Prof. Dr. Mustafa Özdoğan

Prof. Dr. Mustafa Özdoğan Kanser alanındaki en büyük eksiklik, sade ve anlaşılabilir bilgiye ulaşılamamasıdır

02/12/2025

Ultrason raporunda ‘karaciğer yağlanması’ yazısını görmek çoğu kişiyi korkutuyor… ama aslında korkutmak yerine önlem almamız gereken bir durum. 🍃
Karaciğer yağlanması yalnızca basit bir bulgu değil; metabolik bir karaciğer hastalığı ve kanser riskini de artırabiliyor. 📈

Sadece yağlanmanın kendisi bile riski %16 yükseltirken, buna düzenli alkol tüketimi eklendiğinde artış %100’ün üzerine çıkıyor. 🍷⚠️
Ama iyi haber şu ki; bu tabloyu tersine çevirmek büyük oranda bizim elimizde.

🏃‍♀️ Düzenli egzersiz
🥗 Akdeniz tipi beslenme
🫒 Zeytinyağı ağırlıklı bir yaşam tarzı
⚖️ Fazla kilolardan kontrollü şekilde kurtulmak

Tüm bu adımlar karaciğer yağlanmasını geriletmede güçlü birer araç.
Kısacası: Karaciğerimize iyi bakarsak, o da bize iyi bakar. 💛🍀

Bir şarkı düşünün… Öyle bir şarkı ki, sadece hatıraları çağırmakla kalmasın; hatıranın kendisini evinizin salonuna davet...
30/11/2025

Bir şarkı düşünün… Öyle bir şarkı ki, sadece hatıraları çağırmakla kalmasın; hatıranın kendisini evinizin salonuna davet etsin.
“Geçsin günler, haftalar…” tam da böyle bir eser. Ama işin asıl şaşırtıcı tarafı, bu şarkının yolculuğunun tahmin ettiğimizden çok daha tuhaf bir kapıdan başlaması: Bir ruh celsesinden.

Evet, kulağa masal gibi geliyor. Ama hikâye gerçek.
Yıllardır aynı yerimize dokunan bu hüzünlü melodiyi kim bilir kaç kez duydum; yine de bir kez olsun “Bu şarkı nasıl doğdu?” diye durup düşünmemişim.

Derken o merak ansızın içime düştü.
Kahvemi aldım, bilgisayarı açtım ve Erol Sayan’ın dünyasına doğru sessiz bir yolculuğa çıktım.

Ve karşıma öyle bir hikâye çıktı ki…
İtiraf edeyim, bir şarkının ardında bu kadar tuhaf ve büyülü bir macera olabileceğini hiç düşünmemiştim.

Erol Sayan: Banka Memurluğu, Şarkılar ve Ankara’nın Gizli Geceleri

Şunu meraklıları bilir: Erol Sayan, Türk müziğinin yaşayan en büyük bestekârlarından biridir. “Unutulmaz” kelimesini hak eden onlarca eserin sahibi… Ama gençliğinde henüz meşhur değildir. Ziraat Bankası’nda çalışır, akşamları musikiyle uğraşır, sesi duyulmayan bir besteci adayıdır.

Bir de çok bilinmeyen bir merakı vardır:
O dönem Ankara’da moda olan ruh celseleri.

Bugünün kulağına tuhaf geliyor ama o yıllarda yüksek bürokratlar bile akşamları bir evin salonunda toplanıp medyum aracılığıyla “öte âlem”le konuşmaya çalışıyorlardı. Erol Sayan da bu toplantıların müdavimidir.

İşte bizim meşhur şarkı da tam bu atmosferde tamamlanacaktır.

1960 yılı…
Sayan, Enis Behiç Koryürek’in “Hatıra” şiirini besteler:

“Geçsin günler haftalar,
Aylar mevsimler yıllar…”

Melodi akıp gider ama eser bir türlü radyoya gönderilemez.
Sebep çok basit: Şiir kısa, şarkı da üç dakikayı doldurmuyor.

O yıllarda radyo için eser süresi önemlidir. Yani şarkının biraz daha uzaması, güftenin bir iki mısra daha alması şarttır.

