08/02/2025
21 ocakta kaldı benim takvimim. Bir adım ileri gidemiyorum sanki, gücüm kalmamış gibi. İşim gereği birilerine bir şeyler anlatırken buluyorum kendimi ve hemen sonra bunun doğruluğunu sorgularken. Bize bu iş öğretilirken demişlerdi ki, yas sürecinin evreleri vardır; inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul. Düşünüyorum da bizde yas tutarken öfke tedavülden kalkmış gibi yası “makul” bir şekilde yaşamak zorundayız sanki, öfkelenmek, sesimizi çıkarmak yasak gibi. Kabul kısmına hiç gelemiyoruz bir diğer yas geliyor çünkü peşinden. Bir süreci tamamlayamadan hızla bir diğerine geçmek gerekiyor.
Bu işi öğrendiğim sayın Hocam geçenlerde yazmış “utanmak” üzerine. Tam da böyle işte, ülkece bir şeyler yaşıyoruz, yine yaşadık. Ben arkasından uyumaya utandım, çocuğuma sarılmaya seslenmeye utandım, birşeylere üzülmeye utandım. Uluslararası bir toplantıda sunum yaparken, bir solukta katıldığı travmatik yaşantılara destek görevlerini sıralarken duyduklarımdan utandım, bunların hemen her birine farklı isimlerle olsa da büyümekte olan çocuklarımızın hala tanık olmasına utandım. Velhasıl büyük depremin ( ) yıldönümü geldi geçti, hepimiz yattığımız yataktan yediğimiz yemekten girebileceğimiz bir ev var diye bile utanmadık mı? Utandıkta utandık..
Sonuçta benim ülkemde yas süreci dört evrede yaşanıyor ve bitemiyor. İnkar pazarlık utanç, depresyon sonra hooop başa dön…
Ve ben yine çok değerli hocalarımdan şunu öğrendim “Güvenliğin ve adaletin tesis edilmesi travmatik yaralarımızı iyileştiren en önemli unsurdur.”
Ve hep der ki “İlişki iyileştirir!”
Bu cümlelerin yüzü suyu hürmetine acılı bir anneye tutundum, gözü yaşlı bir babaya tutundum, onlara tutunanlara tutundum, dedim tutundum. Şimdi yine yeniden hepimiz hayatta kalmanın, ayakta durmanın bir yolunu bulacağız, buna inanıyorum.
Sizce de çok yorulmadık mı? Umarım güvende olmayı ve adeletin tesisini son kez konuşuyor oluruz, çünkü bunu hakediyoruz, hepimiz…
Tüm kayıplarımızı rahmetle ve özlemle anıyorum, geride kalan hepimize sabırlar diliyorum.