24/07/2025
“Diyete başlamam lazım.”
Bu cümle, birçok kişi için umutla başlayıp hayal kırıklığıyla biten bir döngünün başlangıcı olabilir. Bilim bize artık çok net bir şey söylüyor: Kısa vadeli diyetler, uzun vadede kilo alımına neden olabilir.
Peki neden?
Çünkü diyet yaptığınızda vücudunuz bunu bir “tehdit” gibi algılar.
Metabolizmanız yavaşlar, enerji harcamanız düşer, açlık hormonlarınız (ghrelin) yükselir ve tokluk sinyalleri (leptin, GLP-1) azalır. Bu da diyetten sonra eski düzeninize döndüğünüzde, daha fazla yemenize ve daha az yakmanıza neden olur. Sonuç? Kaybettiğiniz kilolar geri gelir… hatta fazlasıyla.
Bu sadece biyolojik değil. Zihinsel olarak da bir yıpranma yaşanır.
“Yasak” koyduğunuz her yiyecek, zamanla cazibesini artırır. Küçük bir kaçamak bile “ben zaten bozmuşum” düşüncesine yol açar ve kendinizi sabote etme eğiliminiz artar. Buna “karşı düzenleyici yeme davranışı” deniyor ve araştırmalar, bu davranışın sık sık diyete girip çıkan bireylerde daha yaygın olduğunu gösteriyor.
Daha da ötesi, bu kilo döngüsü (yo-yo diyeti), sadece kilo dengenizi değil, bağışıklık sisteminizi, kalp sağlığınızı ve hatta bağırsak mikrobiyotanızı bile etkileyebilir. Bilimsel yayınlar, bu iniş çıkışların Tip 2 diyabet, kalp hastalığı ve iltihap riskini artırabileceğini söylüyor.
🟢 Peki ne yapmalı?
• Kısa vadeli hedefler yerine uzun vadeli değişim hedefleyin.
• Yasaklar koymayın, denge kurun.
• Küçük alışkanlıklar yaratın: su içmek, hareket etmek, yavaş yemek, duygusal yeme farkındalığı gibi.
• Bir öğünü “bozdum” diye tüm günü mahvetmeyin. O sadece bir öğündü.
• Ve en önemlisi: Kendinize karşı sabırlı olun. Çünkü sürdürülebilirlik, hızdan daha değerlidir.
Unutmayın, mesele sadece kilo vermek değil.
Mesele bedeninize dost olmak, onunla savaşmak değil.
Çünkü bedeniniz, sizi her koşulda hayatta tutmak için elinden geleni yapıyor. Ona savaş değil, anlayış sunarsanız, değişim zaten gelir.