Ve işte tam bu noktada, olaylar bambaşka bir yöne kıvrılır.

Bir akşam kalabalık bir evde ruh celsesi kurulur. Medyum transa geçer, sessizlik çöker, ardından oda başka bir sesle dolar:

— Ben… Enis Behiç!

Evet, şiirin yazarı.

O anda Erol Sayan’ın aklına bir fikir düşer. Madem “karşıdan” gelen ses Enis Behiç olduğunu söylüyor, o halde neden şiirin sonuna birkaç mısra daha istemesin?

Ve medyum –rivayete göre değişen bir tonda– şu dizeleri söyler:

“Ömrüm sensiz geçse de aşkın gönlümde kalsın,
Gülen gözlerin binbir teselli ile baksın…”

Sayan’ın eksik mısraları tamamlanmış, şarkı üç dakikaya ulaşmış, Türkiye’nin dört bir yanında dillerden düşmeyecek bir eser böylece “tamamlanmış” olur.

Biraz hüzün, biraz kaderin cilvesi, biraz da mistik bir dokunuş…

Araştırdıkça fark ettim ki, bu tuhaf hikâye aslında bir istisna değilmiş. Enis Behiç Koryürek, bir dönem Bedri Ruhselman’la beraber celselere katılan, orada şiir “alan” bir şairmiş. Hatta bu yolla ortaya çıkan şiirleri “Vâridât-ı Süleyman” adında bir kitapta toplamış.

O dönem entelektüelleri bu şiirleri tartışmış:
Gerçekten “ruh” ilhamı mı, yoksa şairin oyunbaz ruhu mu?
Kesin bir cevap yok.

Ama ortada şu gerçek var:
Ortaya çıkan eserler bugün bile değerini koruyor.

Bu hikâyeyi okudukça şunu düşündüm:
Bir şarkıyı özel yapan bazen melodisi değil; geldiği yer.
Bir şarkı biraz Ankara’nın memur evlerini taşır kokusunda…
Biraz ruh çağırma seanslarının tuhaf loşluğunu…
Biraz genç bir bestecinin sabrını ve hayalini…

Belki de bu yüzden “Geçsin günler, haftalar…”ı duyduğumuzda içimizde bir şey kıpırdar.
Bilmeyiz ama hissederiz.

Çünkü bazı şarkılar sadece yazılmaz;
yaşanır, yaşatılır, bir ömrün içinden süzülür, bize öyle ulaşır.

Ben de o sabah radyoda duyduğum melodinin ardına düştüm ve karşıma böyle bir hikâye çıktı.
Şimdi şarkıyı her duyduğumda, sadece hüzünlü bir melodi değil;
bir ruh celsesinin sessiz salonunu,
genç bir bestekârın heyecanını,
ve bir şiirin iki alem arasında gidip gelen yolculuğunu duyuyorum.

Bazen bir şarkı, sandığımızdan çok daha fazlasıdır…

Nesrin Sipahi'nin, Odeon Müzik etiketiyle yayımlanan "Geçsin Günler Haftalar Hatıra" isimli şarkısı, MuzikPlay kanalında!En yeni şarkılardan haberdar olmak i...

“Yine Aylardan Kasım”: Bir Hekimin ve Bestecinin KalbindenKasım...Yılın en melankolik ayı. Ne yazın umudu kaldı, ne kışı...
02/11/2025

“Yine Aylardan Kasım”: Bir Hekimin ve Bestecinin Kalbinden

Kasım...
Yılın en melankolik ayı. Ne yazın umudu kaldı, ne kışın beyaz tesellisi.
Gökyüzü gri, rüzgâr ince, sesler yankılı...
Ama bir şarkı var ki, her Kasım geldiğinde hafızalarımızda yankılanır:

🎶 “Yine aylardan Kasım... Sanki sende kaldı bir yarım...”

Kimi için bir eski aşkın hatırası, kimi için gençliğin sessiz bir tanığıdır bu şarkı.
Ama pek az kişi bilir:
Bu şarkının sözlerini yazan kişi, yalnız bir müzisyen değil, bir hekimdir.

“Kasım”ın ardındaki isim, değerli meslektaşım Dr. Iskender Türsen Bir yanda Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, yıllarca çocuk hastalarla ilgilenmiş bir doktor;
diğer yanda milyonların diline düşen melodilerin bestecisi.

Bir röportajında şöyle der:

“Doktorluğu hiç bırakmadım. Müzik ve tıp birbirini rahatsız etmedi, aksine besledi.
Müzikten para kazanmak yerine hekimlikten kazanıp, müziği kalbimden sürdürmek daha doğruydu.”

Bu söz, yalnız iki meslek arasında bir denge değil, iki yaşam biçimi arasındaki uyumu da anlatıyor.
Biri akılla, diğeri kalple yapılan iki kutsal eylem: iyileştirmek ve hissettirmek.

1990’ların ortasında kurulan Tual grubunun sesi, Türkiye’de bir dönemin duygusal fon müziği oldu.
“Kasım”, “Tiryakinim”, “Pencere”, “Karanfiller”...
Hepsi aynı damardan besleniyordu: içtenlik, samimiyet, insanın iç sesine dokunma arzusu.

Ve o sözler —
bir yandan kalp kırıklığı, bir yandan olgun bir kabulleniş:

“Bir teselli ver, kırılan gururuma…”

Zamanla müziğin yanında hipnoz ve psikoterapi alanlarına yöneldi Türsen.
Bugün hâlâ “iyileştirme”ye devam ediyor —
ama artık bazen bir nota, bazen bir söz, bazen de bir bakış aracılığıyla.

Bir hekim olarak, insanın bedenini dinlemeyi;
bir sanatçı olarak, insanın ruhunu anlamayı seçti.
Ve belki de bu yüzden, “Kasım” hâlâ bu kadar derinden dokunuyor bize…

Kasım, bitişlerin ayı değildir.
Kasım, içimize dönmenin, kendimizi duymanın ayıdır.
Ve belki de bu yüzden, her yıl aynı şarkı yeniden yankılanır.

Bayhan - Yine Aylardan Kasım (Official Video)*Tüm Platformlar:* https://onerpm.link/yineaylardankasimhttps://youtu.be/LXV_FUFurEASöz-Müzik: İskender TürsenAr...

15 Eylül Dünya Lenfoma Farkındalık GünüLenfomayı tanımak, erken teşhis için en güçlü adımdır. 💚📌 Belirtiler: Lenf bezler...
15/09/2025

15 Eylül Dünya Lenfoma Farkındalık Günü
Lenfomayı tanımak, erken teşhis için en güçlü adımdır. 💚

📌 Belirtiler: Lenf bezlerinde şişlik, gece terlemesi, ateş, kilo kaybı…
📌 Neden önemli? Erken tanı, yaşam süresini ve tedavi başarısını belirgin şekilde artırır.
📌 Unutmayın: Bu belirtileri görmezden gelmeyin, hekiminize danışın.

🌱 Sağlıklı günler

Aristoteles’in bir sözü var:“Hiçbir iyilik, sahtelikle bir arada gitmez…”Bugün artık fetihler, meydan savaşlarıyla değil...
14/09/2025

Aristoteles’in bir sözü var:

“Hiçbir iyilik, sahtelikle bir arada gitmez…”

Bugün artık fetihler, meydan savaşlarıyla değil; laboratuvarlarda üretilen bilgiyle, spor sahalarında dökülen alın teriyle yapılıyor. Ama hem bilimde hem sporda bir şey değişmiyor: Saf bir doğruluk, sabır, inanç ve çaba. Bu hafta kadın milli voleybol takımımızın Dünya Kupası finalindeki mücadelesi ve erkek basketbol takımımızın Avrupa şampiyonasındaki zafer yolculuğu, bize tüm bu duyguları yaşattı. Sahada aslanlar gibi mücadele eden o gençler, memleketimizin ve insanımızın ne kadar özel olduğunu bir kez daha hatırlattılar.

Bu başarılar sadece bir spor müsabakasının sonucu değil; bu ülkenin ruhunu, mücadelesini ve hayallerini taşıyan birer sembol. Bir ülkenin gençleri, tıpkı bir sanatçı gibi sahnede; zekâları, disiplinleri ve alın terleriyle tüm dünyaya mesaj veriyor: “Biz buradayız.”

Ayten Alpman'dan MEMLEKETİM Şarkısını dinlerken hissettiklerim, bu spor başarılarıyla birleşti. Ayten’in sesi arkada yankılanırken, “Havasına, suyuna, taşına, toprağına…” dizeleri yalnızca bir şarkı değil, bir ulusun kalbine kazınmış dua gibiydi.

O şarkının yolculuğu da bugünkü sporcuların hikâyesine benziyor. 1970’lerde yokluk zamanlarında basılan bir plak satılmamış, kalıbı bile eritilmişti. Ama Ayten Alpman ve dostlarının sabrı ve inancı sayesinde o şarkı yeniden doğdu; 1974 Kıbrıs Harekâtı sırasında TRT’nin milli marşı oldu. Bir dönem sessizliğe gömülen bu şarkı, bugün bile memleket sevgisinin en güçlü sembollerinden biri.

Sporcularımızın sahadaki mücadeleleri de bu şarkı gibi: Engelleri aşan, pes etmeyen, sabır ve azimle büyüyen bir hikâye. Onlar sahaya çıktığında, bir ülkenin tüm hayalleri ve emeği onlarla birlikte sahneye çıkıyor.

Bugün bir ülkenin bayrağını gökyüzüne göndere çeken şey, savaş meydanları değil; laboratuvarda geliştirilen bir aşı, bir olimpiyat madalyası, bir bilimsel keşif ya da bir şampiyona kupası. Fetih kavramı artık top sesleriyle değil, zekâ ve yetenekle yankılanıyor. Kadın voleybol takımımızın dünya sahnesindeki başarısı, basketbolcularımızın Avrupa’da finale yükselmesi; aslında bu yeni çağın en anlamlı zaferleri.

Memleketimiz artık spor salonlarının tribünlerinde, bilim kongrelerinin kürsülerinde, konser salonlarının alkışlarında ve uluslararası ödül törenlerinde anılıyor. Bu başarılar, Ayten Alpman’ın sesiyle bütünleşmiş “Memleketim” şarkısının dediği gibi, taşına toprağına, havasına suyuna duyduğumuz sevgiyi dünyaya haykırıyor.

Ve belki de en güzel fetih, bir ülkenin kalbinde filizlenen bu sevgi, bu umut…

Biyopsi kanseri yayar mı?Toplumda en çok korkulan ve yanlış bilinen konulardan biri biyopsinin kanseri yaydığıdır. Oysa ...
11/09/2025

Biyopsi kanseri yayar mı?
Toplumda en çok korkulan ve yanlış bilinen konulardan biri biyopsinin kanseri yaydığıdır. Oysa bilimsel veriler bu inancı çürütüyor.

🔬 Biyopsi, tanı koymanın altın standardıdır. Şüpheli kitlelerden alınan küçük parçalar, hastalığın türünü ve yayılımını belirlemede tek güvenilir yoldur. Tanı olmadan doğru tedaviye başlamak mümkün değildir.

❌ Efsane 1: ‘Biyopsi kanseri yayar.’
Gerçek: Modern biyopsi tekniklerinde kanserin yayılma riski son derece düşüktür.

❌ Efsane 2: ‘Biyopsi iyi huylu tümörü kötüye çevirir.’
Gerçek: Biyopsi yalnızca mevcut durumu ortaya çıkarır, tümörü dönüştürmez.

💡 Tanısız kalmak çok daha tehlikelidir; çünkü geciken tanı hastalığın ilerlemesine yol açabilir.

➡️ Sonuç: Biyopsi güvenli, gerekli ve kanser tedavisinin en önemli adımıdır. Yanlış inanışlara değil, bilime güvenelim.

🔗Daha fazla bilgiye https://www.drozdogan.com/biyopsi-yaptirmak-kanseri-yayar-mi-veya-metastaza-neden-olur-mu/ adresli web sitemizden ulaşabilirsiniz.

🌱Sağlıklı günler

💡 Kas İnvaziv Mesane Kanserinde Yeni Dönem!Genetik profilleme, ctDNA ile kişiselleştirilmiş tedavi, immünoterapide çığır...
28/08/2025

💡 Kas İnvaziv Mesane Kanserinde Yeni Dönem!
Genetik profilleme, ctDNA ile kişiselleştirilmiş tedavi, immünoterapide çığır açan veriler ve mesane koruyucu yaklaşımlar sayesinde hastaların yaşam süresi ve yaşam kalitesi yeniden tanımlanıyor.

👉 Gelecekte hedef; organı korumak, tedavi yan etkilerini azaltmak ve kişiye özel tedaviyi standart hale getirmek.

🔗Daha fazla bilgiye https://www.drozdogan.com/kasa-yayilmis-mesane-kanseri-tedavisinde-cigir-acan-gelismeler-ve-donum-noktalari/ adresli web sitemizden ulaşabilirsiniz.
🌱Sağlıklı günler

📌 Kanser tedavisinde mikrobiyom devrimi!Bağırsak mikrobiyotası, bağışıklık sistemini güçlendirerek immünoterapilerin baş...
27/08/2025

📌 Kanser tedavisinde mikrobiyom devrimi!
Bağırsak mikrobiyotası, bağışıklık sistemini güçlendirerek immünoterapilerin başarısını artırabilir. Probiyotikler, prebiyotikler ve hatta fekal mikrobiyota nakli (FMT), artık sadece sindirim sağlığı için değil; onkoloji tedavisinde de umut verici stratejiler olarak öne çıkıyor.

🔬 Klinik bulgular, belirli bakteri türlerinin (Akkermansia, Ruminococcaceae, Bifidobacterium vb.) tedaviye yanıtı güçlendirdiğini gösteriyor.
➡️ Gelecekte mikrobiyom temelli yaklaşımlar, kanser tedavisinde kişiye özel yeni bir dönemin kapısını aralayabilir.

🔗Detaylı bilgiye https://www.drozdogan.com/kanser-tedavisinde-probiyotik-prebiyotik-ve-diski-nakli-bakterilerin-manipulasyonu/ adresşi web sitemizden ve instagram sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

🌱Sağlıklı günler

Prostat Kanserinde Tedavi Seçimi: Cerrahi mi Radyoterapi mi?🔎 Yüksek riskli prostat kanserinde tedavi kararı, halen en ç...
25/08/2025

Prostat Kanserinde Tedavi Seçimi: Cerrahi mi Radyoterapi mi?
🔎 Yüksek riskli prostat kanserinde tedavi kararı, halen en çok tartışılan konulardan biri.
📊 Son araştırmalar metastaz oranları ve sağkalım üzerine veriler sunuyor; ancak tek bir doğru yok.

👨‍⚕️ Tedavi seçimi mutlaka bireyselleştirilmeli:
•Yaş ve genel sağlık durumu
•Tümör özellikleri
•Hastanın beklentileri

👉 Unutmayın, kanser tedavisi bir sprint değil, uzun bir maratondur.

🔗Tüm detaylara biyografideki web sitemizden ve instaagram sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
🌱Sağlıklı Günler

Anadolu’nun toprağı, sesiyle ve sözüyle çağlar boyunca nice ozanı besledi. Ama içlerinden biri vardı ki, suyu hiç kuruma...
17/08/2025

Anadolu’nun toprağı, sesiyle ve sözüyle çağlar boyunca nice ozanı besledi. Ama içlerinden biri vardı ki, suyu hiç kurumayan bir pınar gibi akıyor: Aşık Veysel. O, gözleri görmeyen ama gönlü tüm ufuklara açık bir bilgeydi. Sazının tellerinden yalnızca ezgi değil, insanın ruhunu yoğuran bir hakikat damladı.
“Ben gidersem sazım sen kal dünyada” derken aslında kendisini değil, çağlar boyu akacak bir suyun izini işaret etti. O pınardan içen herkes, bir parça daha berraklaştı.

İşte bu suya eğilip kana kana içenlerden biri de, az bilinen ama derinliğiyle özel bir insan olan Özkan Samioğlu’ydu. 1951’de Gümülcine’de doğdu; Balkan rüzgârlarını, göç yollarının hikâyelerini, İstanbul’un kalabalıklarını içinde taşıdı. Müziğe tutkuyla sarıldı, fotoğrafı ise hayatının ilerleyen dönemlerinde keşfetti. Ama nereye dokunduysa, oraya zarafet bıraktı.

Onun ilk bestesi, Aşık Veysel’in dizeleriyle hayat buldu:
“Ben gidersem sazım sen kal dünyada…”
Böylece Samioğlu’nun müziği, Veysel’in pınarından süzülen damlaların başka bir yatağa akışı oldu.

1980’lerin ortasında, Veysel’in dizeleri ve kendi iç dünyasının harmanıyla, “Bu Kalp Seni Unutur mu” ve “Gönül” doğdu. O şarkılar yalnızca bir dönemin değil, kuşaktan kuşağa aktarılan birer hatıra oldu. Her söyleyen, her dinleyen, aslında Veysel’in pınarından taşan suya yeniden dokundu.
Samioğlu’nun besteleri, yalnızca melodiden ibaret değildi; her birinde bir fotoğraf karesi, bir insan sureti, bir duygu izi vardı.

Müzikle kalmadı; eline fotoğraf makinesi geçtiğinde, ışığı ve gölgeyi şiir gibi işledi.

“Necla Hanım Teyze” albümü, bir İstanbul hanımefendisinin zarafetini sonsuzluğa taşıdı.

“Kum üstü Yaşamlar” kitabında Gümülcine sahillerindeki çocukluk yazlarını ölümsüzleştirdi.

Fotoğrafları da tıpkı şarkıları gibiydi: Sessiz, ama derinden dokunan… İnsan bakınca sadece bir kare görmez; bir yaşam, bir hafıza, bir ruh hissederdi.

Aşık Veysel, Anadolu’nun köylerinde bir pınar gibi aktı; Özkan Samioğlu ise bu suyu şehirlere, albümlere, fotoğraf karelerine taşıdı. Veysel sazıyla “dostlar beni hatırlasın” derken, Samioğlu hem şarkılarıyla hem fotoğraflarıyla dostlarının, dinleyenlerinin, görenlerinin yüreğine işledi.

Onları yan yana düşündüğümüzde, aslında bir zincirin halkalarını görürüz:

Veysel, kaynağı hiç kurumayan pınar.

Samioğlu, o pınardan içip kendi yolunu bulan zarif bir yolcu.

Söz : Fikret Kızılok, Müzik : Özkan SamioğluKalan Müzik YouTube kanalına abone olmak için tıklayın: https://goo.gl/hzYosdApple Music: https://apple.co/3vdVIt...

Kanser hastalarında neden beyin ödemi olur? Beyin ödemi, kafa içi basıncını artırarak hayati risk oluşturabilen ciddi bi...
13/08/2025

Kanser hastalarında neden beyin ödemi olur? Beyin ödemi, kafa içi basıncını artırarak hayati risk oluşturabilen ciddi bir durumdur. Özellikle beyin tümörleri veya metastazı olan hastalarda sık görülür.

✨ Dikkat edilmesi gerekenler:
• Ani başlayan şiddetli baş ağrısı
• Görme bulanıklığı veya çift görme
• Denge kaybı, bilinç bulanıklığı
• Bulantı, kusma veya nöbet
Tüm detaylara instagram sayfamızdan ve web sitemizden ulaşabilirsiniz.
Sağlıklı günler 🌱

https://www.drozdogan.com/kanser-hastalarinda-beyin-odemi-nedir-neden-olur/

https://www.instagram.com/p/DNNR8JNt7dB/?igsh=MTdkY3N5ZmZkbGlwcg==

Address

Memorial Göztepe Hastanesi Kanser Merkezi, Yeni Sahra, Karaman Cd No: 1, Ataşehir/Istanbul
Istanbul
34634

Website

https://goo.gl/maps/cdTRzc8uAZxWZ8AD7

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Prof. Dr. Mustafa Özdoğan posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Prof. Dr. Mustafa Özdoğan:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram