Op. Dr. Lalehan Kutlay

Op. Dr. Lalehan Kutlay Op. Dr. Lalehan KUTLAY'ın Facebook Sayfası Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

DOWN SENDROMU(Dava Sendromu) FIRSATÇILIĞI Davacı anne ve baba diyor ki; Eğe erkenden öğrenseydik şu an yaşayan down send...
05/09/2021

DOWN SENDROMU(Dava Sendromu) FIRSATÇILIĞI
Davacı anne ve baba diyor ki; Eğe erkenden öğrenseydik şu an yaşayan down sendromlu çocuğumu yaşatmayacaktım. Benim down sendromlu çocuğuma yaşam hakkı tanımamamı engellediniz. Çocuk adına da şikayetçi oluyorlar. Ve çocuk diyor ki; Benim yaşamama yol açılan süreç yüzünden annemi gebeliği sırasında muayene eden hekim olarak suçlusunuz. Bunun bedeli olarak sigorta şirketinizden ya da sizden yüklüce tazminat alıp ben, annem, babam ve avukatlık şirketim paylaşacağız.
Öte yandan şunu biliyoruz ki down sendromlu bireyler eğitim yoluyla meslek sahibi olabilmekte, evlenmekte hatta sporun bazı dallarında yarışmaktadırlar.
Buradaki paradoksa bakalım; Hekimin iddia edilen "hatalı" yaklaşımı olmasa idi; çocuk doğacaktı, dolayısıyla meslekte kazanma güç kaybı ve bakıcıya muhtaçlık durumu olmayacaktı. Halbuki down sendromu genetik bir farklılık olduğundan, gebelik oluştuğu andan ve ilk DNA sarmalı yapılandığından itibaren bebeğin durumu genetik bellidir. Dolayısıyla hiçbir hekim müdahalesi bebekte down sendromu oluşmasına yol açamaz!
Şimdi şunu soruyoruz; hekimin hangi eyleminin davacı küçüğü malul bırakmıştır ki şikayetçi olunuyor. Diğer bir deyişle davacı küçüğün ‘’cismane zararına’’(Davacının iddiasının adı) hekimin sebep olduğu nasıl söylenebiliyor. Davacının maluliyeti "down sendromu" olarak ifade edilmektedir. Ama down sendromu genetik bir farklılıktır; Hiçbir hekimin hiçbir girişimi veya eylemsizliği davacı küçükte down sendromuna yol açamaz. Zaten kadın doğum uzmanı gebenin uterusundaki bebeğin genetiğine müdahale edecek bir işlem veya eylem yapmamıştır. Buna durumda, gebe kadının karnındaki bebeğin genetik rahatsızlığı sebebiyle hekime sorumluluk izafe edilmesi de mümkün değildir.
Down sendromu gebelikte teşhis edilse de edilmese de davacı küçük açısından meslekte kazanma gücü yönünden bir değişim söz konusu olmayacaktır. Zira down sendromu hastalık olmadığından her durumda down sendromlu doğan bebek için yapılacak bir tedavi girişimi yoktur. Down sendromu genetik bir farklılıktır; hekimin hastaya herhangi bir müdahale ile çocuğun farklı olmasına yol açması gibi bir durum söz konusu değildir.

Gebeliğin sonlandırılması halinde ise hiç dünyaya gelmeyeceği için, "kaybedilecek" bir meslekte kazanma gücünden söz edilemeyeceği gibi, davacı küçük yönünden sebep olunan bir "bakıcı masrafı" söz konusu olamayacaktır. Yani kısaca ‘’Kişinin Varlığı, Zarar Kabul Edilemez.’’
Down sendromlu olarak dünyaya gelen davacı küçük tarafından maluliyet ve bakıcı gideri talebi sunulmaktadır. Hukukta Maddi Zararın Tayini "Fark Teorisi" çerçevesinde yapılmaktadır. Buna göre, hekimin müdahalesi olmasaydı gerçekleşecek durum ile müdahale sonucu gerçekleşen durum arasındaki fark, gerçek zararı ifade eder. Nitekim, hekim ne yaparsa yapsın ya da yapmasın, davacı küçüğün down sendromlu doğacağı tartışmasızdır. Zira günümüzde down sendromunu ortadan kaldıracak tıbbi bir müdahale bulunmamaktadır. Bu da şu anlama gelmektedir: Davacı küçüğün maluliyet oranı ve bakıcı ihtiyacı ile hekimin müdahalesinin illiyet bağı yoktur.
Aksinin kabulü, davacı küçük adına, "hiç dünyaya gelmemiş olma" ile "down sendromlu doğum" arasında oluşan bir tazminat farkı anlamına gelir. Halbuki tam ve sağ doğmuş her birey, cenin anından itibaren kişilik kazanacağından, vazgeçilemez ve devredilemez yaşam hakkı aleyhine talepte bulunulması mümkün değildir.
Davacılar hekim hatası nedeniyle "gebeliği sonlandırma" yani bebeği aldırma imkanlarının ortadan kalktığı iddiasıyla tazminat talep etmektedir. Yani burada zarar tespiti açısından değerlendirildiğinde; "Hekim hatası olmasaydı gerçekleşecek durum- hekim hatası sonucu oluşan durum." Down sendromu davalarında maddi tazminat davacı küçük (yani aldırılması istenen) bebek yönünden hükmedilmektedir. Halbuki bu durum, tam ve sağ doğmuş bir bireyin, kendi "var olmama" kaynaklı bir talepte bulunması; "varlığının zarar" kabul edilmesi sonucu doğurur ki hiçbir hukuk sisteminde böyle bir talebin yeri yoktur. Üstelik, davacı küçük yönünden zarar tespiti değerlendirildiğinde;
1- Hekim hatası olmasaydı (kabul anlamına gelmemek üzere): Var olmama (gebeliğin sonlandırılması)
2- Hekim hatası (iddia edilen) durum sonucu: down sendromlu olarak doğma. Bu durumda, var olmama halinden, malul de olsa varlık kazanma durumunu çıkardığımızda elbette zarar NEGATİF olacaktır. Bu durum hukuk sistemlerinde, "Kişinin Varlığı Zarar Teşkil Etmez" ilkesiyle açıklanmaktadır.
Üstelik down sendromlu bir gebeliğin sonlandırılması günümüzde dünyanın çoğu ülkesinde tartışılır hale gelmiştir. Down sendromlu bireyler artık ileri yaşlara kadar yaşayabiliyor, meslek edinebiliyor, evlenip aile kurabiliyor, olimpiyatlara katılabiliyor ülkeleri adına madalyalar kazanabiliyorlar. Günümüzde down sendromlu bireylere iş dünyasından, sanat dünyasına kadar hayatın her alanında rastlanmaktadır. Devletler bu çocuklara ve ailelerine maddi manevi destek vermektedir.
Ülkemizde şu an yaşananlar bir ‘’Down sendromu fırsatçılığıdır.’’
Davaların temel dayanağı ise "down sendromlu" gebeliğin sonlandırılmamış olmasının bir zarar teşkil ettiği iddiasıdır. Bir tarafta hiç dünyaya gelmeme, diğer tarafta down sendromlu şekilde dünyaya gelme ihtimalleri değerlendirildiğinde; doğru bir eğitim ile down sendromlu bireylerin evlenebileceği, çalışabileceği, hayat kurabileceği dikkate alınmalıdır. Buna rağmen davacılar tarafından ileri sürülen iddialar, kişinin varlığı zarar teşkil etmez ilkesine açıkça aykırı olup bir genetik farklılık yönünden anayasal ve vazgeçilemez bir hak olan yaşam hakkının tartışmaya açılması sonucunu doğurmaktadır. Zira huzurdaki davada maluliyet ve bakım gideri talep eden kişi, down sendromlu küçüktür: Bir diğer deyişle, davacı küçük adına şu söylenmektedir: "Down sendromu gebelikte teşhis edilseydi ve ben dünyaya gelmeseydim, şu kadar zarar ortaya çıkmayacaktı." Davanın ve taleplerin özü budur. Halbuki tam ve sağ doğum ile cenin anından itibaren kazanılan kişilik ile yaşam hakkının vazgeçilmezliği ve devredilemezliği gereği bu tür bir tazminat talebinin kabulü aslında mümkün değildir.
Saygı hepinize.
Dr. Özcan Yılmaz

08/01/2020

HaberTürk'te yayınlanan Türkiye’nin Nabzı isimli programa konuk olan Prof. Dr. Canan Karatay, İsrail’de hiç aşı vurulmadığını iddia etti.

To Youyou. ,1930 da doğmuş Çinli bir bilim insanı. Uzmanlık alanı geleneksel tıp. 1970 lerde binlerce eski belgeyi incel...
06/05/2019

To Youyou. ,1930 da doğmuş Çinli bir bilim insanı. Uzmanlık alanı geleneksel tıp. 1970 lerde binlerce eski belgeyi inceleyerek Çin geleneksel tıbbında Sıtma ve tedavisini araştırdı. Bulduğu yüzlerce bitkisel reçeteyi analiz etti ve sıtma için etkin tedavi sağlayan "Artemisinin" maddesini buldu. Bu maddenin ilaç haline getirilmesi ile sıtmadan ölümler yarı yarıya azaldı.

Geleneksel Tıp değerlidir ancak kadim bilgilerden yola çıkarak bugünün bilimsel anlayışı ile bitkisel kökenli ilaçların geliştirilmesi gerekir. Bir maddeye ilaç diyebilmeniz için.
- hangi mekanizmayla neye iyi geldiğini
- kullanılması gereken en uygun dozu
- vücutta uğradığı değişiklikleri ve vücutta kalış süresini,atılış yollarını
- olası yan etkilerini tam olarak bilmeniz gerekir.

Ülkemizde giderek daha popüler olan bitkisel ürünlerde, sülük, hacamat gibi tedavilerde maalesef böyle araştırmalar yok denecek kadar azdır. Gelişigüzel kullanılan bitkisel ürünler ve geleneksel tıp yöntemlerinin ehil olmayan kişilerce uygulanması yarardan çok zarar getirebilir.

10/03/2019

NON İNVAZİV PRENATAL TANI (NIPT)

Daha sık olarak görüldüğü için öncelikle Down Sendromu (Trizomi 21) ve diğer genetik bozuklukların tamamına anne karnında tanı koyulabilmesi için amniosentez ya da koryon villus biyopsisi (CVS) gerekir. Bu iki işlem de İNVAZİV girişimlerdir.Yani rahim içine özel bir iğne ile girilmesini gerektirdiğinden belirli oranda risk içerirler.En sık karşılaşılan risk amniosentez için1/250 ,CVS için ise 1/100 düşük riski olduğu kabul edilebilir.(Yeni araştırmaların bazıları bu riskin 1/1000 in altına düştüğünü göstermektedir) .Çok daha nadir olarak enfeksiyona bağlı olarak anne hayatının da riske girmesi söz konusu olabilir.Bu risk nedeniyle tüm anne adaylarında herhangi bir ön tarama yapmadan bu iki yöntemin önerilmesi söz konusu değildir.

Yukarıda belirtilen önemli riskler nedeniyle Amniyosentez ve CVS ancak herhangi bir risk içermeyen anne kanında yapılan incelemeler ve ultrasonografide genetik bozuklukları işaret eden bir durumla karşılaşıldığında önerilir.

Tarama yöntemi olarak kullanılan 1.trimester tarama testi( ikili test,kombine test) ve 2. trimester tarama testleri(üçlü test,dörtlü test) uzun yıllardır bu konuda ilk başvurulan testlerdir. İkisi de Trizomi 21(Down Sendromu),trizomi 13 ve trizomi18 için bir risk oranı verir.Yani kesinlikle bebeğin down sendromu ve diğer trizomilere sahip olduğunu ya da olmadığını göstermez. Sonuçlar risk oranı olarak verilir ve bu riske göre anne adayına amniyosentez veya CVS önerilir.1990 lardan beri klinik uygulamaları olan bu iki tarama testine dayanarak yapılan amniosentezlerde sonucun normal olması,yani bebekte Down sendromu ve diğer trizomilerin olmama oranı oldukça yüksektir Kabaca bu testlere dayanılarak yapılan 20-30 invaziv işlemin sadece birinde genetik sorun saptanmaktadır.Bu gerek aileler gerekse hekimler için büyük bir stres faktörüdür.

Non invaziv Prenatal Tanı bu olumsuzluğu gidermek için şu an elimizde bulunan en geçerli yöntemdir.

Bebeğe ait DN (cffDNA= serbest fetal DNA) anne kanında gebeliğin 9. haftasından itibaren rahatlıkla tespit edilebilir. Genetik biliminde sağlanan büyük gelişme ile bebeğe ait parçalanmış (fragmante) DNA dan artık Down Sendromu ve diğer pek çok genetik problemi %99 a varan hassasiyetle saptamak mümkün olmakta ve böylece pekçok anne adayı amniyosentez veya CVS uygulamasından kurtulmaktadır.

Bugün için NIPT da en önemli dezavantaj testin bir tarama testi olarak pahalı olmasıdır.Tıbbın her alanında herhangi bir yöntemin "tarama testi" olarak kabul edilmesi için uygulamasının kolay olması,herhangi bir risk içermemesi ve tüm nüfusa uygulanabilecek kadar ucuz olması gerekir.İlerleyen dönemlerde test fiyatı ucuzladıkça 1990 lardan beri kullanılan diğer tarama testlerinin yerini tamamıyla alacağı öngörülebilir.

Son olarak belirtmek gerekir ki NIPT da yüksek risk rapor edilse bile kesin tanı için amniyosentez gereklidir.Ancak diğer testlere göre NIPT nin yanlış olarak "risk yüksek" sonucu vermesi son derece düşük bir olasılıktır.

Özetle:
- 12. HAFTADAN İTİBAREN ANNEDEN ALINAN KAN ÖRNEĞİ İLE YAPILAN BİR TESTTİR.
- DOWN SYNDROME YANINDA DİĞER PEK ÇOK GENETİK HASTALIK İÇİN DE TARAMA YAPMAYA OLANAK SAĞLAR
-DİĞER TARAMA TESTLERİNE GÖRE ÇOK DAHA BAŞARILIDIR.

10/03/2019

MEKONYUM ::
Mekonyum bebeğinizin ilk kakasıdır, koyu yeşil renkli kısmen akışkan bir maddedir. İçerik olarak normal kakadan en önemli farkı steril olması yani herhangi bir mikrop içermemesidir. Amniotik sıvı, barsakdan dökülen hücreler ,ve daha farklı maddeleri içerir.

Genelde bebekler anne karnında kakalarını yapmazlar. Günü geçmiş yani 40 haftayı doldurmuş bebeklerin anne karnında kaka yapma olasılığı daha yüksektir. Ayrıca anne karnında herhangi bir sıkıntı (oksijensiz kalma,ya da diğerleri) mekonyum çıkışını erkene çekebilir. Bebeğin anne karnında kakasını yapıp yapmadığı ancak su kesesi açıldığında amniotik sıvının renginden anlaşılabilir..

Sıkça duyduğunuz "Bebeğin kakasını yemesi" aslında yanlış bir kavramdır.. Bebek amnios sıvısını düzenli olarak yutar. Midede mekonyum olması bebek için önemli bir risk içermez. ÖNEMLİ OLAN MEKONYUMLU SIVININ SOLUNUM YOLLARINA ,ÖZELLİKLE DE KÜÇÜK HAVA YOLLARINA KAÇMASI İLE OLUŞAN MEKONYUM ASPİRASYON SENDROMUDUR. Bu durum doğumdan önce,doğum sırasında ve doğumdan hemen sonra ortaya çıkabilir.. Solunum yollarını etkileyen bu durum nedeniyle yenidoğan bebekte solunum sıkıntısı ortaya çıkabilir, solunum desteğine ihtiyaç duyabilir,antibiotik tedavisi gerekebilir. Bu bebeklerde hayatın ilk yıllarında da sık solunum problemi olma olasılığı diğer bebeklere göre daha yüksektir..

Doğum eylemi sırasında su kesesi açılıp bebeğin kakasını yaptığı farkedildilirse dikkate alınması uygun olan farktörleri şöyle sıralayabiliriz.
1) Koyu mekonyum tabir ettiğimiz durum söz konusuysa yani amnios sıvısı yoğun mekonyum içeriğinden dolayı macun kıvamını almışsa mekonyum aspirasyon sendromu olasılığı yüksektir .Bu durumda doğumun mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirilmesi doğru olacaktır. Eğer vajinal doğum için uzun süre beklenmesi gerekiyorsa sezaryen tercih edilmelidir. Ancak vajinal doğum kısa süre içinde gerçekleşecekse ve bebeğin kalp atışlarında herhangi bir sorun yoksa riskte belirgin artış söz konusu olmayabilir.Mekonyum aspirasyonunun doğumdan önce kesin olarak teşhis edilmesi mümkün değildir.
2) Amnios sıvısının hafif mekonyumlu olması eğer ek bir risk faktörü yoksa sezaryen nedeni değildir.

25/12/2018

Ulusal Sağlık Enstitüleri (National Institutes of Health) tarafından yürütülen ve hala devam etmekte olan yeni bir araştırma, ekran zamanının çocukların beyinlerini nasıl etkilediğini inceliyor. Ekranların çocukları nasıl etkilediğini İnceleyen bu ilk uzun soluklu araştırma; a...

Bu haber pekçok ulusal kanalda bu şekilde yer aldı ve doktorlara karşı yapılan  linçler zincirinde ibretlik yerini aldı....
03/12/2018

Bu haber pekçok ulusal kanalda bu şekilde yer aldı ve doktorlara karşı yapılan linçler zincirinde ibretlik yerini aldı.. Burada sorun AMNİYOTİK BANT SENDROMU dur .
Nadir görülen bir durumdur ve önceki gebelikle hiç bir ilgisi yoktur. İlk gebelikte de görülebilmektedir. Sözü edilen amniyotik bant bir ameliyat malzemesi değil bebeğin içinde büyüdüğü zarın iç tabakasında genelde erken gebelikte oluşan bir yırtılma sonucu ortaya çıkan ince bir banttır. Olup olmayacağı öngörlümez ve engellenemez. Gebeliğin beşinci ayında farkedilmesi de son derece normaldir. Genelde bebek için bir risk oluşturmasa da bazen özellikle kol ve bacaklarda gelişimsel bozukluklara sebebiyet verebilir. Bugün modern yöntemlerle (fetoskopi) tedavi edilebilmektedir.

Hastanın elinde yazılı belge olmasına ve internette beş dakika sürmeyecek bir araştırmayla bu durum çok net olarak anlaşılabilecekken durumu bu şekilde haberleştiren İHA , haber bültenlerinde hiç sorgulamadan yayınlayan pekçok TV kanalı ve yalan ifadelerle TV kanallarına röportaj veren Avukat Pervin Yıldız kesinlikle suç işlemişlerdir.Bu konu gerek meslek örgütleri gerekse bizzat ilk operasyonu yapan Osmaniye Devlet H deki hekim tarafından adalete intikal ettirilmiştir

Sevgili anneler ,lütfen gazetelerde ,ekranlarda ,internette okuyup gördüklerinize belli bir şüphe ile yaklaşın. Doğru bilgiye ulaşmak için biraz çaba sarfedin,gerekirse doktorlarınıza danışın.

Artık alıştık hekime saldırılan haberlere ama bu kadarına da pes dedik. Amniyotik band sendromu'nu önceki ameliyatında bant unutulmuş gibi servis ettiler. Hi...

Boğmaca nedeniyle hastanede tedavi gören bir bebek...Aşı ile kesinlikle önlenebilecek ve bu yaşta %20-30 ölüm riski taşı...
08/08/2018

Boğmaca nedeniyle hastanede tedavi gören bir bebek...Aşı ile kesinlikle önlenebilecek ve bu yaşta %20-30 ölüm riski taşıyan bir hastalık olan boğmacaya karşı çocuklarınızı mutlaka aşılatın

Mother holding infant girl in Intensive Care Unit. The baby has pertussis (whooping cough) and is coughing severely.

Address

Zeamet Sokak No 3/2
Kadıkoy
34718

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Op. Dr. Lalehan Kutlay posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Op. Dr. Lalehan Kutlay:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram

Category