Psikiyatrist Dr. Hakan Tokur

Psikiyatrist Dr. Hakan Tokur Dr. Hakan Tokur

02/12/2025

Kaygı durumunda beyin, potansiyel tehlikelere odaklanarak hazırlık yapma eğilimindedir. Bu hepimiz için koruyucudur aslında. Kaygı olmazsa yaşamımız oldukça zorlaşırdı fakat burada kaygının derecesi ve kişinin günlük işleyişini ne kadar etkilediğidir. Zihin yoğun kaygı deneyimi yaşadığında sürekli öten bir alarma dönüşür ve kişiler genellikle yaşadıkları her deneyimde en olumsuzun yaşanacağını düşünmeye başlar. Bu durum, sürekli bir diken üstünde olma hâli oluşturabilir ve olumlu olasılıkların fark edilmesini zorlaştırabilir. Yoğun kaygı içinde kalındığında, sadece geleceğe dair olasılıklar değil, içinde bulunulan an ile bağ da zayıflar. Geçmiş deneyimlerin etkileri ve geleceğe yönelik kaygılar düşünceleri doldururken, kişinin mevcut duyguları ve ihtiyaçları âdeta dışarıda kalır. Kaygıyı yok etmek değil, onunla daha sağlıklı bir ilişki kurmak mümkündür. Zihin zaman zaman alarm verebilir, önemli olan bu alarmı sorgulamak, kontrol edilebilen ve edilemeyenleri ayırt edebilmek ve yaşantıyı bu farkındalıkla sürdürebilmektir.

01/12/2025

Yalnızca “mutlu” olmayı hedefleyen biri, çoğu zaman bu hedef uğruna şimdiki anın gerçekliğini kaçırır. İçsel bir hâlin dışarıdan zorla inşa edilmesi mümkün değildir. Ne kadar çok kontrol etmeye, şekil vermeye çalışırsak, o kadar koparız kendimizden. Zihinsel bir koşuşturmaca içinde sürekli “Nasıl daha iyi hissederim?” sorusunu soran biri, aslında şimdiki duygusunu duymaz hâle gelir. Yaşamak bir yarış değil, bir temas işidir. Kendi deneyimimizle temasta olmadıkça en olumlu duygular bile yüzeysel kalır. Zorlama bir iyilik hâli bizi kendimize yabancılaştırır. Oysa insan, acısına da sevincine de yer açabildiğinde içsel olarak bütünleşmeye başlar. Bu bütünlük içinde mutluluk, gelip geçici bir hedef olmaktan çıkar. Kendimizi zorladıkça değil, kendimize yaklaştıkça hafifleriz; çünkü yaşamak, bir duyguya ulaşma mücadelesinden çok, o anda neyin gerçek olduğunu duymayı gerektirir.

30/11/2025

Bir şeyi nasıl algıladığımız, o anki duygusal ve ruhsal süreçlerimizle sıkı sıkıya ilişkilidir. Bu yüzden dışarıdaki karmaşayı düzene sokmaya çalışmak çoğu zaman sonuç vermez; çünkü asıl odaklanılması gereken yer, kişinin iç dünyasıdır. Bu, kolay bir süreç değildir ve buradan mümkün olduğunca kaçınmak istemek insancadır. Fakat kişi, bu rahatsızlıktan kaçınırken daha büyük bir rahatsızlığın içine düşer ve böylece kısır bir döngü yaratır. Bu döngüden çıkmanın yolu, yalnızca dışa değil, içe de bakmaktır. Şöyle düşünelim: Eğer toprak verimli değilse, ekilen tohumlar orada yetişemeyecektir. Öncelikle toprağın neye ihtiyaç duyduğunu anlamak gerekir. Oradaki koşullar değişmeden, yüzeyde yapılacak düzenlemeler geçici kalır veya tohum tutunamaz. İç dünya için de durum böyledir. Değişim, içten dışa doğru gerçekleştiğinde yaşam canlılığın köklerini sağlam bir şekilde salabilir ve kalıcı olur.

29/11/2025

Özellikle eski plaklarda, iğne bir çizik üzerine geldiğinde sık sık atlama yaşanır ama en ilginç olan, iğnenin plağın bir oyuntusunda takılıp kalmasıdır. Bu durumda aynı müzik parçası sürekli tekrar eder. Bunu düzeltmenin tek yolu, iğneyi elle kaldırıp başka bir yere koymaktır. Hayatta dünyayı algılayış şeklimiz de plak oyuntularına benzer. Bir plak çalarken iğneye baskı yaparsanız, oyuntular derinleşir. Bu, müziğin akışını zorlaştırır; iğne takılırsa müzik hep aynı yerde döner – ta ki müdahale edene kadar. Beynimiz de böyle çalışır. Bir düşünceyi, duyguyu ya da davranışı ne kadar çok tekrar edersek, beynimizde o yol o kadar güçlenir. Yani beyin yolları da plak oyuntuları gibidir. Aynı sinir yolunu tekrar ettikçe o "oyuntu" derinleşir. Zamanla aynı düşünce ve davranış kalıplarına takılı kalırız – tıpkı plağın bir yerinde takılıp kalan iğne gibi. Bu döngüden çıkmanın ilk adımı, tekrar eden düşünce, duygu ya da davranışı fark etmektir. Bunların zamanla pekiştiğini kabul edip, bilinçli bir şekilde farklı bir yol seçmemiz gerekir. Yani, plağın iğnesini kaldırmak ve yeni bir oyuntuya geçmek gibi. Böylece yeni deneyimlere alan açabilir ve yeni yollar oluşturabiliriz.

28/11/2025

İnsan zihni, kimi zaman tek bir olaydan yola çıkarak tüm hayatına dair kapsayıcı yargılar üretme eğilimindedir. Yaşanan olumsuz bir deneyim, bağlamından koparıldığında yalnızca o ana değil, kişinin kendiliğine, başkalarına ve geleceğe dair inançlarını da dönüştürebilir. Böylece sınırlı bir yaşantı, yaşam öyküsünün tamamını açıklıyormuş gibi algılanır. Tek bir ana aşırı odaklanıldığında diğer yaşantılar, olumlu deneyimler ve farklı ihtimaller görmezden gelinir. Zihin, o olumsuz deneyimi merkez alarak bir genelleme yapar ve sanki hayatın bütünü bundan ibaretmiş gibi bir yanılgıya kapılır. Bu bakış açısı, kişinin kendiyle ve dünyayla kurduğu ilişkiyi daraltır; seçenekleri sınırlıymış gibi hissettirir. Oysa yaşam, sürekli bir oluş ve değişim halindedir. Anlam, yalnızca geçmişte kalan tek bir deneyimde değil, yaşanan her anda yeniden inşa edilir. Bu yüzden kişinin, kendisini sabit bir hikâyeye hapsetmesi yerine yaşantılarını daha geniş bir perspektiften görebilmesi önemlidir. Kişi ancak böyle bir farkındalıkla kendi deneyimlerinin bütünlüğünü kavrayabilir ve kendisini dar bir çerçevenin ötesinde algılamaya başlayabilir. Bu süreçte yaşantıya açık bir şekilde temas etmek ve geçmiş deneyimlere bugünden bakabilmek, iyileşmenin kapılarını aralar.

27/11/2025

İyi oluş, çoğu zaman dış koşullardan değil, kişinin dikkatini nereye yönlendirdiğinden beslenir. Zihnin sürekli geleceğe, eksik olana ya da olması gerekenlere odaklanması, kişiyi anda olanla temastan uzaklaştırır. Oysa duygu ve ihtiyaçlarla doğrudan temas kurmak, bütünlüğü destekler. Sürekli arzulananla mevcut olan arasındaki mesafeye takılı kalmak, tatmin yerine bir eksiklik hissini büyütür. İç dünyadaki denge, dikkatin şimdiki ana ve gerçekten ne yaşandığına yönelmesiyle güçlenir. Bu durum, insanı kendi deneyimine daha yakın, daha canlı ve daha tamam hissettirir. Denge, dikkatin gelecekteki ihtimallerden çok, şimdi ve burada gerçekten ne yaşandığına yönelmesiyle güçlenir. Bu farkındalık, insanı hem kendi deneyimine hem de yaşamın akışına daha derinden bağlar.

26/11/2025

Bireyin sorunları dar bir açıdan görmesi, sanki uzun bir dürbünü en yakın mesafeye odaklayarak kullanması gibidir. Dürbün ne kadar yakına ayarlanırsa, görülen nesne o kadar büyük, ayrıntılı ve bazen de korkutucu görünür. Böylece aslında çözülmesi mümkün olan sorunlar, zihinde olduğundan çok daha büyüyerek yer eder. Oysa dürbünü uzaklaştırıp daha geniş bir görüş açısıyla kullanmak, çevreyi ve durumu bütüncül olarak değerlendirmeyi sağlar. Bu sayede sorunların gerçek boyutu ortaya çıkar ve içsel olumsuz sesler azalır. Genişleyen bakış açısı ise zihinsel esnekliği artırarak bireyin sorunlarla daha dengeli ve sağlıklı bir şekilde başa çıkmasına olanak tanır.

25/11/2025

Duygularınızı bir nehir olarak düşünün. Güçlü olma arzunuz ise bu nehrin akışını kontrol etmek için inşa ettiğiniz büyük bir barajdır. Dışarıdan bakıldığında her şey yolunda görünür ancak nehir akmaya devam eder. Fakat hiç kimse bu engeli sonsuza kadar yerinde tutamaz. Bir gün mutlaka yıkılacaktır. Her zaman iyi olmak çok mümkün değildir ve iyi olunmadığı zamanlar da olacaktır. Bunlar gizlenmesi ve ötelenmesi gereken deneyimler değildir. Aksine bunların deneyimlenmesine izin verilmesi ve alan açılması gerekir. Duygular, akmaları için vardır. Onları durdurmaya çalışmak yalnızca bir süreliğine işe yarar. Gerçekte ihtiyaç duyulan şey, duyguları ele alarak onlarla temas ederek anlatmak istediklerini görebilmektir. Duygular kimi zaman kuvvetlenir, kimi zaman sakinleşir. Bu değişim olağandır. Asıl mesele, bu değişimin varlığına yer açabilmek ve duyguların akmasına eşlik edebilmektir; çünkü duygular ancak aktıkça kendi yolunu bulur.

24/11/2025

Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun.

21/11/2025

Bazen döngülerden çıkmak ve onları geride bırakmak gerekir çünkü süreklilik içinde anlamını yitiren bir alan, artık yalnızca kendini tekrar eder; canlılığını yitirir. Bu tekrar, ilk başta güvenli ve tanıdık görünse de zamanla kişinin çevresiyle kurduğu ilişkiyi daraltır, hareket alanını sınırlar. Döngülerden çıkmak her zaman kolay değildir; çünkü bilinen, her ne kadar daraltıcı olsa da, bir tür güven sunar. Ancak bu güven, çoğu zaman büyümeyi ve canlılığı engelleyen bir sınır hâline gelir. Yenilenme, bu sınırların fark edilmesi ve yeniden düzenlenmesiyle mümkün olur. Zaman zaman durup içinde bulunulan döngülerin ne kadarının gerçekten iyi geldiğinin ne kadarının kişinin yaşamını ketlediğini sorgulamak bu yüzden önemlidir. Döngülerin çözülmesi, ilk anda bir belirsizlik hissi doğurabilir. Ancak bu belirsizlik, yalnızca bir boşluk değil; aynı zamanda yeni oluşumlar için de alan açar.

20/11/2025

İlerlemenin anlamı her zaman harekete geçmekle ölçülmez; bazen durmak da gelişimin bir parçasıdır. Ruhsallık, kesintisiz ilerlemeye değil, zaman zaman duraksamaya da ihtiyaç duyar. Tıpkı toprağın verimli kalabilmesi için zaman zaman dinlenmeye bırakılması gibi. İnsan da kendi bütünlüğünü ve işlevselliğini sürdürebilmek için içsel süreçlerine odaklanmalı ve gerektiğinde durabilmelidir. Tıpkı toprağın dinlenirken kaynaklarını yeniden düzenlemesi gibi, bireyin de bazen yalnızca mevcut deneyimde kalarak yenilenmesi gerekir.
Durduğumuz anlarda kendimize daha dikkatli kulak verebilir; hangi ihtiyaçlarımızın olduğunu, hangi duygularımızın görülmek istediğini fark edebiliriz. Yaşamın koşturmacasında çoğu zaman yalnızca yaptıklarımıza odaklanır, nasıl hissettiğimizi ve neye ihtiyaç duyduğumuzu göz ardı ederiz. Oysa durduğumuzda dikkatimizi yeniden ana, bedenimize ve duygularımıza yöneltebiliriz.
İçsel olarak tamamlanmamış, yarım kalmış deneyimler zamanla tekrar tekrar yüzeye çıkar. Onlara alan tanımadığımız sürece kendilerini farklı biçimlerde hissettirmeye devam ederler. Durmak, bu yarım kalanları da fark etmek ve onlarla temas ederek tamamlanmalarına alan açmaktır. Belki de uzun süredir bastırılan bir üzüntü, görülmek isteyen bir öfke ya da duyulmamış bir ihtiyaç vardır. Bu deneyimlerle temas etmek, iç dünyamızı bütün ve tam olarak hissetmemizi sağlar.

19/11/2025

Değişim, canlılığın temel koşullarından biridir. Doğada varlığını sürdüren her organizma, çevresel koşullara uyum sağlamak adına biçim değiştirir, kendini yeniler ve eskiyi geride bırakır. Bu yenilenme süreci sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal süreçler için de geçerlidir. Bazı düşünceler zamanla işlevini yitirir. Zihin, eski düşünce kalıplarına tutunarak hareket ettiğinde yaşamın doğal akışına ayak uydurmakta zorlanabilir. Eski bir kabukta ısrar etmek, yeniye yer bırakmamak demektir. Bunu bir örnekle anlatacak olursak: Istakozlar, yaşamları boyunca sert bir kabuk içinde korunurlar. Ancak büyümek için bu kabuğu bırakmak ve yenisini oluşturmak zorundadırlar. Kabuk değiştirme süreci ıstakoz için hayati önem taşır; çünkü eski kabuk daralır, hareketlerini kısıtlar ve yaşam alanını sınırlar. İnsanın ruhsal yapısı da benzer bir döngüyü izler. Eski düşünce kalıpları birer kabuk gibi işlev görür; kişiyi dış dünyadan koruyan, alışkanlık ve güvenlik sağlayan bir zırh görevi üstlenirler. Ancak bu düşünceler zamanla dünyaya bakış açısını daraltır, esnekliği azaltır ve bireyin yaşam akışına uyum sağlamasını zorlaştırır. Yenilenme ve değişim için bu düşüncelerin yerine yeni anlamlar ve farklı pencereler yerleştirmek oldukça önemlidir.

Address

C4MQ+FW Konak, İzmir
Izmir

Opening Hours

Monday 10:00 - 20:00
Tuesday 10:00 - 20:00
Wednesday 10:00 - 20:00
Thursday 10:00 - 20:00
Friday 10:00 - 20:00
Saturday 11:00 - 18:00

Telephone

+905428053535

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Psikiyatrist Dr. Hakan Tokur posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram

Category