PSY Q Eğitim Danışmanlık

PSY Q Eğitim Danışmanlık Türkiye'nin ve dünyanın saygın terapistlerinin eğitimlerini organize eder. Psikoloji eğitimler

Çoğu zaman partnerimiz konuşurken kelimelerini duyarız ama onun ne anlatmak istediğini tam anlamıyla anlamayız. Çünkü du...
22/10/2025

Çoğu zaman partnerimiz konuşurken kelimelerini duyarız ama onun ne anlatmak istediğini tam anlamıyla anlamayız. Çünkü duymak ve duyulmak iki farklı şeydir.
“Duyulmak”, sadece sesin karşı tarafa ulaşması değil; karşınızdaki kişinin duygu ve niyetini, derin anlamını fark etmek ve ona yanıt vermek anlamına gelir.

Bir ilişkide en değerli hislerden biri “Anlaşılıyorum” duygusudur. Ancak yoğun hayat temposu, kendi zihnimizdeki düşünceler ya da savunmaya geçme eğilimi, bizi “otomatik dinleme” moduna sokar. Bu durumda partnerinizin sözleri kulağınızdan geçip gider ama kalbinize ulaşmaz.

📌 İletişimde anlamın büyük kısmı kelimelerden değil, tonlama, mimikler ve duygusal bağlamdan gelir. Beyin, karşısındakinin duygu tonuna uyumlandığında, empati penceresi açılır. Bu olmadığında kişi “beni anlamıyor” hissine kapılır.

⭐ Duyulmak için yapılabilecekler:

“Aktif dinleme” pratiği: Partneriniz konuşurken ara vermeyin, göz teması kurun, cümlenin anlamını kendi kelimelerinizle tekrar edin.
Duyguyu yakalamak: “Bugün çok yoruldum” cümlesi belki “Bana biraz ilgi göster” anlamına geliyor olabilir.
Savunmayı bırakmak: Hemen karşı argüman üretmek yerine, önce anlamaya odaklanın.
Meraklı olmak: Sormaktan çekinmeyin; “Bunu hissettiğinde ne düşündün?” gibi.

Anne-baba ayrılık kararı aldığında, çocuğun dünyasında da büyük bir değişim başlar. Bu değişim sadece fiziksel değil, du...
15/10/2025

Anne-baba ayrılık kararı aldığında, çocuğun dünyasında da büyük bir değişim başlar. Bu değişim sadece fiziksel değil, duygusal ve zihinseldir. Çocuk için güven duygusunun sarsılması, en temel etkidir.

Her çocuğun tepkisi farklıdır:

Bazıları açıkça ağlar, sorular sorar.
Bazıları içine kapanır ve “sorun yokmuş” gibi davranır.
Bazıları ise davranışlarında değişim gösterir; öfke, ders başarısında düşüş, arkadaşlarına mesafe gibi.

📌 Çocuğun zihni, iki ebeveyni de “bir bütün” olarak algılar. Ayrılık bu bütünlüğü bozar ve çocuk “Bunda benim bir rolüm var mı?” ya da “Ya bir gün annem de giderse?” gibi endişeler taşır. Bu durum, gelecekteki bağlanma biçimlerini bile etkileyebilir.

🛠 Çocuğun iç dünyasını anlamak ve desteklemek için:
Açıklama yapın: Ayrılığı yaşına uygun şekilde ve net bir dil ile anlatın. Suçlu aramaktan kaçının.
Sorularını yanıtsız bırakmayın: “Annen-baban farklı evlerde yaşayacak ama seni birlikte sevmeye devam edeceğiz.” gibi güven veren cümleler kurun.
Duygularını onaylayın: Ağlamak, öfkelenmek, üzülmek normal tepkilerdir. Bunları bastırmasını istemeyin.
Rutinleri koruyun: Okul, uyku saatleri, hobiler… Rutinler, çocuğun kontrol hissini pekiştirir.
Ebeveyn işbirliği: Aranızdaki sorunları çocuğa yansıtmadan, ortak ebeveynlik yapmaya çalışın.
Gerekirse profesyonel destek: Özellikle uyku, beslenme, davranış sorunları uzarsa bir uzmana başvurun.

Çocuk için en önemli şey, sevginin değişmediğini bilmek ve güvende hissetmektir. Siz ayrılmış olabilirsiniz ama ebeveynlik görevi bitmez.

Tartışmanın gürültüsü sona ermiştir… ama evin havası ağırdır. Kelimeler konuşulmaz, bakışlar kaçar, ortam sessiz bir buz...
01/10/2025

Tartışmanın gürültüsü sona ermiştir… ama evin havası ağırdır. Kelimeler konuşulmaz, bakışlar kaçar, ortam sessiz bir buzhaneyi andırır. İşte buna “sessiz savaş” denir.

Sessiz savaş, bir tartışmanın ardından duyguların ifade edilmediği, konunun kapanmadığı ama iletişimin de kesilmediği garip bir ara durumdur. Burada asıl sorun, çatışmadan kaçınma ve duyguların bastırılmasıdır. İnsanlar bazen “O an konuyu kapatayım” diyerek sessizleşir. Ancak ifade edilmeyen her kırgınlık, bir tortu gibi birikir.

📌 Beyin, çözülmemiş duygusal gerilimleri “tehdit” olarak algılar. Kortizol (stres hormonu) yüksek kalır. Kişiler bir sonraki iletişimi riskli görür ve uzak durur. Bu da “bağ kesilmesi”ne değil, görünmez bir gerilim hattına yol açar.

🛠 Sessiz savaşı bitirmek için:

Farkındalık: Öncelikle bu durumun farkına varın. “Şu an birbirimizle konuşmuyoruz ama bu bitmiş bir konu değil” demek, ilk adımdır.

Zamanlama: Tartışmadan hemen sonra değil, duygular biraz yatıştıktan sonra konuşun.

‘Ben’ dili kullanın: “Sen beni hep yanlış anlıyorsun” yerine, “Ben bu durumda kendimi değersiz hissediyorum” deyin.

Küçük köprüler kurun: Basit bir soru, küçük bir jest, bir tebessüm bile bariyeri hafifçe indirebilir.

Sorunu çözmek için konuşun, haklı çıkmak için değil: Hedef, galip olmak değil, ilişkiyi iyileştirmektir.

Sessiz savaş uzadıkça, duygusal bağ zedelenir. Sorunları konuşarak çözmek, sessiz kalarak görmezden gelmekten daima daha sağlıklıdır.

Birlikte yaşamak, yan yana olmak değildir…Bazı çiftler ya da aile bireyleri, aynı evin içinde günlerini geçirir ama kalp...
24/09/2025

Birlikte yaşamak, yan yana olmak değildir…

Bazı çiftler ya da aile bireyleri, aynı evin içinde günlerini geçirir ama kalpten kalbe uzanan bağ yavaş yavaş zayıflar. Günlük konuşmalar “Faturayı ödedin mi?” veya “Akşam ne yemek var?” gibi temel ihtiyaçlarla sınırlı hale gelir. Eskiden gülümseyerek bakılan gözler, artık birbirinin üzerinden kayar.

Bu duygusal yabancılaşma, çoğu zaman sessizce gelişir. Başta yoğun iş temposu, yorgunluk veya küçük kırgınlıklar bahanedir. Ancak zamanla, jest ve mimikler azalır, ortak keyif alanları kaybolur. Yabancılaşma, yalnızca rekabet, öfke veya tartışmadan değil, ortak paylaşımın azalmasından beslenir.

📌Duygusal mesafe, ilişkide bağlanma biçimleri, geçmiş deneyimler, iletişim becerileri ve stres faktörleriyle yakından ilgilidir. İnsan beyninde bağ kurma mekanizması, tekrar eden olumlu etkileşimlerle güçlenir. Birlikte geçirilen kaliteli zaman azalınca, beyin bu bağı “gereksiz” görmeye başlar. Bir süre sonra yan yana olmak bile yalnız hissettirebilir.

⭐ Nasıl Kapatabiliriz?

Küçük adımlar atın: Her gün en az 10 dakika sadece birbirinize ayırın. Telefonu, TV’yi kapatın ve göz göze konuşun.

Duygularınızı ifade edin: “Nasılsın?” sorusunun ötesine geçin. “Bugün en çok neye üzüldün?” ya da “Seni en mutlu eden şey neydi?” gibi derinleştirici sorular sorun.
Ortak aktiviteleri canlandırın: Bir film gecesi, kısa bir yürüyüş, birlikte yemek yapmak. Ufak ama düzenli.

Fiziksel teması ihmal etmeyin: Sarılmak, omuza dokunmak gibi küçük temaslar, beyin kimyasında güven duygusu oluşturan oksitosin hormonu salgılar.
Gerekirse profesyonel destek: Çift terapisi, ilişki koçluğu veya aile terapisi, mesafeyi kapatmak için yapılandırılmış bir alan sağlayabilir.

İlişkiler “kendiliğinden” iyi kalmaz, bakım ister. Evin içinde yeniden tanışmak, yeniden dinlemek ve yeniden bağ kurmak mümkündür.

04/09/2025

🧠 Modern hayatın koşturmacası içinde duygusal tükenmişlik, adeta görünmez bir virüs gibi yayılıyor. Peki, nedir bu duygusal tükenmişlik? Psikolojik literatürde “emotional exhaustion” olarak geçen bu kavram, kişinin uzun süreli stres, baskı ve duygusal yük altında kendisini enerjisiz, bitkin ve içsel olarak boşalmış hissetmesi durumudur.

💔 Özellikle iş hayatında ya da yoğun kişisel ilişkilerde yaşanan sürekli yüksek beklentiler, beynimizin duygusal dengeyi sağlayan limbik sistemini zorlar. Bu durum, serotonin ve dopamin gibi mutluluk hormonlarının dengede kalmasını engeller. Uzun vadede kişi, hem fiziksel hem psikolojik olarak tükenmiş hisseder.

🌿 Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinden yola çıkarsak, güvenlik ve ait olma ihtiyaçlarımız karşılanmadığında; yani “ben buradayım, değerliyim” hissi zedelendiğinde, duygusal tükenmişlik ortaya çıkar. Carl Rogers’ın “koşulsuz kabul” teorisi de buna işaret eder; biz, kendimizi koşulsuz kabul edilmediğimizde duygusal anlamda zarar görürüz.

😔 Bu durumdaki kişilerde sıkça gördüğümüz belirtiler arasında kronik yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü, uyku problemleri ve hatta sosyal çekilme vardır. Ancak unutulmamalı ki, duygusal tükenmişlik bir hastalık değil, beynimizin “kendi kendini koruma” refleksidir.

🧘‍♀️ Bu noktada mindfulness (bilinçli farkındalık) ve nefes egzersizleri bilimsel olarak kanıtlanmış yöntemlerdir. Harvard Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar, mindfulness uygulayan bireylerde stres hormonlarında anlamlı azalma olduğunu göstermiştir. Ayrıca, duygusal ihtiyaçlarınıza zaman ayırmak, sınırlar koymak ve gerekirse profesyonel destek almak, iyileşme sürecinde kritik rol oynar.

✨ Unutmayın, tükenmişlik geçici bir durumdur; önemli olan onu fark edip gerekli adımları atmaktır. Kendinize nazik olun, çünkü her büyük değişim küçük bir farkındalıkla başlar.

🧠 Anksiyete sadece zihinsel bir durum değil, aynı zamanda bedenimizin de sinyal verdiği karmaşık bir reaksiyon. Fiziksel...
28/08/2025

🧠 Anksiyete sadece zihinsel bir durum değil, aynı zamanda bedenimizin de sinyal verdiği karmaşık bir reaksiyon. Fiziksel tıp ve rehabilitasyon alanında yapılan çalışmalar, anksiyetenin kalp ritminden sindirim sistemine, bağışıklık fonksiyonlarından kas gerilimine kadar vücudumuzda derin etkiler yarattığını gösteriyor.

💓 Özellikle kronik anksiyete durumunda, vücut sürekli “savaş ya da kaç” modunda kalıyor. Bu da kalp atış hızının artması, tansiyonun yükselmesi, kaslarda sürekli gerginlik yaratması anlamına geliyor. Aynı zamanda stres hormonları kortizolun uzun süre yüksek kalması, bağışıklık sistemini zayıflatıyor, bu yüzden sık hastalanmalar kaçınılmaz oluyor.

🌿 Psikoneuroimmünoloji adı verilen disiplin, zihin, sinir sistemi ve bağışıklık sistemi arasındaki bu karmaşık ilişkiyi inceliyor. Özellikle kronik ağrılar, migren, fibromiyalji gibi hastalıklarda anksiyete ve stresin tetikleyici olduğu kanıtlandı.

🧘‍♀️ Fiziksel tedavi ve rehabilitasyon sürecinde, anksiyete yönetimi için nefes teknikleri, gevşeme egzersizleri ve bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi yöntemler entegre ediliyor. Böylece sadece semptomları değil, sebebi de hedef alıyoruz.

✨ Kendinize şunu hatırlatın: Zihinsel sağlığınıza önem vermek, fiziksel sağlığınızı korumanın en etkili yoludur. Anksiyeteyi görmezden gelmek yerine onunla dost olmak, iyileşmenin anahtarıdır.


📱 Sosyal medya hayatımıza renk katarken, iletişim biçimimizi ve empati yeteneğimizi de derinden etkiledi. Empati, psikol...
21/08/2025

📱 Sosyal medya hayatımıza renk katarken, iletişim biçimimizi ve empati yeteneğimizi de derinden etkiledi. Empati, psikolojide karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlama, onlarla duygusal bağ kurma yeteneği olarak tanımlanır. Ancak ekranlar ardında bu yetenek nasıl zayıflıyor?

👁️‍🗨️ Daniel Goleman’ın “Duygusal Zeka” kavramında empati, sosyal zekanın kalbi olarak geçer. Empati eksikliği, sosyal çatışmaların, yanlış anlaşılmaların ve hatta yalnızlık hissinin artmasına yol açar. Modern iletişim biçiminde, yüz yüze etkileşimlerin yerini hızlı mesajlaşmalar ve “like” tıklamaları alıyor; bu da duygusal sinyallerin kaybolmasına neden oluyor.

🌐 Araştırmalar gösteriyor ki, sosyal medyada geçirilen uzun saatler, gerçek hayattaki sosyal becerileri zayıflatıyor. Ayrıca, dijital platformlarda karşılaşılan “trolling”, siber zorbalık ve yüzeysellik, empati gelişimini engelliyor. Harvard Üniversitesi’nin psikoloji bölümü bu konuda yaptığı çalışmada, gençlerde sosyal medya bağımlılığı arttıkça empati düzeyinin düştüğü sonucuna varmış.

❤️ Buna karşın, empatiyi güçlendirmek mümkün. Dijital detoks yapmak, bilinçli iletişim kurmak ve yüz yüze sohbetlere öncelik vermek, bu yeteneği yeniden canlandırır. Brene Brown’un sözleriyle “Empati, insan olmanın temelidir.” Dijital çağda da bunu hatırlamak ve uygulamak büyük önem taşıyor.


20/08/2025
18/08/2025

🎧 İnsanların en temel ihtiyaçlarından biri “duyulmak”tır; yani sadece dinlenmek değil, derinlemesine anlaşılmak ve hislerin, düşüncelerin karşı taraf tarafından hissedilmesidir.

🧠 Psikolojide Carl Rogers’ın “Koşulsuz Pozitif Kabullenme” kavramı, duyulmanın temelini oluşturur. Bizi yargılamadan, değiştirmeye çalışmadan tam anlamıyla kabullenmek, insanı özgürleştirir.

💬 Ancak günlük hayatta çoğumuz, partnerimizin sadece sözlerini duymakla kalır, içindeki duygusal frekansı kaçırırız. Bu yüzden, “dinlemek” ile “duymak” arasındaki farkı anlamak şarttır.

👂 Mindfulness temelli yaklaşımlar, aktif dinlemeyi yani karşındakini tüm dikkatinle ve beden dilinle dinlemeyi önerir. Böylece karşındakinin duygu ve düşüncelerine tamamen odaklanabilirsin.

🤯 John Gottman’ın araştırmaları, çiftlerin %70’inin iletişimde anlaşmazlık yaşadığını, ancak sağlıklı çiftlerin “duyulma” ihtiyacını karşılayarak bu sorunları aşabildiklerini gösteriyor.

🌿 Duyulmak demek, “Senin hissettiklerin benim için önemli” demektir. Bu, ilişkiye güven ve bağlılık katan görünmez bir bağdır.

💌 Bu yüzden, partnerinle konuşurken sadece kelimelere değil, gözlerine, ses tonuna, vücut diline odaklan. Onun dünyasına girmeye çalış, empati yap.

🕊️ “Duyulmak” iletişimin kalbidir. Ve iletişim, sağlıklı ilişkinin anahtarıdır.

⚠️ Çift terapisine başlamak için illa “ayrılık noktasına” gelmek gerekmez; hatta bu düşünce, ilişkide çok önemli fırsatl...
14/08/2025

⚠️ Çift terapisine başlamak için illa “ayrılık noktasına” gelmek gerekmez; hatta bu düşünce, ilişkide çok önemli fırsatların kaçmasına neden olabilir.

🧠 Psikolojik araştırmalar gösteriyor ki, terapiye erken dönemde başlamak; iletişim sorunlarının, güven kayıplarının, öfke patlamalarının ve çözümsüz kalmış çatışmaların önüne geçer.

💬 Terapistler, çiftlerin sorunlarını “daha derin bir anlayış”la çözmelerine, duygusal yaralarını iyileştirmelerine ve ilişkide bağlanmayı güçlendirmelerine destek olur.

👥 John Gottman’ın “4 Atlı” kavramı (eleştiri, savunma, küçümseme, geri çekilme) ilişkide sorunları belirlemede kritik öneme sahiptir ve terapi sürecinde bu döngü kırılabilir.

🌿 Erken terapi; aslında ilişkide “yatırım” gibidir. Hem bireysel hem ortak gelişim için harika bir fırsat sunar.

📚 Psikoloji literatüründe “önleyici terapi” kavramı giderek önem kazanıyor. Yani sadece kriz zamanlarında değil, ilişkide sağlıklı kalmak için de destek almak öneriliyor.

💡 Bu yüzden, ayrılık sinyalleri ortaya çıkmadan; duygusal mesafe büyümeden terapiye gitmek, ilişkide uzun vadeli mutluluğun kapısını açar.

💞 En güçlü çiftler zor zamanlarda değil, zor zamanlar gelmeden destek alabilenlerdir.

Güven, bir ilişkiyi ayakta tutan en güçlü yapıştırıcıdır. Ama maalesef bir kez sarsıldığında, onarılması çoğu zaman zord...
11/08/2025

Güven, bir ilişkiyi ayakta tutan en güçlü yapıştırıcıdır. Ama maalesef bir kez sarsıldığında, onarılması çoğu zaman zordur. Neden mi? Çünkü güven, süreklilik ve tutarlılık üzerine kurulur.

🔍 Psikolojide, güvenin temeli “bağlanma teorisi”ne dayanır. Bowlby’nin dediği gibi; güvenli bağlanma, bireyin kendini güvende ve değerli hissetmesi demektir. İlişki içinde güven kaybı yaşandığında, bu temel sarsılır ve duygusal mesafeler başlar.

🧠 Beynimiz, ihanet ya da yalan gibi durumları “tehdit” olarak algılar ve otomatik olarak savunma moduna geçer. Bu da iletişim kopukluğuna, şüpheye ve sürekli bir alarm haline yol açar.

🌱 Yeniden güven inşa etmek için gereken şey; zaman, şeffaflık ve sabırdır. Terapistler, bu süreci “güven tazeleme” olarak adlandırır ve çiftlerin açık, yargısız ve sürekli iletişim kurmasını önerir.

📚 Ayrıca, Kristen Neff’in öz-şefkat çalışmaları, bireylerin kendi duygusal acılarını kabul ederek, karşı tarafı da anlamaya başlamasında çok yardımcı olur.

🤝 Güven kaybı zor, ama imkânsız değil. İki taraf da gerçek anlamda istemeli, emek vermeli ve sabretmeli.


Address

Izmir

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when PSY Q Eğitim Danışmanlık posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to PSY Q Eğitim Danışmanlık:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram