzeyleri de her zaman “vücudun demiri iyi” anlamına gelmez. Ferritin aynı zamanda inflamatuvar bir belirteçtir. Yani vücutta inflamasyon arttığında ferritin de yükselebilir. Bu yüzden ferritin düzeyi yüksek olan bir bireyde mutlaka inflamasyon ve oksidatif stres düzeyleri de değerlendirilmelidir.

Eğer halsizseniz, saçlarınız dökülüyorsa, nefes nefese kalıyorsanız ya da odaklanma sorunu yaşıyorsanız, ayrıca huzursuz bacak sendromunuz ya da Hashimoto hastalığınız varsa ferritin değerinize daha yakından bakmakta fayda var.

•••
👩‍⚕️Prof. Dr. S. Deniz Özzeybek
🌐www.denizozzeybek.com
📞0 (532) 054 04 32
☎️0 (232) 202 69 46
📩bilgi@denizozzeybek.com
📍Alsancak/Konak/İZMİR
•••

Son yıllarda hem bağırsak hem de kronik ağrı yakınmalarıyla gelen birçok hastamda ortak bir tabloyla karşılaşıyorum: Gaz...
06/10/2025

Son yıllarda hem bağırsak hem de kronik ağrı yakınmalarıyla gelen birçok hastamda ortak bir tabloyla karşılaşıyorum: Gaz, şişkinlik, kabızlık ya da ishal gibi sindirim sorunları; beraberinde yaygın kas ağrıları, yorgunluk, uyku bozuklukları ve odaklanma zorluğu. Bu semptomlar yalnızca rastlantı mı, yoksa birbirine bağlı mı?

🔺SİBO, yani ince bağırsakta aşırı bakteri çoğalması, normalde kalın bağırsakta bulunması gereken bakterilerin ince bağırsakta da bulunması durumudur. Bu durum yalnızca sindirim sistemiyle sınırlı kalmaz; vücutta yaygın inflamasyona, bağırsak geçirgenliğinde artışa ve bağışıklık sisteminin aşırı uyarılmasına yol açabilir. İşte bu süreç, fibromyalji gibi kronik ağrı sendromlarının da tetikleyicisi olabilir.

✔️Yapılan bazı çalışmalarda, fibromiyalji tanısı konan hastaların büyük kısmında SİBO saptandığı görülmüştür. Bu kişilerde SİBO tedavi edildiğinde sadece sindirim şikayetleri değil; kas-iskelet ağrıları, uyku kalitesi ve enerji düzeyi gibi birçok alanda da iyileşme gözlenmiştir.

🍂bu tür durumlarda, yalnızca ağrıya değil; altta yatan sistemik bozukluklara odaklanmak gerekir. Hastada fibromiyalji varsa ama aynı zamanda bağırsak yakınmaları da belirginse mutlaka SİBO testi değerlendirilmelidir.

•••
👩‍⚕️Prof. Dr. S. Deniz Özzeybek
🌐www.denizozzeybek.com
📞0 (532) 054 04 32
☎️0 (232) 202 69 46
📩bilgi@denizozzeybek.com
📍Alsancak/Konak/İZMİR
•••

Ketojenik diyet son yıllarda hem kilo kontrolü hem de metabolik sağlık açısından çok fazla gündeme geldi. Ancak hastalar...
03/10/2025

Ketojenik diyet son yıllarda hem kilo kontrolü hem de metabolik sağlık açısından çok fazla gündeme geldi. Ancak hastalarımdan en sık duyduğum sorulardan biri şu: “Hocam, bu kadar yağ tüketince kolesterolüm yükselmez mi?” Bu sorunun yanıtı, kişiden kişiye değişen bazı temel faktörlere dayanıyor.

Fonksiyonel tıp yaklaşımında bu tür sorulara ezbere yanıtlar vermek yerine, kişinin biyokimyasını ve metabolik geçmişini dikkate alarak değerlendiriyoruz.

❗❗Ketojenik diyet, karbonhidratı minimuma indirirken yağ tüketimini artırır. Fakat burada önemli olan yağın kaynağıdır. Rafine, hayvansal, trans yağlar ve işlenmiş gıdalar yerine kaliteli doymamış yağlara ve doğal kaynaklı doymuş yağlara yönelmek gerekir. Bu ayrımı doğru yaptığımızda, birçok hastada LDL kolesterol düzeyinde zararlı bir yükselme değil, tam tersi olumlu değişiklikler görüyoruz.

🔸Fonksiyonel tıpta kolesterol düzeylerini değerlendirirken sadece total kolesterole değil; LDL parçacık boyutu (Apo B), HDL düzeyi, trigliserid düzeyi ve insülin duyarlılığı gibi daha derin parametrelere bakarız.

Örneğin ketojenik diyete geçen bazı bireylerde LDL düzeyinde hafif bir artış olsa da parçacık tipi büyük ve pürüzsüz yapıda ise bu klinik olarak endişe verici değildir. Aynı zamanda HDL düzeyinde artış ve trigliserid düzeyinde düşüş, genel kardiyometabolik risk açısından koruyucu etki sağlar.

👉Bazı bireylerde ise özellikle genetik yatkınlık ya da inflamasyon düzeyi yüksekse ketojenik diyet sonrası LDL kolesterol belirgin şekilde yükselebilir. İşte bu noktada fonksiyonel tıp devreye girer. Bu hastalarda diyetin makro içeriği yeniden düzenlenebilir, antiinflamatuvar desteklerle denge sağlanabilir ve gerektiğinde genetik analizlerle daha kök nedenli bir yol haritası çizilebilir.

•••
👩‍⚕️Prof. Dr. S. Deniz Özzeybek
🌐www.denizozzeybek.com
📞0 (532) 054 04 32
☎️0 (232) 202 69 46
📩bilgi@denizozzeybek.com
📍Alsancak/Konak/İZMİR
•••

🎀 1–31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık AyıMeme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biri. Ancak erken teş...
01/10/2025

🎀 1–31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı

Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biri. Ancak erken teşhis hala en güçlü savunmamız.

👉Tarama programları, elle muayene alışkanlığı ve sağlıklı yaşam biçimleriyle risk büyük ölçüde azaltılabilir.

Unutmayın:
🩺 40 yaş sonrası yıllık mamografi önerilir.
🩺 Aile öyküsü olanlarda takip daha erken yaşta başlamalıdır.
🩺 Kendi kendinize yapacağınız aylık elle muayene çok değerlidir.

Bu Ekim, sadece pembe kurdele takmakla kalmayalım. Bedenimize, hormonlarımıza ve risklerimize daha bilinçli bakalım

Akut iltihap (inflamasyon), bağışıklık sisteminin doğal bir savunma mekanizmasıdır. Bir yere çarptığınızda oluşan şişlik...
29/09/2025

Akut iltihap (inflamasyon), bağışıklık sisteminin doğal bir savunma mekanizmasıdır. Bir yere çarptığınızda oluşan şişlik ya da bir enfeksiyondaki ateş, bu mekanizmanın sonucudur. Ancak bazı durumlarda iltihap, belirti vermeden sessiz ve kronik şekilde vücutta varlığını sürdürebilir, özellikle de damarlarda.

🔷Sessiz iltihap (Kronik İnflamasyon), birçok kronik hastalığın temel nedenlerinden biri olarak görülür. Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, diyabet, Alzheimer ve hatta bazı kanser türleri bu gizli iltihapla ilişkili olabilir. Damar çeperlerinde başlayan inflamasyon zamanla damarların yapısını bozabilir, plak oluşumunu hızlandırabilir. Bu da kalp krizi ve inme riskini artırır.

👉Peki bu kadar ciddi bir süreç nasıl bu kadar sessiz ilerler? Çünkü kronik inflamasyon çoğu zaman doğrudan bir belirti vermez. Ancak bazı ipuçları vardır: sürekli yorgunluk, sabahları dinlenmemiş uyanmak, sık hastalanmak, sindirim sorunları, cilt problemleri, kilo verememe ya da sürekli şişkinlik hissi. Fonksiyonel tıpta bu belirtiler önemsenir ve "vücut ne anlatmak istiyor?" sorusu ciddiyetle ele alınır.

🔹Sessiz iltihabın en yaygın nedenleri arasında yanlış beslenme, insülin direnci, hareketsizlik, kronik stres, uyku düzensizliği ve bağırsak florasının bozulması yer alır. Özellikle işlenmiş gıdalar, şekerli yiyecekler ve sağlıksız yağlar inflamasyonu tetikler. Stres ve yetersiz uyku ise bağışıklık sistemini sürekli tetikte tutarak bu iltihabı derinleştirir.

🌻Fonksiyonel tıpta bu süreci tersine çevirmek mümkündür. Öncelikle kan testleriyle vücuttaki inflamasyon düzeyi ölçülür (örneğin CRP, homosistein gibi). Ardından kişiye özel bir yol haritası çıkarılır: antiinflamatuvar beslenme, düzenli hareket, stres yönetimi, kaliteli uyku ve gerekirse destekleyici takviyeler. Bu yaklaşım, sadece belirtileri değil; temel nedenleri hedef alır.

•••
👩‍⚕️Prof. Dr. S. Deniz Özzeybek
🌐www.denizozzeybek.com
📞0 (532) 054 04 32
☎️0 (232) 202 69 46
📩bilgi@denizozzeybek.com
📍Alsancak/Konak/İZMİR
•••

26/09/2025

Fonksiyonel tıpta metabolik bozuklukları değerlendirirken yalnızca kan şekeri veya kolesterol düzeylerine odaklanmayız.

Metabolik sistem; hücresel enerji üretimini, insülin duyarlılığını, mitokondri fonksiyonlarını ve detoksifikasyon süreçlerini içine alan çok katmanlı bir ağdır. Bu sistemdeki bozulmalar zamanla insülin direnci, tip 2 diyabet, dislipidemi, abdominal obezite ve non-alkolik karaciğer yağlanması gibi tablolarla karşımıza çıkar.

👉Bu bozuklukların temelinde genellikle tek bir neden yoktur; çoklu stres yükleri birikir.Örneğin; bağırsak geçirgenliğinin artması, inflamatuvar yanıtları tetikleyerek karaciğerdeki detoksifikasyon yollarını zorlar ve metabolik stresin derinleşmesine yol açar.

Karaciğer, fonksiyonel tıpta yalnızca “enzim değerleri yüksek mi?” diye bakılan bir organ değildir. Karaciğer; vücudun detoks merkezi, glikoz regülasyonunun kontrol noktası ve yağ metabolizmasının dengeleyicisidir.

Ancak bu organ; aşırı fruktoz alımı, toksik yük (tarım ilaçları, ağır metaller, endüstriyel kimyasallar), mikrobiyal toksinler (örneğin LPS) ve yetersiz antioksidan kapasite nedeniyle kolayca zorlanabilir. Özellikle glutatyon eksikliği, karaciğerin detoks kapasitesini belirgin şekilde düşürür.

🌿Fonksiyonel tıp yaklaşımında, karaciğer hasarını tedavi etmeye başlamadan önce o hasarı oluşturan biyokimyasal düğümleri çözümlemeyi hedefleriz. Bağırsaklar düzgün çalışıyor mu? Toksin birikimi var mı? Vücutta antioksidan kapasite yeterli mi? Enerji üretiminde bir sorun var mı? Hepsini birlikte değerlendiririz.

•••
👩‍⚕️Prof. Dr. S. Deniz Özzeybek
🌐www.denizozzeybek.com
📞0 (532) 054 04 32
☎️0 (232) 202 69 46
📩bilgi@denizozzeybek.com
📍Alsancak/Konak/İZMİR
•••
̆erhastalıkları

Alzheimer hastalığı, sadece hafıza kaybı değildir. Zamanla düşünme, karar verme ve günlük işleri yerine getirme yetileri...
21/09/2025

Alzheimer hastalığı, sadece hafıza kaybı değildir. Zamanla düşünme, karar verme ve günlük işleri yerine getirme yetilerini etkileyen ilerleyici bir beyin hastalığıdır.

🍂Fonksiyonel tıpta biz, Alzheimer’ı sadece bir “beyin hastalığı” olarak görmeyiz. Bu hastalık, vücudun genel inflamasyon durumu, insülin direnci, beyin-bağırsak ekseni ve yaşam tarzı faktörleriyle yakından ilişkilidir. Yani beyin, aslında vücutta olup bitenlerin bir yansımasıdır. Bu yüzden Alzheimer’dan korunmak, yalnızca bulmaca çözmekle ya da vitamin almakla sınırlı değildir; bir bütün olarak yaşama bakmak gerekir.

Araştırmalar gösteriyor ki; kronik inflamasyon, yüksek kan şekeri, yetersiz uyku, hareketsizlik ve işlenmiş gıdalarla beslenme Alzheimer riskini artırıyor. Fonksiyonel tıp yaklaşımında bu risk faktörlerini erkenden fark edip önlem almak mümkündür. Örneğin:

✔Antiinflamatuvar ve düşük glisemik indeksli bir beslenme planı,
✔Kaliteli uyku,
✔Düzenli hareket,
✔Sağlıklı bağırsak ve
✔Stresin etkili yönetimi, sadece kalp değil beyin sağlığı için de temel şartlardır.

Dünya Alzheimer Günü, sadece hasta bireyleri değil; risk grubundaki herkesi farkındalıkla harekete geçmeye davet eder. Çünkü Alzheimer, özellikle erken aşamalarda önlenebilir ve yavaşlatılabilir bir süreçtir.🌸

🔻Antiinflamatuvar beslenme vücutta kronik inflamasyonu azaltmanın hedeflendiği bir beslenme şeklidir. Bu yaklaşımda önce...
19/09/2025

🔻Antiinflamatuvar beslenme vücutta kronik inflamasyonu azaltmanın hedeflendiği bir beslenme şeklidir. Bu yaklaşımda öncelikle pro-inflamatuvar (iltihabı artırıcı) gıdalar yemek listemizden çıkarılır. İşlenmiş gıdalar, rafine şekerler, trans yağlar ve katkı maddeleri birçok kişide bağırsak sağlığını bozarak inflamasyonu artırabilir. Bunun yerine doğal, taze, mevsimsel ve mümkünse organik besinlere yönelmek esastır. Özellikle zengin antioksidan içeriğiyle sebzeler, meyveler, omega-3 yağ asitleri (balık, ceviz, keten tohumu gibi), zeytinyağı, zerdeçal ve zencefil gibi baharatlar bu beslenme tarzının temel taşlarını oluşturur.

•••
👩‍⚕️Prof. Dr. S. Deniz Özzeybek
🌐www.denizozzeybek.com
📞0 (532) 054 04 32
☎️0 (232) 202 69 46
📩bilgi@denizozzeybek.com
📍Alsancak/Konak/İZMİR
•••

Address

Şair Eşref Bulvarı No: 69/1 Kat:3 Daire: 7 Alsancak/Konak/İZMİR
Izmir
35220

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Fonksiyonel Tıp İzmir posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Fonksiyonel Tıp İzmir:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram